Atatürk’ün milli içki önerisi hardaliye idi

ATATÜRK’ün Kırklareli’ne 20 Aralık 1930’da gelişi ilginç anılarla başlamıştır.

Haberin Devamı

Yerel seçimlerde Kırklareli’nde Serbest Fırka’nın kazanması üzerine “Ne oluyor” diye özel trenle Kırklareli’ne yola çıkmış, önce yol üzerinde Almanların yaptığı Alpullu Şeker Fabrikası’nı ziyaret etmişti. Kırklareli’nde nerede konaklayacağı sorun olmuş, eşraf kendisine eski Yunan Kralı’nın kaldığı beyaz konağı tahsis etmek istemiş, ancak o reddetmiş ve vagonda kalmayı tercih etmiştir.
Atatürk, iki günlük temasları sonunda bir ‘gericilik’ unsuru görmemiş, köylü vatandaşların özellikle jandarma ve bürokrat baskısı altında olduğunu anlamıştır. Bu gezisi sırasında kendisine hardaliye içeceği ikram edilmiş, yörenin özgün şayak kumaşı tanıtılmıştır.
Atatürk, hardaliyenin “milli içecek haline getirilmesi” yolunda talimat vermiştir.
Aynı şekilde bir şayak fabrikası kurulmasını da istemiştir.
Bütün bunlar öğretmen ve araştırmacı Nazif Karaçam’ın Kırklareli ile ilgili kitaplarında yer almaktadır.
Kırklareli Üniversitesi Gıda Teknolojisi Bölümü öğrencilerinin iki yıldan beri çalışma yaptıkları biliniyor. Yrd. Doç. Dr. Sadık Uçar üzümden yapılan ancak alkol içermeyen geleneksel bir içecek olduğunu belirterek “Koyu renkli ve kokulu üzümlerin ezilip cibresi ile birlikte içine vişne yaprağı katılarak belli koşul ve sürede fermante edilerek elde edilen alkolsüz ve çok besleyici bir üzüm ürünü” diyor. Hardaliye bugün bazı firmalar tarafından sınırlı şekilde üretiliyor. Ne yazık ki, hardaliye yeteri kadar pazarlanamıyor ama üniversite ‘vasiyet’ üzerine çalışmasını sürdürüyor. (Geçen kış Kırklarelili emekli bir öğretmenin ürettiği hardaliyenin tadını Hürriyet yemekhanesinde tadanlardan öğrenebilirler.)
ANTİOKSİDAN
Bu arada Muzaffer Ayhan’ın, odatv.com’da içki ve içecekler konusunda aydınlatıcı bir yazısı yer alıyor. “Ancak, Başbakan Erdoğan’ın aklı fikri ‘İslam Tarihi’nde... Türklerin tarihiyle de, Türklerle bütünleşen içeceklerle de ilgili değil” diye de bir sitemi var.
Eski milletvekili Yalçın Koçak da, Ukrayna’da devlet tarafından üretilen ve formülü de bir sır gibi saklanan 250 cc’lik şişesi 100 TL’ye satılan kırmızı üzümden yapılan şıra grubundaki ENOANT, bizde de kanser tedavisi gören hastalar için Türkiye’ye getiriliyor diyor.
Bu içeceğin benzeri olan hardaliyenin neden kıymeti bilinmez diye de soruyor.
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, hiç hardaliye içti mi bilemeyiz ama bu konunun iyice bir araştırılmasını sağlamalı, valilikten ya da üniversiteden...

Haberin Devamı

1 Mayıs kutlu olsun

Haberin Devamı

İŞÇİLERİN birlik ve dayanışma günü; her ülke, her din, her dil, her milliyet ve meslekten tüm işçilerin bayramı... Her şey emekle oluyor, emek olmadan hiçbir şey olmuyor.İnsan emek ile ancak insan oluyor. Emeksiz yokuz. Yaşasın emek, özgürlük
ve 1 Mayıs!

Soros bu kez de Suriye için sahnede

SÜRYANİ bir yurttaşımız Ankara’dan arayarak “Soros, Türkiye’de bu kez de Suriye sorununa el attı” deyince şaşırdık. Bize konunun içyüzünü anlattı:
“Bugün (dün) bir toplantıya katıldım.
Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi -IMPR- tarafından düzenlenen, Açık Toplum Vakfı ile Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından desteklenen ‘Suriyeli Süryaniler ve Türkiye: Barışı Birlikte İnşa Etmek’ adlı bir konferans vardı.
Başkent Öğretmenevi’nde yapıldı. Soros tarafından desteklenen konferansın konuğu ise bir dönem HAS Parti’nin lideri olan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’tu.
Kendi Süryanisine sahip çıkamayan AKP, bu kez Suriye’deki Süryanilere el attı. Türkiye’deki malı mülkü davalık olan Süryaniler dururken, Suriye’deki Süryanilere el atılması ilginç değil mi? Mesele Suriye olunca sanırım gerisi önemli değil.
Kurtulmuş, konuşmasında, “Biz Suriye’de demokratik bir sistem inşa edilmesini savunuyoruz. Herkesin, bütün grupların gücü oranında yönetimde payı olmasını, her bir bireyin özgürce yaşayabileceği bir sistem kurulmasını istiyoruz. Suriye bütün Suriyelilerindir. Süryaniler de orada söz sahibi olacaklardır” dedi.
Bu söze katılmamak elde değil. Acaba aynı cümleler ve niyet Türkiye ve Türkiye’deki Süryaniler için de geçerli mi?

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

SAYIŞTAY Kanunu’nda değişiklik öngören teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bugün yapılması gereken görüşmelerinin süresiz olarak ertelenmesi üzerine KİT Komisyonu’nun CHP’li üyesi Aykut Erdoğdu’nun, “AKP tarihi bir hatadan dönmüşe benziyor. Şimdi Meclis Başkanı’na düşen görev, Sayıştay raporlarını bir an önce TBMM’ye getirmektir” dediğini...
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin bir açıklama yaparak, internet ortamında Etibank’ın özelleştirilmesi ve bor madenleri, Kanal İstanbul ile ilgili (satılacağı yolunda) dolaşan e-posta ile bir ilgilerinin olmadığını açıkladığını...
 EDİRNE’de, TASAM ve valiliğin gerçekleştireceği iki günlük 6. Uluslararası Balkan Forumu’nun bugün başlayacağını ve çok sayıda yabancı konuğun gelmesinin beklendiğini...

Haberin Devamı

OKUYUNUZ

AOÇ’nin bağrındaki hançer
 
BİRÇOK sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu ‘Benankara grubu’nun Hıdrezllez için bir dileği var.
ATATÜRK Orman Çiftliği (AOÇ); bozkırın ortasında 5 Mayıs 1925 yılında bir vaha olarak kuruldu.
Bu yıl AOÇ’nin kuruluşunun 92. yılı. 92. yılda talanı bitmiyor.
Başbakanlığın, devasa yapısı bitiyor.
Kamu vicdanında kaçak olan bu yapıya yönelik açılan davalarda yargı süreci uzuyor uzuyor.
AOÇ 92. yılına bağrında bir hançerle giriyor.
On binlerce ağacının kökleri o topraklarda değil artık.
Yüreğimiz sızlıyor, köksüz ağaçların hüznüyle,
İnsan yüreği dayanmıyor, yeşile karşı girişilen bu vahşete…
İnsan olan dayanmıyor.
Umudumuz tarih karşısında haklılığımızdır.
Gelecek kuşaklara bıraktığımız, her şeye rağmen
sürecin peşini bırakmadığımızdır.
Teslim olmadığımızdır.
AOÇ ne güzel bir günde kurulmuş... Muhtemelen tesadüfde değil…
5 Mayıs akşamı Hıdırellez akşamı,
Dileklerin tutulup gül dibine gömüldüğü ve umudun hiç bitmediğinin günüdür.
Biz de bir e-dilek tutalım, AOÇ için, tuttuğumuz e-dileği Gül’e gönderelim.
AOÇ’nin kuruluş gününde yaşlı çınara sahip çıkalım.
AOÇ için e-dilek tut GÜL’e gönder.
Sende bir dilek tut, e-dilek tut, cumhurbaskanligi@tccb.gov.tr’ye gönder.
 
 
Rakı ve şarap...Ön ata içkileri
 
ORTA Asya’da, Üst Asya’da Şamanlar merasime, ortalığı kötücül ruhlardan temizlemekle başlarlar, bunun için de rakı saçarlar. (Mircea Eliade, Le Chamnisme ),
Evrensel uygarlıkların milyon yılda doğduğu Pamir yaylâsındaki Qara-Tau Kültürü kuzeye doğru yol üstünde bulunan Kırgızistan’a varır. Qırgzistan Orta Asya’nın üzüm deposudur; ARAGI’nın ve şarabın burada akıl edildiğini düşünebiliriz.
Prof E. Feigl bana gönderdiği mektubunda, “şarabı da Türkler icat etmiş” diyordu.
Anadolu’da İVRİZ kabartmalarında Tanrısal kişinin elinde üzüm salkımı bulunmaktadır; Roma’ya en iyi şaraplar Anadolu’dan giderdi.
Divan edebiyatının esas  temalarından en başta geleni şarap’tır:
Sun Ey Sâkî!… diye başlayan mısralardan birinde sunulanın şarap olduğunu bilirsiniz. Sâkînin  şarap sunanı ki, buna “çeşnici başı” denir.
Haremde, odalıkların eğlencelerinin baş içkisi şarap, sonra rakıdır. .. Saz eşliğinde  şarkılar söylenerek eğlenilirdi.
Sonuç: Osmanlı İmparatorluğunda müzik ve içki yasak değildi.
ARAGI, Araplar da ARAAKIİ (ikincl A uzun, sondaki İ harfı, I’dan kaydırılarak seslendiriliyor).Biz bu Arapçalaşmış Araki’yi, Rakı şeklinde duymuş, almış ve Rakıyı Arap içkisi sanmışız!..
Osmanlı İmparatorluğu’nda Rakı merkezlerinden biri Lübnan’daki Zahle idi. Araplarımız  Zahle rakısını tercih ederlerdi.
Yıllar önce yayınlanmış bir istatistikte  alkolik sayısı bizde “binde 1,5” gibi  idi. Demek ki “rakı şişesinde balık olayım” derken yolunu şaşıranların sayısı nedeniyle İçki  yasağı koymanın gereği yoktur.
Haluk TARCAN

 


 

Yazarın Tüm Yazıları