Paylaş
Yaptığımız şikayetler cevapsız kalıyor. En büyük endişemiz biyolojik arıtmaya gelen sanayi atıklarının kendi tesislerinde veya Aydınlı'daki tesislerde gerektiği şekilde arıtılıp arıtılmadığı... Bize verilen bilgiler arıtma tesisinin kiracı firması 'odör temizleyici' sistemini pahalı olduğu için çalıştırılmaması...
Arıtıldığı zannedilen atık sular, Adalar yönünde 2.5 km sonra deniz dibine yani Marmara'ya verilmekte...
Tesislerde üretim yapan 'dericiler', kimyasal arıtmaların masraflı olması nedeniyle gerekli şekilde çalıştırılmadığını söylüyorlar.
Kansorejen atıkları toprağa gömebilen sanayiciler acaba kimyasal arıtmayı ne derecede yapıyorlar?
DERİCİLER BÖLGESİ FELAKET
Aynı şekilde yine geceleri Aydınlı'dan feci yağlı yanık kokuları geliyor. Bunun da uzun araştırmalar sonunda oradaki bir tavuk kemikleri unu yapan tesisten geldiğini öğrendik. Kesilen cezalara rağmen yine aynı kokular geceleri odalarımıza doluyor.
Öğrendiğimize göre 18.00'den sonra belediye denetleme yapamıyormuş, yalvar yakar jandarma ile tespit yaptırıp belediyeye bildirdik. Verdikleri cevap 'Ne yapalım olay 18.00'den sonra oluyor" oldu.
Civarda tersaneler nedeniyle kalan yabancılar da çok şikayetçiler bu durumdan... Gerek arıtmanın kokusundan gerek de Aydınlı sanayi tesislerinden gelen kokulardan.
İpek SÖNMEZ
200 bin çiçekli ağaç projesi 2007'nin sonunda tamamlanacak
İstanbul'u gelecek yıl görün
Emirgan Korusu'ndaki gezi sırasında (14.04.2006) Kadir Topbaş'ın sık sık telefon ettiği kişi Park ve Bahçeler Müdürü Mehmet İhsan Şimşek imiş.
İki yıldan beri görevde; bir yıldır İstanbul'un yeşillendirilmesi için plan yaptığını söylüyor, "Siz İstanbul'u gelecek yıl görün" diye iddiasını ortaya koyuyor.
Erguvan, Boğaz'ı seven bir bahar ağacı; kokusuna çok kişi bayılır. "30 bin erguvanı nasıl dikiyorsunuz" diye soruyoruz; Şimşek yanıtlıyor:
"İstanbul'da 200 bin çiçekli ağaç dikme projemiz sürüyor. Erguvan da buna dahildir. Daha çok boğaz kıyılarını süsleyecek. Daha başka türler de var; hatmi, oya, süs elması, at kestanesi, mimoza vs.. Bunları önce beldelerde (Arnavutköy ve Yakuplu gibi) planladığımız yerlere dikiyoruz. 2007 sonunda ağaçlandırma projemizi tamamlayacağız."
Köy Enstitüleri
KÖY Enstitüleri 1940'dan itibaren hayata geçirilmeye başlandı, ne yazık ki 1950 yılında kapatılma kararı alındı ve 1954’te kapatıldı.
'İlköğretim okulları'na dönüştürüldü.
İlgili yasaya göre Köy Enstitüleri'nin amacı 'Köye yararlı öğretmen ve diğer meslek erbabını yetiştirmekti'; aydınlık bir Türkiye yaratmak; 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' yurttaşlar olarak yetiştirmekti.
'Aydınlanma Devrimi'nin ışık evleri olan Köy Enstitüleri'ni kapatanlar, hiç kuşkusuz aydınlıktan korkan kafalardı.
Bu 'yarasalar', düşünen akıl ve üreten eli birleştiren Köy Enstitüleri'ni kapatarak yerlerine Kuran hursları ve İmam Hatip Okulları açıp, bilime değil, dogmaya inanan gençler yetiştirerek Türkiye'yi çağ dışına atmak istediler.
Ey aydınlık Türkiye'den yana olanlar! Bunların yaptıklarını sineye çekerek durmayınız. Demokratik dayanışma bilinciyle birleşip, aydınlık yolu bulunuz.
Lütfi KALELİ
Bir 'halı' uğruna belinizi ve boynunuzu incitebilirsiniz
Uyarıyorum
BEN Türkiye'de yaşayan Arnavut asıllı bale sanatçısıyım; Fenerbahçe Spor Kulübü'nde çalışıyorum.
Türk toplumuna bir uyarıda bulunacağım. M. Ali Erbil'in 'Ya Şunda ya Bunda' programını zevkle izliyorum. Ancak 'halı kazanma bölümü'nden şikayetçiyim.
Hanım ve beyler özelikle orta yaşlı ve kilolu olanlar takla atarken, boynun üzerine bedenin ağırlığını doğal olarak yüklenmek zorunda kalıyorlar.
Bu 'bel ile veya kuyruk sokumu ile yüksekten yere düşmek'tir; ve omurgada çeşitli travmalara yol açar.
Toplumun büyük kısmı bu kadar sert hareketler yapmadığı halde bel ve boyun problemi yaşıyor. Uzun süre tedavi görmelerine, ameliyat olmalarına rağmen yine çözüm bulamıyorlar. Çünkü bedenimizde en hassas ve kolay tamiri olmayan yer omurgamızdır. Özellikle bel ve boyun...
Programı izlerken içim acıyor, her an bir kaza olacak diye...
Böyle bir olay yaşanırsa sorumlusu kim olacak acaba?
Linda LÜTFİJA www.lindaselegance.com
Biliyor musunuz
¨ SAADET Partisi'ne yakın ASKON'nun Genel Kurul'nda Mehmet Ağar ve Recai Kutan'ın eleştirilerini dinlemek zorunda kalan Başbakan Erdoğan'ın dünkü MÜSİAD Genel Kurulu'nda ilk konuşmacı olduğunu, Ağar ve Kutan'ın konuşmalarını dinlemeden salondan ayrıldığını...
¨ SHP Genel Başkan Yardımcısı Ersoy Bulut'un, Tarım Bakanı Mehdi Eker'e, "Alata Araştırma Enstitüsü’nün kapatılması ile Doğu Akdeniz bölgesinde doğacak olan araştırma geliştirme boşluğunu nasıl telafi edeceksiniz?" diye sorduğunu...
¨ BU yıl kavgalı geçen esnaf kurullarının ardından bugün yapılacak Kartal-Adalar Esnaf Kefalet Kooperatif'i başkanlık seçiminde şimdiki Başkan Nuri Erkoç'un tüm delegelerin ısrarı üzerine tek başına aday olduğunu...
¨ TURİZM yörelerinde inşaat yasağının 15 Mayıs-15 Ekim arasında uygulanacağını...
MESAJ PANOSU
¨ AKBİL fiyatlarında uygulanan kademeli fiyat tarifesini kaldırmanız biz gibi düşük gelirlerle geçinen insanlara ayda en az 20 YTL zarar vermeniz anlamına gelmektedir. Özel Halk Otobüsleri'ni memnun etmek halk nezdinde İETT'ye itibar kazandırmaz. Uygulamadan hemen geri dönülmelidir.
Ahmet BALCI
¨ MARMARİS'te Telekom'a bağlı olarak arıza ve nakiller ihale ile taşeron firmaya devredildi. 1000 civarında arıza ve nakile uzun zamandır çözüm bulunamıyor. Ama çalışmayan telefon ve ADSL aboneliklerinin ücreti tahsil ediliyor. Taşeron firmanın çalışanları paralarını alamadıkları için gittiler. Yaz sezonuna girerken Marmaris'e bu yakışıyor mu?
E.T.
Bunlar Merih'ten gelmedi
Peki suçlu kim
ZEHİRLİ atıklar topraktan önce kafamıza atıldı. Fabrikalar verimli arazilere yapıldı, fabrika yapmak için ağaçlar kesildi, aldırmadık. Fabrika bacalarına filtre takılmadı, ekzoslarla zehir soluduk, boş verdik. Bahçeli evler yıkıldı, yerlerine apartmanlar yapılırken sadece baktık. Çevre kirlendi, deniz maviliğini, çevre yeşilliğini yitirdi, olağan saydık.
Erozyon, sel felaketleri aklımızı başımıza getirmedi... Şimdi de zehirli variller çıktı başımıza. Onu da unutur gideriz yakında!
Bu zehir üreticileri acaba Merih'ten mi geldi. Suçlu kim, nerede, ne yapıyor? Görünürde kimsecikler yok meydanda. Yapanın yanında kâr kalıyor her şey... Suçlu aranıyor suçlu. Şu olamaz, dayısı var, bunun dokunulmazlığı... O pek masumdur, dokunmaz suya sabuna ama ne hikmetse kirlenmez!..
Durun umudu kesmeyin. Buldum buldum. Kim mi? Kim değil, kimler...
Ben sen o biz siz onlar!
Erhan TIĞLI
Asıl Trakya'ya bak
ÇEVRE ve Orman Bakanımız Osman Pepe'nin son günlerde ilgi alanına girmiş bulunan Tuzla'da ki kimyasal kirliliği üst seviyede olan endüstriyel atık varilleriyle yıllardır iç içe yaşamakta olan Trakyalıların sesini kimse duymuyor... Denetime gelen yada görev yapan tüm yetkililer sadece bakıyor, ama göremiyor... Ne kadar ilginç!
Sayın Bakan'ın görmüş olması olumlu, yetkili olarak sorumluyu dışarıda araması ise şaşırtıcı.
Trakya'daki tüm endüstriyel atıklar açığa aktığı için gözle görülüyor ancak bir süre sonra görülemiyor hatta kokusu dahi hissedilemiyor. Ama insanlarımız ölüyor..
Tuzla'daki sorunun önemli olduğu ifade ediliyor. Trakya'da ki kirliliğin yeraltı sularına karışma riski yok mu ki, yetkililer bugüne kadar bir inceleme dahi yaptırmadılar..
Şikayet etmek yada tespit yapmak yerine bu konuda çözüm üretmeliler.
Hakan DEDEOĞLU-LÜLEBURGAZ
RTÜK'ün AKUT'a karşı anlaşılmaz tavrı
SİVİL Savunma Genel Müdürlüğü’nün, AKUT’un büyük tecrübesi ve kanıtlanmış becerisine rağmen, AKUT ekiplerinin yurt dışındaki afetlere yollanması konusunda uyguladığı 3 yıllık ambargonun ardından, bu kez de bir başka
devlet kurumu olan RTÜK, benzeri bir hamle ile AKUT’a karşı duruşunu gösterdi.
RTÜK’ün AKUT’un bağış toplamaya yönelik kamu spotunun yayınlanması iznini vermediği haberini aldığımız andan itibaren hepimizi şaşırtan ve endişelendiren bu durum hakkında ne yapmamız gerektiğini uzunca bir süre kararlaştıramadık. Koşulsuz bağlı olduğumuz ve uğruna göze alamayacağımız hiçbir fedakarlığın bulunmadığı devletimizin kurumları, yöneticilerinin kişisel inisiyatifleri ile teker teker kendi konularında AKUT’a engel çıkarmaya başlarlarsa, bütün özverimize, gönüllü çabalarımıza ve milletimizin bize duyduğu en üst düzeydeki güvene rağmen, ülkemizde 10 yıldır gururla ve güvenle sürdürdüğümüz çalışmalarımız büyük zarara uğrar ve kuruluş amacımızı yerine getiremez hale geliriz.
Kısacası elimiz, kolumuz bağlanır, kanadımız kırılır. AKUT’un son 3 yılın verilerine baktığımızda gördüğümüz, yılda çözdüğü veya çözülmesine katkıda bulunduğu ortalama 55 acil durum ve kurtardığı yılda ortalama 83 insanın kimbilir kaçına ikinci bir yaşam şansı verebiliriz, kimbilir kaçı AKUT’a karşı uygulanan bu anlaşılmaz ambargolar yüzünden hayatını yitirmek zorunda kalır bunu düşünmek bile istemiyoruz.
AKUT’un bağış toplama kampanyasını duyurmak amacı ile hazırlanan 45'lik kamu spotunun ulusal yayın kuruluşlarında yayınlanmasına izin verilmemiş, onun yerine içinde para toplamaya yönelik bilgiler bulunmayan, sırf tanıtım amaçlı yeni bir film talep edilmesine karar verilmiştir, şeklinde bir ifade ile RTÜK’ün 9 üyesinin oybirliği ile başvurumuzun reddedildiği tarafımıza bildirilmiştir.
RTÜK’ün bu kararından zarar görecek olan, Türkiye’nin etkin ve güçlü, başarılı ve üretken, sorumluluk sahibi sivil toplum örgütlerini; kendimizi hizmet etmekle yükümlü saydığımız milletimizle aramızdaki, yıllar içerisinde büyük zorluklar ve fedakarlıklar sonucunda oluşturulmuş güvene dayalı işbirliğinin kopartılmasının engellenmesi ve haklarımızın hep birlikte hukuki yollarla aranması için dayanışmaya davet ediyoruz.
Bütün bunlara rağmen ülkemize ve ülkemizin yüce ruhlu insanına olan inancımızı ve sevgimizi bir an bile yitirmeden gönüllü ve karşılıksız olarak kendimize seçtiğimiz yolda vatanımız için, milletimiz için mücadele etmeye devam edeceğimizi ve ne olursa olsun kararlılığımızı asla yitirmeyeceğimizi bu vesile ile bir kez daha ifade eder, geleceğin çağdaş Türkiye’sinin inşası için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isteriz.
Paylaş