Almanların kompleksi

BİLD Gazetesi dünkü manşetinde ‘‘Biz bunu hak ettik mi?’’ diye soruyor. Gel de gülme...

Yoksa Almanlar da mı Türkleşiyor? Anlaşılan Alman toplumu da önyargılı olmaya başlamış. Eurovision şarkı yarışmasına Almanya adına katılan 31 yaşındaki gözleri görmeyen Corina May, 28 yarışmacı arasında malesef 24. olabilmiş. Biz de bu Alman yarışmacıya oy vermişiz. Ama bu sonuç Almanları çok kırmış ve üzülmüşler. ‘‘Artık dünya bizi sevmiyor mu?’’ diye kaygılanmışlar. Alman toplumunun belli bir kesimi de uluslararası yarışmaya ámá bir kızı sokarak duygu sömürüsü yapıldığı kanısında. Die Welt Gazetesi olayı fiyasko olarak değerlendiriyor.

Bild her zamanki gibi endişeli: ‘‘Almanların Almanlardan başka dostu yok.’’

Ah Almanya!.. Biz de Eurovision yarışmasından az mı çektik. En alt sıralamalarda yer aldıkça ‘‘Türk'ün Türk'ten başka dostu yok’’ dememişmiydik. Almanya ne kompleksli bir ülke haline gelmiş, bizlerden çok şey öğremiş.

* * *

Almanya'da eylül ayında seçimler var. 600 bin Türk oy kullanacak. Bu oyların 100 bin kadarı da birçok partiyi ve adayı etkileyecek güçte gözüküyor.

Alman işadamları krizin getirdiği avantajlardan yararlanmak amacıyla Türkiye'deki yatırımlara daha sıcak bakıyor.

Turizm sezonu haftada 300'e yakın uçak iniyor Türkiye'ye. Bazı Türkler ‘‘Almanlar Türkiye'yi seviyor ama Almanya'daki Türkleri sevmiyor’’ diyor. Ama gerçek şu ki on binlerce Türk hálá Almanlara Berlin Duvarı'na bakar gibi bakıyor.

İşte böyle bir ortamda 3 yıl önce kurulan ‘‘Alman-Türk Dostluk Dernekleri Federasyonu’’ (DTF) tarafından 20 Nisan ile 30 Mayıs tarihleri arasında Münih'te düzenlenen ‘‘Alman-Türk Kültür Haftaları’’ etkinliklerinin kapanışını izlemek için Almanya'dayız. Bugün Münih Belediye Sarayı'ndan Türk-Alman Dostluk ödülleri: Otto Schily (Politika), Aydın Doğan (Medya), FC Cottbus (Spor), Vural Öger (İş Dünyası), Erkan Akı (Kültür), Thomas Newman (İnsanlık) ve Juri Özel Ödülü ise TRT'ye verilecek.

İlk kez kültürel birliktelik

İlk defa bu kadar uzun bir zaman diliminde kültürel etkinlik yapıyor Türkler. Almanya'daki sorunlarını Alman yetkililerle tartışmışlar. Almanya'daki hoşgörüyü, göçmen edebiyatını, inanç ve uyum sorunlarını gündeme getirmişler. Medyanın entegrasyona, uyuma ne şekilde katkısı olabilir gibi konulu paneller yapmışlar. Bunların en önemlisi de Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily'nin 17 kişinin öldürüldüğü okul baskını olayına gitmek yerine DTF'nin paneline katılarak Türklere olan sıcaklığını göstermesi olmuş. 4 saat kaldığı toplantıda gençlerin sorularına duyarlı bir şekilde açık yanıtlar vermesi Türkleri çok mutlu etmiş. Önyargıların nasıl giderilebileceği anlatılmış karşılıklı olarak.

Arif Sağ
ve Musa Eroğlu da konser vererek Anadolu ezgilerini sunmuşlar Almanlara... Almanya'nın tanıma göre Edip Akbayram-Barış Manço'su sayılan Konstantin Wecker, ücretsiz olarak verdiği konserinde Türkiye'yi övmüş ve Yunus Emre şiirlerini Türkçe seslendirmiş. Wecker 68 önderlerinden birisi. Yıllarca Türkiye'ye silah satılmasına karşı çıkan kampanyanın önderlerinden; ancak PKK'nın yanında yer almamış. Onun böyle bir konsere katılması bir kazanım olarak değerlendirilmiş. Almanların Levent Kırca'sı olarak bilinen Dieter Hildebrandt'ın, tiyatro sanatçısı Şinasi Dikmen ile bir 'tiyatro akşamı'nda bir araya gelmeleri ve yabancı düşmanlığına karşı mesajlar vermeleri insanları epeyce etkilemiş.

Bu kültür etkinlikleriyle, göçün yaşandığı 40 yıldan beri, Türkler Almanlara Almanlar da Türklere ulaşmış bir anlamda. 11 bin Alman bu etkinliklerde panelleri, sergi ve konserleri izlemiş. Almanya artık 'göç ülkesi'...

Yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın körüklenmesinin sakıncaları ortada. Hele 11 Eylül'den sonra hiçbir ayrımcılığa yer verilmemesi Alman toplumunun yabancı kültürlere daha çok yakınlaşması ortamını yaratmış.

DTF Genel Başkanı Ali Kılıç; ‘‘Biz Horasan'dan Anadolu'ya geldik, Anadolu'dan da Avrupa'ya. Biz artık burada kalıcıyız, yeni vatanımız Almanya'dır. Türkiye'yi dışarda daha iyi temsil edeceğiz. Yunus Emre'yi unutmayacağız’’ diyor.

15. Emir

İblislere katılarak hayatını kurtaracağını sanıyorsun. Onlar çalacak hiç bir şey bırakmadılar ki; sen de hırsız olasın. Pisliklere özenme, aklına, emeğine güven!..

Nazmi KAVASOĞLU ALMANYA

Gökçek'in bahanesi


ANKARA'dan emekli bir profesör Melih Gökçek'i yanıtlıyor: ‘‘Başkent Tartışmaları’’ (24.5.2002) başlıklı yazınızda Başkent Hastanesi ile ilgili olarak ‘‘Konu eğitim ve sağlık yatırımı ise değil 8, 100 kata bile izin veririm’’ ifadesini hayretle ve ibretle okudum. Çünkü aynı şahıs Hacettepe Üniversitesi'nin merkez kampusunda (hastanelerin olduğu kampus) bulunan Kalp Cerrahisi Hastanesi'nin inşaatını iki katı bahane ederek mühürlemiş ve inşaat yedi senedir tabiatın tahribine bırakılmıştır. Bu kampusta hiçbir binanın inşaat ruhsatı yoktur ve iki kat yükseklik de uydurulmuş bir bahanedir. Ayrıca Mehmet Akif'in evinin orada bulunması bahanesi ileri sürülmüştür. Gerçekte Mehmet Akif'in evini restore eden, büstünü diken, yanına Türk bayrağı çeken ve İstiklal Marşı'nı bir mermere hakedip oraya koyan benim. Bir belediye başkanının bu kininin sebebini anlamak mümkün değildir ve ne acıdır ki hiçbir basın organı, devlet kurumu ve vatandaş bunun hesabını ondan sormamaktadır.

MESAJ


HAFTALIK 'Aydınlık' Dergisi yıllardır siyah beyaz olan sayfalarını renklendirdi. Bu haftaki sayısında kısa bir süre önce yitirdiğmiz Aşık Mahzuni Şerif'e yer ayıran dergi orta sayfasında ozanın renkli posterini veriyor.

STAJYER muhabesebeciler yeterlilik sınavı adı altında yıllardır sürünüyor. ÖSYM'nin yapacağı sınavların ne zaman yapılacağı belli değil. Örneğin 30 Haziran'daki sınav için 25 milyon olan sınav ücretini yılbaşından önce hesaplara yatırdık. Neden bu belirsizlik ortadan kaldırılmıyor. Yoksa amaç ÖSYM'ye para kazandırmak mı? Bu sınav neden sadece Ankara'da yapılıyor? Kişilik haklarına ve meslek edinme özgürlüğüne saygısızlık değil midir?

H.K.-İZMİR
Yazarın Tüm Yazıları