Paylaş
Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur anayasası da Mursi’ninki gibi Mısır’ı felakete götürür.
Mısır halkının Tahrir’de barışçı direnişle Mübarek’i devirmesi fevkalade bir olaydı ve Arap âleminde demokrasinin doğacağı umudunu yarattı. Ne var ki Mursi, cumhurbaşkanlığı sırasında Mısır’a şeriatçı bir anayasa dayatarak ülkesini karanlık bir geleceğe mahkûm etti.
Mısır’ın felakete yönelik rotasına, daha bu anayasa tasarısı tartışılırken ben 25.05.2011’de attığım tweet mesajlarla şu 3 noktayla işaret etmiştim:
a) Demokratik sistemin temeli evrensel hukukta yatar. Şeriata dayanan rejim asla demokrasi olamaz.
b) Devlet yönetim sisteminde bir din referans alınırsa, orada evrensel özgürlükçü değerlerden ve demokrasiden söz edilemez.
c) Şeriat esaslı anayasayla Mısır, Türkiye’yi 50 yıl geriden izler.
Neticede, Mursi’yle arkasındaki Müslüman Kardeşler kendi elleriyle çizdikleri tek boyutlu inanca dayanan felaket senaryosunun kurbanı oldular. Gerçekte, 3 Temmuz 2013 darbesi, şeriat anayasası ile evrensel özgürlükçü ve demokratik değerlerin çatışması sonucunda patlak vermiştir.
Ne yazık ki, Mısır karşılaştığı felaketten hiçbir ders çıkarmamış görünüyor.
Zira, Cumhurbaşkanı Mansur’un, ‘ordu-selefi-devrimci’ pazarlığı sonucu oluşturduğu ve kalıcı olacağı anlaşılan anayasası da şeriata dayanıyor. Şeriat temelli bir anayasa, evrensel hukuku ve özgürlükçü değerleri dışlar ve İslam’la demokrasinin bağdaşır hale gelmesini önler.
Ayrıca, pozitif bilim bakışının, yönetimde olduğu kadar, insanların toplum ve kainat anlayışında kılavuz olmasını ve hurafenin yerini aklın almasını engeller.
Bunun anlamı, bundan böyle Mısır’da göstermelik seçimlerle, ordunun vesayetinde dinsel temelli bir rejimin hüküm-ferman olacağıdır.
Askeri vesayetten kurtulsalar da, şeriatla yönetilen Mısır hükümetlerinin kaderi tekrar kalkışma ve askeri darbeyle karşılaşmak olacaktır.
Arap âleminin hem en gelişmiş ülkesi, hem de kalbi ve ruhu olan Mısır’da devrimlerin sonucu buysa, diğer Arap devletleri için demokrasiyle yönetilme hususunda hiçbir ümit yoktur.
Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisine geçici Cumhurbaşkanı Mansur’dan mesaj getiren Mısır Büyükelçisi’ne şu yolda bir tavsiyede bulunmuş:
“Seçimleri bir an önce yaparak demokrasiye geçin”. Ancak, bu tavsiye Mısır’a doğru yolu göstermiyor.
Zira, şeriat temelli bir anayasayla Mısır’da istikrarın sağlanamayacağı ve ülkenin yine kaos ortamına yuvarlanacağı besbelli.
Bu nedenle Cumhurbaşkanımız tarafından Mısır geçici hükümetine gönderilecek mesaj şöyle bir telkini içermeliydi:
“Demokratik bir rejim için, anayasanızı laiklik ve evrensel özgürlükler temeline oturtmalı ve evrensel hukuk normlarını kabul etmelisiniz”.
Esasında, bugün hâlâ dinsel yorum ihtilafları ve mezhep çatışmaları batağında debelenen İslam âleminin kurtuluşunun reçetesi de budur.
Şeriat temelli bir anayasa ile Mısır, demokratik gelişim açısından Türkiye’den 3 değil, 5 nesil geride kalacaktır.
Mucizevi Türkiye Cumhuriyeti modelinin temelinde laiklik ve Atatürk’ün 1926’da Türkiye’ye Medeni Kanun’la kazandırdığı evrensel hukuk sistemi vardır.
Yorulmadan vurguladığım husus, hukuk devriminin İstiklal Savaşı’nın kazanılması kadar önemli olduğudur
Çünkü demokratik değerler, sürdürülebilir kalkınma ve dünyayla ekonomik entegrasyon, sadece bir evrensel hukuk altyapısı üzerine bina edilebilir.
Nur içinde yat Atatürk...
İstanbul’un çevresine saygı gösterilmezse kuşseverler bile adama ders verirler
Kuşa bakın!
KAZIM Çiloğlu’nun yazısı çok şey anlatıyor:
3. köprüdeki doğa katliamları gün yüzüne çıkmaya başladığında ve toplumsal duyarlılık artınca, hemen millete ‘Kuşa bak!’ diyerek oyalayıp ağaç kesimlerini ve kamulaştırma bedellerini azaltmak için bir gerekçe ortaya atıldı.
Sözde yeni köprünün, bize göre ise ‘doğa katili’ köprünün ve çevre yollarının, kuş göç yolları ile kesişmesi (!) nedeni ile yerlerinin kaydırılması gerekliymiş. Sanırsınız kuşlar, bu geçiş yollarını, bu projeden sonra kullanmaya başlamışlar!
Ulaştırma Bakanımız, neden güzergâh değiştirip, yeni ağaç katliamına neden oluyor ki?
3. havalimanını, 3. köprü ve çevre yollarından önce bitirsinler. 3. havaalanına 3. bir ‘kuş yolcu salonu’ eklesinler, göçmen kuşlar burada mola versin(!) sorun da böylece çözülmüş olsun.
Peki, kuşlar böyle bir uygulamayı kabul eder mi derseniz?
Neden olmasın? insanların kabullendiğine, kuşlar bir avuç yemle, hem de balıklama atlar!
Toplumsal beyin kuştan, hafıza balıktan olduğu sürece, daha çok kuşa baktıranlar olur ve biz de büyük bir zevkle bakar dururuz elbette...
‘Çöp anıtı’ olayı büyüyor
SEYRANTEPE’de GS-Arena Stadyumu’nun ve yeni Şişli Etfal Hastanesi’nin yanındaki tehlikeli atıkların döküldüğü arazi ile ilgili Büyükşehir ve Şişli Belediyeleri karşılıklı olarak bu olayın ‘suçu’nu birbirlerinin üzerine atıyorlar. Bir ‘suçlu’ da arsa sahibi Oyak... Şimdiye kadar hiç kimse ortaya çıkıp da olaya açıklık getirmedi; bunun sonucunda da çöp bölgesine ne bir kazma vuruldu, nede bir dozer gönderildi.
Erzincanlı ‘tanınmış’ işadamı Mete Ayangil’in sahibi olduğu Huzur Mahallesi’ndeki benzin istasyonunun arkasındaki 20 dönümlük arazide yıllardır ‘at koşturulmuş’; her türlü atık gömülmüş; içlerinde neler var açık olarak bilinmiyor.
Bunlar hangi firmaların atıkları, hangi hafriyat firmalarınca taşınmış; hiç kimse sesini çıkarmamış...
Biliyorsunuz hafriyat işi Wikileaks belgelerinde yer almıştı.
Ayangil’le ilgili çok iddia var. Demek ki vicdanı hiç etkilenmemiş bu atıklardan. En az 2 bin kamyon inşaat artığı, çöp ve tehlikeli atık gömülmüş. Beton bir ‘anıt’ görüntüsü verilerek örtülmüş, üzerine de bir helikopter pisti yapılmış...
Olay geçen Perşembe günü ilk olarak köşemizde yer alınca, ‘çöp anıtı’ üzerine dikilen Türk bayrağı ve direği kaldırılmış.
Aslında bir çok şikâyet yapılmış. Çöp deposunun yanındaki inşaat alanına baskı yapması sonucu ilgili firma, ‘tehlike’ oluşturduğu için yargıya gitmiş… 13. Asliye Hukuk Mahkemesi olayın aydınlanması için bilirkişi görevlendirmiş… Bilirkişinin raporunda; kaçak hafriyat döküldüğünün tespit edildiği belirtilerek "Parsel sınıra yapılan iksi (fore kazık) duvarının hemen bitişiğindeki komşu parsele 10 metre yüksekliğinde kaçak hafriyat dökümü yapılmıştır. Yan parseldeki hafriyatın kaldırılmaması durumunda yük değişimi nedeniyle iskalarda deplasman ve hasar meydana gelmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak heyetimizce tespit edilmiştir" deniliyor.
Çevre ve Şehircilik İstanbul İl Müdürlüğü, bölgenin taranması için çalışmalar yaptıklarını belirterek, daha önceden bölgede çekilen fotoğraflarını incelemeye başladı. Bu arada Hürriyet İnternet’te dün yer alan 20 fotoğrafta taranmaya başlandı. "Yakında ekip göndereceğiz" denildi.
Oyak Sitesi’nden okurlarımız da, "Yazınız üzerine Büyükşehir Çevre Koruma Müdürlüğü’nü aradım, Müdür Yardımcısı Sedat Zengin’le görüştüm. Zengin dedi ki; ‘Biz burada hafriyat dökülürken, gelip tutanak tuttuk. İlkinde 40, ikincisinde de 80 bin TL’lik ceza kestik… Bu tespit yaparken, Mete Ayangil’in silahlı adamları gelip bizim personele davranışlarından silahlı olduklarını açıkca göstermişler. Biz ayrıca Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Bu atıkların kaldırılması Şişli Belediyesi’ne düşüyor. Kanuna göre, yapılan harcamaların bedeli yüzde 20 fazlasıyla arsa sahibinden tahsil edilmesi gerekiyor. Bu bedel arsa sahibi olarak OYAK’a düşüyor önce. Eğer tehlikeli atık bulunursa, ilgili atıklar İzmit İzaydaş firmasına berteraf edilmesi için gönderilmesi gerekiyor. Bedelinin de arsa sahibinden alınması gerekiyor. Kaçak harfiyatın da hafriyat alanlarına dökülmesi gerekiyor."
Şişli Belediyesi Zabıta Müdürü Adem Molla’nın da Oyak Sitesi’nden yapılan şikâyet üzerine olayı mercek altına aldıkları öğrenildi.
Paylaş