KİMİ politikacıların açıklamalarını, kesinlikle ’yanlış anlaşılma, sözlerin çarpıtılması’ olarak görmüyor, toplumu akılcılıktan, bilimsel bilgiden uzak girişimlerle kendi düş dünyalarının karanlıklarına çekmek isteyenleri, hálá şaşırarak izliyor ve bu ’vur kaç’ yöntemini kınıyoruz!
"Saltanatın yıkılması, cumhuriyetin kurulması bir devrimdir. Arap harflerinin kaldırılıp Latin alfabesinin kabulü bir devrimdir. Medrese eğitiminin kaldırılıp milli eğitimin tek bir yerde toplanması bir devrimdir." Bunlar doğrudur; ancak "Yeni bir Cumhuriyet kurulmuştur ve bu cumhuriyet toplumun o güne kadarki birçok değer yargılarını ve kurumları ortadan kaldırmıştır" yargısı gibi, "... bir gece önce eski Türkçe yazı TBMM’de lağvedilerek Latin alfabesi getirilmiştir. Bu devrimdir. Toplumda okuma-yazma oranı sıfıra düşmüştür. Latin alfabesi, bilmeyenler için öyledir. Bu bir sosyal, tarihsel tespittir" demek, söyleyen kişinin ne denli önyargılı olduğunun "tespiti"dir. Politik bir ’manevra’ olmaktan öte gitmeyen bu yanlışların, ’Harf Devrimi’ni hedef alan bölümünü düzeltim:
- Cumhuriyetten önce halkın büyük bölümü okuryazar değildi; okuma yazma oranı özellikle kadınlarda sıfırdı. Zaten okuryazar olmayan, eski yazıya dinsel anlam yükleyenlerin eline düşen bir halkın, bir gecede okuma yazma oranının düştüğünü söylemek, bile bile toplumu yanıltmaktır. Onlarca kaynağı, bilimciyi yalanlayan bu sözler, yakın tarihi bilinçli olarak çarpıtmaktır.
- Türk Devriminin hiçbir parçası ’bir gecede’ tasarlanmış ve yaşama geçirilmiş değildir. Kimi politikacıların ağzından okullara akan bu yanlış saptamaların tek bir yararı vardır; artık ’takıye’ denilen maske, hiçbir yüzü saklamamaktadır.
- Türk Devriminin her aşaması, yaklaşık 90 yıldır kimileri için gerçekten ’travma’dır; hálá yüreklerinde saltanat ve hilafeti sancağı taşıyanlar; laik cumhuriyeti, tesettürün kalkmasını, yazının değişmesini sindiremezler. Çünkü yüzyıllarca ’din’le kurulan dayatmalar ve ’eski yazının büyüsü’ ortadan kalktığında tutunacak dalları kalmayacaktır. Laik cumhuriyet, halk egemenliğini getirmiş; tesettürden çıkıp okullu olan kadın erkeğin arkasından yanına gelmiş; yeni yazı halka çağdaş dünyayla yarışma, ulusal ve evrensel değerleri bilgiyle, sanatla harmanlanma yolunu açmıştır. Bu eylemlerin adı, tek sözcükle aydınlanmadır.
- Belli ki Latin kökenli Yeni Türk Abecesi, kimi politikacıları yalnızca okuryazar yapmıştır; oysa Türk Devriminin amacı bu değildir; yeni yazı, arkasından gelen Dil Devrimi ve bütün yenilikler, akıl ve bilimden başka doğru tanımayan kuşaklar yetiştirmek için yapılmıştır. Türk Devrimini doğru anlayan ve uygulayan politikacılar yetiştiğinde de akıl ve bilimden başka doğru tanımayan kuşaklar, bilgi eksikliği içindeki, önyargılı politikacılara inancını kullanma izni vermeyecektir. Elbette doğru bilgiyle yetişecek kadınlarımız, saçını değil aklını sakınması gerektiğini ve Kurtuluş Savaşı’nı doğru öğrenecek, Humeyni’yi Atatürk’ün önüne geçiren ’travma’lardan sıyrılacaklardır.
Atatürk devrimlerine ’travma’ demek ’sosyolojik, tarihsel tespit’ değil, artık saklanamayan bir ’hesaplaşma’dır. Asıl ’travma’yı, Mustafa Kemal’in ’manevi mirası’ olan akıl ve bilimden pay alamayanlar yaşamaktadır. Aklı ve bilimi öncü aldıklarında, bu ’travma’yla kendi beyin ve yüreklerinde açtıkları yaraları, yine kendilerinin iyileştireceğine inanıyoruz. Çünkü Türk Devrimi, politik çıkar odaklı her türlü hesaplaşmayı tersine çevirecek kadar güçlüdür. Her devrim kendi içinde karşıtlarını yaratır, onlara türlü ’travma’lar yaşatır; önemli olan erken tanıdır.
Sevgi ÖZEL-Dil Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Eşimin üzüntüsü
ANKARA, Zübeyde Hanım Doğumevi bu hafta sonu kapatılıyor. Eşim iki yıla yakın süredir orada çalışıyor. Geçici görevle oraya gönderilmesine karşın, hastanesini hemen benimsedi. Kapatılma söylentilerini öğrenince, buna karşı koymaya karar verdi. Hiçbir idari sıfatı olmamasına karşın, Gebe Okulu, hastane bahçesinde sergi gibi işlevsel ve güzel projeleri uyguladı. Sergilenen eserlerin çoğuyla hastanenin duvarları bezendi. Ne kadar kendini adadığını inanamayarak izledim. İşindeki özverisi ve performansına şahidim. O ve bir avuç arkadaşı çok uğraştılar ama yetmedi. Zübeyde Hanım Doğumevi’nin kapatıldığı personele resmen bildirildi.
Bir hastaneyi yaşatmak çok zor iş, biliyorum.
Ben de hekim olduğum için, eşimin üzüntüsünü çok iyi hissediyorum.
Daha önce Kızılcahamam Devlet Hastanesi’nde çalışan eşim, ilçe girişine karaakbaba heykeli yapmaktan, gebe eğitim sınıfına, ilçenin simgesi olabilecek tahta kuklalara kadar pek çok konuda çaba göstermişti. Siyasi nedenlerle, hastane idaresiyle ilçe AKP Teşkilatının ortak kararıyla bilgimiz dışında Ankara’ya geçici görevle gönderildi.
Ben halen Kızılcahamam’da Aile Hekimi olarak çalışıyorum. Eşim 10.5, ben 4.5 yıldır oradayız.
Neden daha işbilir, siyasi şov yapmayan yeni bir ekiple denenmedi?
O bölgede yaşayan insanların profilini bilirsiniz, şimdi hangi hastaneye gidecekler? Ö.E.