Almanlar, futbolcularımız kadar centilmen olamadılar
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
YILLARINI Türk-Alman ilişki ve dostluğunun gelişmesine vermiş, Almanya’da edindiği bilgi ve çevreyi ticarete ve paraya çevirip Euro milyoneri olma yerine fikir ve eylem adamı olmayı seçmiş Prof. Faruk Şen’e kimi Almanların, "Avrupa’nın yeni Yahudileri Türkler" kavramını ele almasından dolayı gösterdikleri tepki, hálá özeleştiri yapamayıp, yargısız infazı tercih edenlerin Alman toplumunda yer aldığını teşhis etmemize imkan veriyor.
Türk-Alman dostluğuna kendini adamış ve bu işin istismarını yapmamış Faruk Şen’in neden bu duygulara kapıldığını veya bu duygulara kapılanlara tercüman olduğunu anlamaya çalışmak, bu duygulara yol açan sosyolojik ve psikolojik nedenleri araştırmak yerine hoyratça karşı çıkmak, hálá kimi Alman yazarların milli takımlarının futbolcuları kadar dahi centilmen olmadıklarını ortaya koyuyor.
BEN DE AYNISINI SÖYLEDİM
Bu kavramı 1990’larda ilk ortaya atmış biri olarak yakın geçmişten söz etmek istiyorum: 1985-1995 arası Almanya binlerce (evet, yanlış okumadınız) Türk dükkanının ya neo-Naziler ya da Alman polisinin göz yumduğu PKK’lılar tarafından tecavüze uğradığı, cam ve çerçevelerinin kırıldığını, onlarca ev ve dükkanın içinde insanlarla diri diri yakıldığı, televizyonlarında her gün Türkiye aleyhine en ağır ve hatta üzerinden kan akan Türk bayrağı gösterilerek en aşağılık programların yapıldığı bir ülkeydi.
Türk Araştırmalar Vakfı’nda 23 yıl hizmet vermiş Faruk Şen’e tepki gösterenlerde bir nebze insaf ve vicdan varsa arşivlere girip inceleyebilirler.
Benim 20 yıllık siyasi hayatımın önemli kısmı, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Dişişleri Komisyonu üyeliği, Anavatan olarak üyesi olduğumuz ve Alman Hıristiyan Demokratlar’ın da üye olduğu Avrupa Demokratik Birliği’nin üyesi olarak yüzlerce toplantıya katılmakla geçti.
Bu toplantıların çoğunda başta Kıbrıslı Rum, arkasından Yunanlı milletvekilleri ile Ermeni diasporası tetikçisi, PKK’dan maaşlı çeşitli ülkelerin milletvekilleriyle boğuşmakla geçti.
"Avrupa’nın yeni Yahudileri Türkler" simgesini, Avrupalı siyaset adamlarını düşündürmek ve özeleştiri yapmalarını sağlamak için herhalde ilk sarf eden benimdir. Önce 1989-91 yıllarında Eşbaşkanlığını yaptığım Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu’nda (KPK) ve sonra da 1992’de Avrupa Konseyi’nde yaklaşımım, uyuyan beyinleri uyandırmak için Faruk Şen’inkinden daha sert olmuştu.
Bir KPK toplantısında Claudia Roth’un bu söylemlerim üzerine toplantıyı terk ettiğini hálá hatırlayanlar vardır.
1930’LARIN ALMANYASI
Almanya’da Türk dükkanlarının vitrinlerinin kırılması, evlerinin yakılmasının olağan hadiseler haline geldiği günlere atıfta bulunarak "1930’lardaki Kristal Gece’yi (Yahudilere ait binlerce dükkanın camlarının kırılıp yağma edilmesiyle yolların cam kırığından geçilemeyişine konulan isim) önemsemeyen Almanya, sonra Hitler’e teslim oldu ve konuştukları dilden eğitimlerine kadar %100 Alman olmuş insanların sırf Yahudi diye yok edilmesine yol açtı. Şimdi kendi suçlarınızı yükleyeceğiniz o Yahudiler yok, yerine Türkleri koymaya çalışıyorsunuz ama aldandığınız iki nokta var:
Bir- Biz sizin kirli vicdanlarınızın deterjanı olamayız.
İki- O Türklerin arkasında koca bir Türkiye vardır, neye muktedir olduğunu M.K. Atatürk dedelerinize öğretmişti.
Bu yaklaşımımı anlamayan bazı yorum ve anlayışı kıt, ulusalcı geçinen internet sitelerinde hálá ’Akarcalı Avrupa’da Türkleri Yahudi yaptı’ diye yazarlar. Avrupa’nın tümünü değil ve kesinlikle çoğunluğunu temsil etmeyen kimi kafalar bilerek veya bilmeyerek, 1930’lardaki anlayışa yakın bir anlayışla Türklere ’Avrupa’nın yeni Yahudileri’ olarak yaklaşmaya çalışmaktadırlar.
Bunlar yalnız Almanya ve Avusturya’daki neo-Naziler, Fransa’daki Milli Cepheciler değildir.
Siyasi yelpazenin merkezinde olanlar da bazen bu hataya düşmektedirler. Faruk Şen’in uyarmak istedikleri bunlardır.
Neo-nazilere, Milli Cephecilere herhangi bir şey anlatmak imkansızdır. Ama diğerlerini uyarmak mümkün olmalıdır. Faruk, herhalde bunu düşündü. Ben de yıllar önce benzerini yapmaya çalışmıştım.
Sarkozy’nin şahsında oluşanlar işte bunlardandır.
Türk akademisyen ve entelektüelleri, Faruk Şen’e verecekleri destekle bir imtihandan geçecekler.
Ben zamanında hiçbir desteklerini görmemiştim.
Bu bilgiyi Türk vatandaşlarım için değil bu yazıyı okuyacak Alman dostlar için yazdım.
Bülent AKARCALI- Eski milletvekili ve bakan
akarcali@bilgi.edu.tr
Biliyor musunuz
TOKİ’nin Ali Sami Yen Stadı’nın yanındaki 24 dönümlük likör fabrikası arsasını bu kez ’arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı’ yöntemi ile 1 Temmuz Salı günü 3. kez ihaleye çıkaracağını, buna karşılık bir açıklama yapan CHP Şişli örgütünün ’İhalenin iptali için tüm hukuk yollarını kullanacaklarını, ihaleyi kazananlara rahat vermeyeceklerini’ duyurduğunu...
RİZE İkizdereliler Derneği Başkanı Kadem Ekşi’nin, İkizdere Vadisi’nde yapılacak 16 adet HES’ten 100 milyon dolar civarında gelir elde edilmesinin planlandığını, ancak yaptıkları çalışma ile bölgenin sadece turizmden yılda 600 milyon dolar kazanmasının mümkün olduğunu belirterek Ovit yaylasında bir eylem yapacaklarını söylediğini...
GÜNÜN SÖZÜ
"BÜTÜN ekonomik göstergeler, AKP’nin seçmen gözündeki imajının hızla karardığını, performansının düştüğünü ortaya koyuyor. Ekonomide göstergelerin iyileşme yerine biraz daha kararacağı, hem iç gelişmeler hem dış dünyada yaşananlar analize katıldığında rahatça ileri sürülebilir."
(Ekonomist Mustafa Sönmez)
CHP sarsılmalı
CHP’in darbe özlemcisi ve kışkırtıcısı olduğu asla tartışılamaz ama ne kadar sosyal demokrat olduğu tartışılabilir. CHP bugün siyasetin yükselen dalgası milliyetçiliğin çekimine kapılmış ve sosyal demokrat ilkeleri dışlamıştır. Çalışanlar ve örgütleri, tarım emekçileri ve örgütleri bugün CHP’nin ilgi alanı dışındadır ve bunların sorunlarına ilgi ve çözüm üretecek kadroları da yoktur. CHP’nin gençlik, kadın, çevreciler ile ilgisi en alt düzeydedir. Üyelerini, özellikle gençleri, siyaseten eğitmek gibi bir sorunu yoktur. CHP iktidar olmak istemeyen, iktidar olmak için hiçbir çalışma yapmayan bir ana muhalefet partisi görünümündedir. Sosyalist Enternasyonal Genel Kurulu’ndan bir uyarı kararı çıkmasa bile yapılan girişim CHP’yi sarsmalı ve CHP kendini acilen sorgulamalıdır. CHP için parti içinde değil ülkede iktidar olmak önemli olmalıdır. Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL