Paylaş
Bu iddia, kendisinin büyük bilim tarihçimiz Fuat Sezgin’in yaptığı önemli bir çalışmadan üstünkörü haberdar olmasına dayanmakta ve iddiasını ortaya atmadan bu konuda bir sayfa bile bir şey okumadığını ispat etmektedir. Sezgin, dev eseri ‘Geschichte des Arabischen Schrifttums’un 13. cildinde (2006; Arap Yazını Tarihi) Molukka Kral Naibi Portekizli Alfonso de Albuquerque’nin eline geçen bir ‘Java Atlası’nda bulunan Brezilya kıyılarının son derece detaylı ve doğru bir haritasına dayanarak buranın İber Yarımadası veya Kuzey Afrika’da bulunan Müslümanlarca haritalanmış olabileceği tezini ortaya atmıştır. Ancak ne yazık ki atlasın ne tarihi bellidir ne de orijinali elimizdedir. Eldeki harita Francisco Rodrigues tarafından yapılmış bir kopyadan ibarettir. Orijinal Frol de la Mar gemisiyle birlikte maalesef bir kazaya kurban gitmiştir.
Eldeki haritanın 1511’de ele geçmesi, Brezilya’yı keşfettiği kabul edilen Pedro Álvares Cabral’ın keşfinden tam on bir sene sonradır. Bu on bir sene içinde Brezilya sahilleri Portekizliler tarafından haritalanmış ve bu bilgi Akdeniz-Kızıldeniz-Hint Okyanusu veya Atlantik-Hint Okyanusu kanallarıyla Java’ya ulaşmış olabilir.
Ancak Fuat Bey, Amerika’nın Kolomb’dan önce eski kıta sakinleri tarafından ziyaret edildiğine dair önemli yayınlara atıf yaparak, Java atlasındaki bilginin Müslüman kaynaklı olması ihtimalinin fazla olduğunu söylüyor. Bu bilimsel bir iddiadır ve dediğim gibi doğru olma ihtimali vardır. Ancak bu iddiaya henüz kanıtlanmış gözüyle bakılamaz.
Fuat Bey’in tezi, Müslüman denizcilerin Amerika’ya 15. yüzyılda ulaşmış olduklarıdır. Dediğim gibi bu tezin doğru olma ihtimali yüksektir. Ancak bu Amerika, Müslümanlar tarafından keşfedilmiş demek değildir, zira onlardan en az beş yüz sene evvel Viking Reisi Kızıl Erik’in oğlu Leif Eriksson, Newfoundlan’a ulaşarak orada bir köy kurmuştu. Bu köyün kalıntıları Long Range Yarımadası’nın kuzeyindeki L’Anse aux Meadows’da bugün bile gidilip ziyaret edilebilir. Ancak Leif Eriksson’dan da önce Polinezyalılar MS 1000 tarihinden önce Güney Amerika’dan tatlı patatesi adalarına ithal etmişlerdi. Bu da Polinezya adalarında ve Güney Amerika’da bulunan patates kalıntıları üzerinde yapılan DNA testleriyle ispat edildi. Dolayısıyla Müslümanların İber Yarımadası’nın kontrolünü ancak ele geçirdikleri yıllarda Amerika’ya Asya kökenli olduklarını bildiğimiz Polinezyalılar zaten ulaşmış bulunuyorlardı. (bkz. Nature 21 Ocak 2013 tarihli Brian Switek imzalı makale)
Kolomb’un keşfini gerçek bir keşif yapan ise, Amerika’yı ilk kez tüm insanlığa oradan taş, bitki ve hayvan örnekleri (insan dahil) getirerek hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek bir şekilde ispat etmiş olması ve bu bilgiyi tüm insanlığın malı yapmış olmasıdır.
Tayyip Bey’in bilimin politikanın tersine palavra kaldırmayacağını öğrenememiş olması Türkiye için bir talihsizliktir. Amerika’yı Müslümanlar keşfetti sözü kesinlikle doğru değildir! İmam hatipli olmakla iftihar eden Tayyip Bey bu okulların ne kadar fena eğitim verdiğini, sık sık en basit lise bilgilerinden bile mahrum olduğu görülen kendi şahsında ispat etmektedir (Faik Sabri Duran’ın Atatürk zamanında ortaokul çocukları için yazdığı Kâşifler Âlemi adlı kitabını bile mi okumamıştır?! İnsanın bu kadar bilgisizliğe el insaf diyesi geliyor). Bu okulları ne kadar arttırırsa, Türkiye’yi o kadar kendi gibi, bir bilimadamının bilimsel ama basit bir teorisini bile anlayamayacak kişilerle doldurur. Buna engel olamazsak, sonumuz Afganistan’dır!
Prof. Dr. A.M.C. ŞENGÖR
Diyanet Başkanı ve din istismarı
633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 3. maddesi, başkanın görevlerini düzenliyor. 1.7.2010 tarihindeki değişikliğe göre, yeni haliyle, kurumu temsil ve özetle, din hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması için gerekli tedbirleri almak ile görevlendirilmiş bulunuyor.
Başkan Mehmet Dönmez, Ermenek’te maden ocağında hayatlarını kaybeden işçilerin bir kısmının cenaze namazını kıldırırken, “İşçilerin, helal rızk peşinde çalışırken hayatlarını kaybettikleri için şehit sayılacakları, emeklerinin karşılığının alınterleri kurumadan verilmesi gerektiği, aynı zamanda da işverenin gerekli emniyet tedbirlerini almakla yükümlü olduğu” hususlarına değinmiş...
Cenaze namazını kıldırması hususu da tartışmalı olmakla beraber (cenazeler arasında ayırım yapılamaz), esas sorun, dünyevi bir alan olan iş kazaları hakkında yaptığı değerlendirmeler...
Herkes helal rızk peşinde çalışıyor ve ülkemizin sıralamada birinciliği yakaladığı iş kazaları ile insanlarımız hayatlarını kaybediyor... Helal rızk için, iş yolunda, hayatlarını kaybedenler de çok, Başkan’ın fetvasına göre, hepsi şehit sayılmalı, kimse ‘haram lokma’ peşinde değil, Antalya’da iki kadın işçi, buhar kazanının patlaması ile hayatlarını kaybettiler. Onlar da helal rızklarının peşindeydiler... Diyanet İşleri Başkanı işverenlere, iş güvenliği ve alınterleri kurumadan işçi haklarının verilmesi tavsiyesinde bulunuyor. Bu konu, Diyanet İşleri Başkanı’nın düzenleme ve denetim görevi sahasında olmayıp, devlet yetkililerinin görevinde ve sorumluluğundadır.
Ermenek’te canlarını kaybedenlerin yakınları, “iş güvenliğinin olmadığını, köle düzeninde çalışıldığını” defalarca haykırdılar...
Diyanet İşleri Başkanı Dönmez, Soma ve Ermenek facialarına rağmen, sadece işverenleri sorumlu gösteren ve ilgili bakanları dolaylı olarak koruyan, konuşması ile kanunun kendine verdiği görevin dışında, hakikatleri de tahrif ederek, din istismarı yapmış olmuyor mu?
İktidar, Trakya’ya hızlı tren konusunda iştahsız
EDİRNE Milletvekili Kemal Değirmendereli Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma Bakanı Lütfü Elvan’a, Trakya ile ilgili üç soru yöneltti. İktidarın her fırsatta yapacağız dediği hızlı tren projesinin gerçekte ne aşamada, ancak mevcut altyapıya rağmen bir aşama kaydedilmeyen Edirne Havaalanı yapımının ne durumda olduğu sorusunu yöneltirken, ayrıca Edirne-Çanakkale, Tekirdağ-Keşan-İpsala, Tekirdağ-Çanakkale yol yapım çalışmalarına da değindi. Geçtiğimiz haftalarda bu yol çalışmalarından dolayı yaşanan trafik kazaları ve Yenimuhacir kavşağında verilen can kaybına dikkat çekip bu konuda önlem alınmadığının altını çizdi. Değirmendereli’nin sorularına cevaben Bakan Elvan, hızlı tren projesinin AB kaynağı ile yapılacağını ancak hız sınırlaması konusunda anlaşılamadığından projenin gecikebileceğini kaydetti.
Edirne Havaalanı ve yol çalışmalarıyla ilgili olarak ise herhangi bir cevap vermeyen Bakan’la istişare sonrası Bakanlık bürokratlarıyla görüşen Değirmendereli şunu söyledi: “Anlaşılan o ki iktidar Edirne’ye hızlı tren projesini AB proje kaynaklarıyla yapabilecek, o da eğer ki prensipte anlaşabilirse. Ayrıca bürokratlar 3. köprüye bağlı olarak yeni tren yolu inşasından bahsediyorlar; bu da Edirne’ye hızlı tren projesini oldukça geciktirir. Bu iktidarla bu işin kısa sürede olacağı gayet muğlak görülmektedir.”
Paylaş