Paylaş
Prof. Dr. Türkan Saylan'ın cenazesinde 'Ne şeriat, ne darbe' diye haykırıldı
Ne kadar sade ve mütevazı bir yaşam sürmüştü... Ne kadar çok seviliyormuş tıptaki ve eğitimdeki başarılarıyla... Lütfü Kırdar Salonu’ndaki törende dışarıda kalan büyük kalabalık haykırıyordu: "Ne şeriat, ne darbe; bağımsız demokratik Türkiye..."
Bir gencin elinde "Bugün büyük bir göç var" diye yazıyordu. Daha başkaları da vardı: "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Türkiye laiktir, laik kalacak", "Mustafa Kemal’in askerleriyiz", "Rahat uyu hocam, hayallerin gerçek olacak", "AKP halka hesap verecek."
Emeklilik çağındakiler ile üniversiteli gençlerin sayısı dikkat çekici şekilde fazlaydı... En duyarlı olanlar da kadınlardı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül cenazeye refakat ediyordu. DSP’nin yeni genel başkanı Masum Türker ve arkadaşları salona giremeden geri dönüyorlardı. Güldal Mumcu Meclis’i, CHP’yi de Deniz Baykal, Önder Sav, Kemal Kılıçdaroğlu, Onur Öymen, Mustafa Özyürek ve İl Başkanı Gürsel Tekin temsil ediyordu. Esas kalabalığı ÇYDD’li ile ADD’liler oluşturuyordu. Cenaze töreninde Mesut Yılmaz, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun, Sabih Kanadoğlu, Süleyman Çelebi, Yaşar Okuyan ve Ahmet Tan gördüğümüz isimler oldu. Camide TSK’nın çelenginin dakikalarca alkışlanması dikkat çekiyordu. Sezen Aksu’nun çelengindeki ’Şimdilik hoşçakalın’ yazısı çok şey ifade ediyordu. Tuncay Özkan da çelenk göndermişti. Erdal İnönü ve Sakıp Sabancı’nın cenazelerinden daha kalabalık sayılabilirdi Saylan’ın cenazesi...
Ecevit’in döneminde, Hüsamettin Özkan tarafından Beyoğlu Müftülüğü’ne atanan ve dün Sarıgül tarafından Diyanet’den izinle Silivri’den getirilen imam İhsan Özkes... Prof. Saylan’ın vasiyeti üzerine o güzel konuşmayı yaptı ve herkesi şaşırttı... Nerede iktidar, nerede Kadir Topbaş...
'Fener'e var, ÇYDD'ye yok' Prof. Dr. Türkan Saylan, hükümetin Deniz Feneri Derneği'ne tanıdığı imtiyazı kendi derneği ÇYDD'ye de verilmemesine çok kırgındı. |
"Randevularımı bitirdim, ölüme hazırım" diyen Saylan, cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilirken onun birkaç sözü bazı siyasetçilere ders gibiydi:
Biz hocalarımızdan ’dokunmayı’ öğrendik. İnsana dokunmadan insanlık olmaz, gözüne bakacaksınız. Hastaya dokunmadan doktorluk olmaz. Yaratıcı bir insan olmak lazım her zaman...
Bugün ortaya ’tüketici sağlık’ diye bir kavram çıktı. Başı ağrıyana MR çektiriliyor, ne yazık ki, gerçek hekimlik bitti artık, çünkü sistem bozuldu.
Tarikatların ekmeğini ellerinden aldık; korktular. Biz doğru yoldayız."
Vasiyet gibi bir sözü de şuydu: "İnsanlar önce hayal kurmalıdırlar. Önce bunlar projeye dönüşmeli, programlanmalı ve sonra da uygulamaya geçilmelidir. Bu hayali gerçekleştiren bir tek insan vardır; Atatürk... Ben de Kemalist bir feministim. Yüce Cumhuriyet’i kurdu. Bize kızanlar bunları ufuksuzluktan yapıyorlar."
"Hoşçakal Atatürk’ün kızı..."
Bir bilim kahramanı (75)
NURANİ yüzüyle bu bilim kadını /Bilim dünyasına, yazdırdı adını /Çocuklarda buldu, o dünya tadını /Ve ulusu sevdi, attığı dev adımı
Mülevves beyinli mürteci güruhu /İdrak edemez zaten o asil ruhu /Beyninde birikmiş o kara rüsubu /Atıyor her değere, kullanıp bu üslubu
İlme bir ömür veren, bu asil kadın /Çocuklar için oldu, bir yüce hádim /Eşsiz hizmetidir, bu evrende kadim /Siz de gençlerle aynı sevgiyi tadın
Çağdaş suyu içirdiğin bu kardelenler /Bir zulmeti yırtarak karanlığı delenler /Çağdaş ufuklara, kanatlanıp gidenler /Aydın kafalarla hizmete dönecekler
Ey Saylan hoca, ey vatansever örnek /Bu eşsiz hizmetini gönülden belleyerek /Sana erişmek için çok şey yapmak gerek /Yetişmek zor sana, böyle emekleyerek
Prof. Dr. A. Nihat BALCI (81)
Gül ve kayıp trilyon davası
Sincan celbinin Cumhurbaşkanı’na gitmesi zorunlu
’KAYIP trilyon’ davası olarak bilinen davadaki suçlama, kişisel bir suç ve suçlama ile ilgili olduğu için Sayın Gül’ün milletvekilliği dönemlerinde sahip olduğu dokunulmazlığı nedeniyle tefrik edilerek TBMM’ye gönderilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı, seçildiği tarih itibarıyla milletvekilliği statüsü ve bu statüye bağlı olarak Anayasa’nın öngördüğü dokunulmazlık kişisel suçlar ile ilgili olarak ortadan kalktığı için ’kayıp trilyon’ davasının şüphelisi haline geri dönmüş ve bu husus Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nce karara bağlanmıştır. Milletvekillerinin dokunulmazlığı olduğuna göre cumhurbaşkanlarının da mantık hükümlerine gereği ve tabii olarak dokunulmazlıklarının bulunması gerektiğini varsaymak, Anayasa hükümlerinin üzerinde bir mantık denetimi yapılması sorununu ortaya çıkarır ki nesnel hukukun bağımsızlığı karşısında savunulamaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nı savunanlar, ’kayıp trilyon’ davasında yargılananlara ve mahkum olanlara dair karara atıfta bulunarak Sayın Gül’ün de nasılsa beraat edeceğini ileri sürerek bu yargılamanın gereksiz olacağını ileri sürmekte iseler de bu husus, hukuk tekniği ve ceza yargılamasında ’kıyas’ın mümkün olmaması nedeniyle doğru değildir. Sonuç olarak, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararından sonra, Çankaya’ya bir celp (duruşmaya çağrı káğıdı) gönderilmesi zorunluluğu ortaya çıkmış bulunmaktadır.
S.Ö.
Biliyor musunuz
AİHM’nin Yunanistan’ı mahkum eden kararına rağmen Batı Trakya’daki İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi’nin İskeçe Türk Birliği’nin 1983 öncesi statüye kavuşması -Türk adını kullanması- amacı ile açılan dava ile ilgili olarak Gümülcine’deki aynı talebin aksine ret kararı verdiğini; buna karşın Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu’nun Yunanistan’da Türk azınlığa yönelik insan ve azınlık hakları ihlallerini uluslararası zemine taşıyacaklarını açıkladığını...
Paylaş