AKP'nin 'ramazan pazarı'na sorular

AKP ramazanda, halkın dini duyarlılıklarını ve içinde bulunduğu ekonomik zorlukları propaganda fırsatı olarak değerlendirerek sömürüyor.

Haberin Devamı

CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, 'Ramazan Pazarı' üzerine Başbakan Erdoğan'a 'hassas' sorular soruyor:

"Hem dinimizde hem de geleneklerimizde ibadetin de hayır faaliyetlerinin de gizli yapılması esas değil midir? Bu insanların kendi evlerinde ya da işyerlerinde iftarlarını yapamıyor olmasında dört yıldır süren iktidarınızın payı yok mudur? AKP örgütü olarak bu iftar yemeklerinde dağıtılan yemekler için yapılan masrafları hangi kaynaklardan sağlamaktasınız? AKP’nin siyasi partiler yasası uyarınca devletten aldığı maddi yardımlar, yıllara göre ne kadar olmuştur? Bu iftar çadırları faaliyetlerinde halkın parasıyla, halka ağalık yapmış olmuyor musunuz? Yüzlerce kişinin AKP çadırları önünde yemek için sıraya girmesi, partinize ne kazandırmaktadır? Diğer partilerin de sizin partiniz gibi flamalı, amblemli fotoğraflı çadırlarla seçim propagandası yaparcasına benzer faaliyetlere girişmesi, ülkemize ve halkımıza hakaret olmayacak mıdır?"

Haberin Devamı

CHP'de neler oluyor (3)

Kızdıkları Beylikdüzü Belediye Meclis üyesini partiden

atamıyorlar. Niye mi, partisi üyesi değil de ondan...

CHP İstanbul örgütünde olanları anlatmaya devam ediyoruz.

Geçenlerde İstanbul Milletvekili ve PM üyesi Birgen Keleş, Büyükçekmece'ye gelmiş, Beylikdüzü beldesini ziyaret etmiş... Kendisini İlçe Başkanı Ali Şeker karşılamış... Üç gün sonra gelmiş olsaydı, Ali Şeker'le birlikte ihraç edilebilirmiş.

CHP'li bir grupla sohbet ediyoruz. İçlerinden biri "İftar yaptık yeter, çay içelim artık" dedi. Biz çayları söylerken "Olur mu?" diye sorduk.

Anlatmaya başladı:

"Eee... Mustafa Sarıgül, Büyükçekmece sınırlarından geçip Kumburgaz'da Atatürk Anıtının açılışını yaptı diye, İlçe Başkanı Ali Şeker ve Kumburgaz Belediye Başkanı Hüseyin Çorbacıoğlu partiden ihraç edilmek istenmiyor mu?

Şeker ve Çorbacıoğlu ile konuştu diye aynı işlemin Birgen Keleş için olamayacağı garantisini kim verebilir!

- Bu işin esprisi galiba...Devam edin.

- Size asıl CHP'de ne duyulmuş, ne görülmüş bir 'vaka' anlatmak istiyorum. Keleş, Büyükçekmece’deki beldeleri geziyordu. Beylikdüzü'deki toplantıda, CHP Meclis üyesi ve grup sözcüsü Halil Akpınar, Birgen Hanım'a ilginç şeyler anlatıyor. Ne diyor bilir misiniz?

"Birgen hanım, siz benim belediyede meclis üyesi ve CHP sözcüsü olduğuma.

bakmayın, benim partide kaydım bile yok. Neden mi? Çünkü, 2003'deki ilçe kongresi delege seçiminde, ilden ekli listeye beni de yazdılar. Oy kullandım, delege oldum, belde yöneticisi olarak atandığıma dair ilçeden yazı da gönderildi. Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiş olan geçerli listede adım hala yok. Bu vakada, il başkanının ekli listesinde adımız ve il başkanının imzası ve mührü var aslında. Buna rağmen CHP'li olamadık, aslında ta 1970'lerden beri CHP için çalışıyorum. İl'in hazırladığı listeler genel merkeze gönderilmiyor. Tüzükteki bir boşluktan yararlanıyorlar demek ki... Yargıtay'a ve Genel Merkeze karşı hile değil midir bu?"

Büyükçekmece örgütünden ihraç girişimleri başlayınca, Halil Akpınar o akşam Birgen Keleş'i arıyor ve kendisine "İşte size üç günce il yönetiminin tutumunu eleştirmiştim. Beni hatırladınız mı? Bugün İlçe Başkanımızı görevden aldılar. O gün il yönetimini eleştirdiğimde "Bu üslubunuzu hiç beğenmedim, şikayetleriniz haklı olabilir, bunları genel merkeze aktarın" demiştiniz. Ben şu anda size aktarıyorum, bize yardım edin dedim" diyor.

Haberin Devamı

TEDBİR KARARI KALKTI

(Ara not: Dün ilginç bir gelişme oluyor. İlçe Başkanı Dr. Şeker, Ankara'da mahkemeye yaptığı müracaat sonunda, ihraç kararında yer alan 'tedbir' kararını kaldırtıyor. Bu durumda görevine devam edecek ama sonu ne olacak gene bilinmiyor!)

CHP'NİN TÜRBANLILARI

- CHP'de bazı ilçelerde türbanlı üyeler olduğu da söyleniyor. Doğru mu?

- Efendim, bu türbanlı fotoğrafların fotokopilerinin Birgen Keleş Hanıma da verildiğini sanıyorum. Büyükçekmece, Esenyurt, Kumburgaz, Gürpınar beldelerine, il tarafından üye gösterilen bazı türbanlılara verilen üyelik kartlarının arkasında bir de Deniz Baykal'ın imzası bulunuyor. Bu türbanlılar ne partinin ilini, ne ilçesini, ne de beldesini bilir. İl ise, bunlar bizim adamımız deyip Ankara'ya gönderilen isimler. Laikliğin güvencesi olan bir partiye, bu fotoğraflarla üniversiteye kayıt dahi yaptıramayan bu kızları kim üye yaptırıyor?

Tabii ki, il yönetimi, kendi yandaşlarını seçtirmek için böyle delegelere muhtaç kaldıysa, söylenecek bir şey kalmıyor artık.

İLÇE BAŞKANI ARANIYOR AMA...

- Büyükçekmece İlçe örgütüne yeni isim atandı mı?

- Hayır... İl Başkanı Dr. Ali Şeker ve arkadaşları disiplin kuruluna sevkedildiklerine göre, işten el çektirilmemeleri gerekiyor. Ama görevden alıp atama arayışları var. Ama partililer yapılan haksızlıklardan ötürü görev kabul edemiyorlar. Çünkü ilçede toplumsal bir baskı var. Nitekim, ilçe binasını mesai saati sonrasında çilingirle gelip teslim alan il yöneticileri bu haksız görevden almaya karşı tepki gösteriyorlar.

- İlçe Başkanı Dr. Şeker'in, belde kongrelerini yapmadığını öne sürülüyor.

- İnanmayın... Aslında Şeker, 17.5.2005 de yapılan kongrede, ilin engelleme, baskı ve naylon delegelerine rağmen seçimi kazanmayı başardı. İl yönetimi buna tepki gösterdi; çünkü Avrupa yakasında kazanamadıkları tek ilçeydi Büyükçekmece... Halbuki Şeker, naylon delegelerin yoğun olduğu yerler hariç 4 beldede (Tepecik, Kıraç, Yakuplu, Bahçeşehir) seçim yapmıştı. İl yönetiminin kendisine önce niye seçim yapıyorsun derken, daha sonra niye seçim yapmıyorsun diye yazı gönderdiğini biliyoruz. Bu ilçenin, il başkanlığı seçiminde Altan Öymen'i desteklediği de unutulmamalı.

KAVGANIN NEDENİ

- Bu kavga neden başladı?

- Ali Şeker ilçeler arasında en genç ilçe başkanıdır. Yıpranmış ve bölgede partiyi taşıyamamış insanlara prim vermediği biliniyor. Yeni yüzlerle partiyi güçlendirmek istiyordu. İl örgütü ise, kendisine yakın isimlerin görevlendirilmesi için baskı yapıyordu. Bu arada Beylikdüzü Belde Başkanı olarak atanan Sedat Erdem, 2002 arifesinde kurulan YTP'nin Büyükçekmece İlçe Başkanıydı ve bu partinin CHP ile birleşme sırasında üye olmuştu. Dr. Şeker de, bu ismi belde başkanlığına getirince İl'in tepkisini çekti. İl ise, bu atamadan hiç hoşnut kalmadı. Halbuki bundan önceki belde başkanı 28 ay boyunca görev yapmıştı. Bu suçlamalara karşın öğreniyoruz ki, Dr. Şeker, beldelerinde seçim yapan ilk ilçe başkanlarından birisi.

Haberin Devamı

'USULSÜZLÜKLERE BOYUN EĞMEDİM'

CHP İl yönetimi tarafından tedbirli olarak kesin ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevkedilen Kumburgaz Belediye Başkanı Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu,

geçen hafta yaptığı savunmasında, il yönetim kurulunun tasarrufunun haksız olduğunu söyledi.

Hangi somut olayla suçlandığını bilmediğini, savunma istem yazısında somut bir suçlama ifadesinin yer almadığını belirten Çorbacıoğlu, soruşturmaya uğramasının asıl gerekçesinin İl'in haksız ve uygun olmayan isteklerine olumsuz cevap vermesinden dolayı bu soruşturmaya maruz kaldığını belirttiği bildirildi.

Çorbaoğlu'nun savunmasında, il başkanı Şinasi Öktem'in önerdiği bir ismi belediyede kadro olmadığı ve kendisinin de uygun bulmaması nedeniyle

Başkan Yardımcılığı görevine getirmediğini bildirerek, bu nedenle haksız bir soruşturmaya maruz kaldığını ileri sürüyor. İl Disiplin Kurulu Başkanı Sait Korkmaz'ın sahibi olduğu iş makinaları bakım ve yedek parça servisine, Kumburgaz Belediyesi'nin araçlarının rutin bakımlarının yaptırmayışı da, bu disiplin soruşturmasına etken olan konular arasında yer aldığı öğrenildi.

Haberin Devamı

ATATÜRK VE NAZIM HEYKELLERİ

- Hadi Özışık, 'İnternethaber' sitesinde İl Başkanı Şinasi Öktem'le konuşurken, 'Ali Şeker, Öktem'in il Başkanı olarak Büyükçekmece İlçe'ye hiç gitmediği' söylüyor. Gerçekten hiç gitmedi mi Sayın Öktem?

- Yalçın Bey okumadınız mı, Özışık'a "Ona ne" diye yanıt veriyor. Sanki Patagonya'dan bir ilçe başkanı Dr. Şeker... Partide büyüklerin küçüklere sevgisi de kalmamış. 2004'de Kumburgaz'a bir kez geldiğini biliyoruz, ancak 2005'deki ilçe kongresinde bu yana hiç bir çalışmaya gelmediğini herkes biliyor. Nüfusu 1 milyonu aşan bir ilçeye, muhalif saydığı için gelmeyen Öktem, 30 Ağustos'ta Atatürk Anıtı ve 1 Eylül'deki Nazım Hikmet anıtı açılışlarına katıldığı söyleyebilir mi hiç?

AKP döneminde Türkiye'de, kaç Atatürk'ün ve Nazım Hikmet'in heykelleri dikildi? Geçenlerde gazetelerde okuduk; CHP'nin Torbalı Belediye Başkanı, karısı ve kendisinin heykelini yaptırdı. Bunun ilk öncüsü CHP Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci Bey olduğunu herkes biliyor. Atatürk anıtının yanındaki 'gençleri' temsilen Değirmenci kendi örneğinde olduğu gibi Dr. Şeker ve Dr. Çorbacıoğlu kendi heykellerini mi diktirselerdi?

Peki, Değirmenci hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Görevden alınan Büyükçekmece İlçe Başkanı Dr. Ali Şeker, Türkiye'de ve başka ülkede olmayan bir Nazım heykeli yaptırıp Kumburgaz'a hediye ediyor; törene CHP'li başkan Mustafa Sarıgül de geldiği için 'suçlu' oluyorlar.

CHP'deki çelişkiyi görüyor musunuz?

Haberin Devamı

'ÖKTEM DEMOKRASİSİ

- Büyükçekmece'de ilçe kongresi öncesinde Kumburgaz'da ölülere bile oy kullandırıldığı iddiaları var.

- Disiplin Kurulu, Belediye Başkanı Dr. Çorbacıoğlu'na bunu da sorsaydı.

Beldedeki delege seçimlerinde, 130 kişi oy kullandı, bunlar arasında ölmüş isimler de vardı. İl, ölüm raporları, oturmayanlar, kayıtlı olmayıp oy kullananların listesiyle yapılan itirazı reddedip belde kongresini kabul etti. Şinasi Öktem'in yakınını işe almayan Belediye Başkanından hınç alınarak, kendisi de delege seçtirilmedi. Bu rezillikten sonra zaten her şey mubah oldu. İstanbul'a 'Öktem Demokrasisi' egemen oldu.

3. Bölge'de çıkan gazeteler ne yazıyor:

'CHP'yi bölmeyin yakında bölecek parti bulamayacaksınız'

BÜYÜKÇEKMECE'de, CHP örgütünde yaşanan partiden ihraç girişimleri, tepkiler ve karşılıklı suçlamalar bölgede çıkan yerel gazetelerin manşetlerinden inmiyor.

Seçim bölgesi itibariyle '3. Bölge' olarak adlandırılan (Avcılar, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Bakırköy, Bağcılar, Esenler, Güngören, Çatalca, Silivri) bölgede günlük, haftalık ve aylık gazeteler konuya geniş yer vererek CHP'deki karşılıklı görüşlere veriliyor.

Bir haftalık tarama sonucunda dikkate değer başlık ve yazılar özetle şöyle:

- 'Kent Yaşam', haberi "Şaşırtan karar' diye duyururken, yazar Ümit Ersoy "Demokrasi adına, hukuk adına kendi çocuklarını yemeye devam eden bir siyasi oluşumun başarılı olma şansı var mıdır?" diye soruyor.

- Ali Er'in Genel Yayın Yönetmeni olduğu 'Haber Manşet', "İlçe Örgütü Ali Şeker'e sahip çıktı" diyor.

- 'Gerçek' gazetesinin sahibi Ali Tarakçı ise, "İstanbul'un en genç ve başarılı ilçe başkanını görevden al alan il başkanı ne yapmaya çalışıyor" diye soruyor.

- Mehmet Mert'in çıkardığı 'Haberdar' gazetesi köşe yazarı Oktay Apaydın, Büyükçekme'de Dr. Ali Şeker'siz, Kumburgaz'da da Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu olmadan seçim kazanmanın zor olduğunu" vurguluyor.

- 'Yeni Umut' gazetesinden Çetin Kocakuşak, CHP'de yaşanan olayları için "Sosyal demokratlar Atatürk ilke ve inkılaplarına inananların bunun hesabını CHP'den soracağını" belirtiyor ve "CHP'yi bölmeyin, yakında bölecek parti bulamayacaksınız" diyor.

- 'Hür Bakış' gazetesinden Ekrem Hacıhasanoğlu, CHP Büyükçekmece'de yeniden canlanırken, ortaya çıkan bu gelişmelere bir anlam verilemediğini belirtiyor.

'Çağdaş Tuzla'ya baskı

TUZLA'da üç yıldan beri yayınlanan ve AKP'li Belediye Başkanı Mehmet Demirci'nin yasadışı ve laiklik karşıtı icraatlarını sık sık gündeme getiren 'Çağdaş Tuzla' gazetesinin basıldığı 'Kardelen Matbaa ve Basımevi'ni ruhsatsız olduğu gerekçesiyle kapatması ilçede tepkiye neden oldu.

Belediye önceki gün yaptığı açıklamada "Söz konusu işyeri gayri sıhhi müessese vasfı taşıdığından İmar Yönetmeliği'ne göre sanayi alanında olması gereklidir. Oysa söz konusu işyerinin bulunduğu alan, imar planında hizmet dönüşüm alanı olarak geçmektedir" denilerek, 7 gün içinde yasal şartları yerine getirmediği için matbaanın mühürlendiği bildirdi. Açıklamada ayrıca,

uygulanan işlemin tamamen yasal prosedür içinde gerçekleşen rutin bir işlem olduğunun ve başka bir amaç taşımadığının belirtilmesi dikkat çekti.

SES GETİREN HABERLER

'Çağdaş Tuzla' gazetesi, bugüne kadar kamuoyunda ses getiren birçok haberi gündeme getirmişti. Bunlardan en çok dikkati çeken ve ulusal basına taşınan; Tuzla’yı zehirli varilleriyle tehdit eden Unifar İlaç Fabrikası, Tuzla Belediyesi'nin bastırıp ücretsiz dağıttığı 'Aile İlmihali', Tuzla’da var olan 'Cumhuriyet Çıkmazı Sokağı ve Parkı'nın isimlerinin kaldırılması ve Belediye Başkanı Demirci’nin 10 yıllık SSK primlerini geçmişe dönük olarak belediye kasasından ödetmesi gibi haberlerdi.

İŞLEMLERİ TAMAMLADIK

'Muhalif kimliği' ile bilinen gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürü

Halil Özen, "tam bir baskına uğradıklarını' belirterek şunları söyledi:

"Oysaki, Encümen'in kararına karşılık biz de ruhsat harcımızı yatırarak (makbuzumuz var) bu 7 gün içinde dosyamızı hazırladık ve belediyeye başvurduk. Ancak İktisat ve Küşat Müdürlüğü işyerimizin bulunduğu mahallenin 'iskansız' olduğunu söyleyerek dosyamızı almadı. Bunun üzerine belediyeye bir dilekçe ile durumu anlattık ve dosyamızın verilen süre içersinde getirildiği halde neden alınmadığını sorduk. Dilekçemize yanıt yerine zabıtalar, polis nezaretinde işyerimizi kelimenin tam anlamıyla basarak bizi dışarı çıkardılar ve gazetemizi mühürlediler.

ÖTEKİLER KAPATILMADI

Takdir edersiniz ki, İstanbul'un çoğu, Tuzla'nın da neredeyse tamamı iskansız binalardan oluşmaktadır. İşyerimizin olduğu bölgede bizden başka 4-5 matbaa ve ruhsatsız pek çok işyeri vardır. Bunların içinden sadece bizim mühürlenmemiz, yaptığımız haberlerden dolayı olduğu açıktır. Bu yayınlarımıza karşı sesimizin susturulmak istenmesidir. Bütün bunlar bizi susturmaya yetmeyecektir. Doğruları dilimiz döndüğünce yazmaya devam edeceğiz. Daha önce de Cami önlerinde dağıttığı el ilanlarıyla bizi 'birilerine' hedef göstermeye çalışan ve şimdi de gazetemizi mühürleten Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci'nin demokrasi anlayışını kamuoyunun ve basın kuruluşlarının takdirine bırakıyoruz."

PROTESTO EDİLDİ

Gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürü Halil Özen, yaklaşık 300 kişinin katılımı ile Tuzla Belediyesi önünde bir basın toplantısı düzenleyerek kararı protesto etti.

Toplantıya CHP Tuzla İlçe Başkanı, MHP Tuzla İlçe Başkanı, BBP Tuzla İlçe Başkanı ve bazı belediye meclis üyeleri de katıldılar. Özen yaptığı konuşmada, bütün işlemleri tamamlamalarına rağmen kapatmanın kasıtlı ve basını susturma amacı taşıdığını bildirdi.

Protestoya katılan ilçe başkanları ise yaptıkları konuşmada, bu durumu basın özgürlüğüne bir darbe ve halkın haber alma hakkının gaspı olarak değerlendirerek, 'Çağdaş Tuzla''nın, Tuzla halkının sesi olduğunu vurguladılar. 'Başkan emeklilik ne zaman?', 'Çağdaş Tuzla susturulamaz!', 'İşine bak, AKP İlçe Başkanının kaçak binasını gör!', 'İşine bak! AKP meclis üyelerinin kaçak binalarını gör!' gibi dövizlerin taşındığı toplantıdan sonra, Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci ile Zabıta Müdürü, İktisat ve Küşat Müdürü hakkında görevini kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulunuldu. Özen "Hakkımızı yasal yollardan aramaya ve tabii ki, gazetemizi çıkarmaya devam edeceğiz.. Bugüne dek sahip olduğumuz ilkelerimiz ve yayın politikamızdan asla ödün vermeden..." diye konuştu.

3 bini endemik (Türkiye kökenli) 13 bin bitki

çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek TBMM’de son iki oturumda ertelenen 'Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın bugün veya yarın görüşülmesi bekleniyor.

Geçen hafta konunun uzmanlarından Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın (Ege Ü. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi) yazdığı 'Tohummculuk Kanunu GDO ve Tohumculuk Devlerine Açık Kapı' makalesi ve ardından uzmanların görüşlerinden oluşan 'Tohumculuk Kanun Tasarısı Hakkında Önemli Görüşler' başlıklı yazıda özetle şu hususlar gündeme geliyor:

"Türkiye'nin, doğanın, çiftçilerin ve tüketicilerin aleyhinedir.”

"GDO'lu çeşitler artık, Türkiye'de yasak olmalarına rağmen yayılabilecekler.”

"3 bini endemik (Türkiye kökenli) 13 bin bitki çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek.

"Onbinlerce yıldır ıslah yapan köylüler bu yasa ile tohumlukları üzerindeki, halen gerilemiş olan, bütün haklarını kaybedecekler."

"Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel sektöre gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakabilecektir."

"GDO'lu tohumlar için büyük tohumculuk devlerinin Türkiye'nin açıldığı, büyük bir pazarda daha rahatlıkla at oynatabileceklerdir."

“5. maddenin 1. ve 2. bendleri Milli Güvenliği ciddi anlamda tehdit etmektedir. Sadece kayıt altına alınan çeşitlerin üretimine izin verilmesi doğal türlerimizin yok olmasına neden olabileceği gibi, ülkemizde meydana gelebilecek olağanüstü durumlarda (savaş, uluslararası ekonomik, ticari vb ambargolar vs) ülke olarak çok ciddi sıkıntılara düşebiliriz."

"3'ncü bendi; Anayasamıza göre insan haklarının ihlali olmakla birlikte, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bir uygulamadır.^"

"5. madde, bu nedenlerden dolayı kişilere ulusal ve uluslararası mercilere yargı yolunu açacak ve hem hükümet hem de Türkiye sıkıntıya düşecektir."

"15. madde; Bakanlığın gerekli gördüğü hallerde, 5'nci (tohumluk üretimi), 6'ncı (tohumluk sertifikasyonu), 7'nci (tohumluk ticareti) ve 8'nci (piyasa denetimi) maddelerde belirtilen yetkilerin, kısmen ya da tamamen, süreli veya süresiz olarak Türkiye Tohumcular Birliği'ne, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere devredilebileceği ifade edilmiştir. Bu çok muğlak bir ifadedir. Ve ülke dinamiklerimiz değerlendirilerek net cümlelerle ifade edilmesi, milli güvenliğimiz göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir."

"AB ülkeleri, ABD ve diğer ülkeler ekoloji, tarım, sağlık, çevre gibi birçok alanda biyoteknoloji teknikleri ile üretilmiş türlerden kaynaklanabilecek risk, tehlike ve tehditlere karşı önlem alan mekanizmalarını kurduktan sonra, belli kurallar çerçevesinde biyoteknolojik teknikler uygulanan tohumları yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) kullanmaktadır. Ancak ülkemizde yapılan bu çalışmalar henüz tamamlanmadığı için bu kanun tasarısı bu haliyle yasalaşıp yürürlüğe girerse, gerçek anlamda ulusal bir felaketle sonuçlanacağı kesindir."

"Bu kanun çalışmasına, biyoteknolojik tekniklerle elde edilen genetiği değiştirilmiş tohumların son ürün olarak insana ulaşmasından dolayı 'ulusal sağlık güvenliğini' sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığı’nın da dahil edilmesi ve görüşlerinin alınması gerekmektedir. Ancak bu kanun tasarısında Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili görüşleri alınmadığı için ulusal sağlık güvenliği açısından ciddi sorunların ortaya çıkacağı tespit edilmektedir."

"Bu Kanun Taslağında genetiği değiştirilmiş tohumların ürün/türevlerine dönüşünde insan ve hayvan sağlığı ile ilgili yapılacak herhangi bir hukuki düzenleme belirtilmemiştir.”

"Ulusal Biyogüvenlik Takas Mekanizması ile ilgili çalışmalar henüz tamamlanmamış olup, bu sistem tamamlanmadan bu kanun tasarısının yasalaşıp yürürlüğe girmesi gerçek anlamda ulusal bir felaketle sonuçlanacaktır."

"Tohumculuk Kanun Tasarısı”nın ilgili kurum ve kuruluşlarca olgunlaştırılmak üzere tekrardan incelenmesinin Milli Güvenliğimiz, genetik çeşitliliğimiz, ulusal sağlık güvenliğimiz, ülke istikrarımız ve AB uyum çalışmalarımız açısından çok daha faydalı olacağı düşünülmektedir."

demektedirler.

Uzman görüşleri yasa tasarısının ne büyük tehlikeler içerdiğini çok açık ortaya koymaktadır.Umarım bizleri temsil etmek için TBMM’ne bulunan vekillerimiz bu uyarıları dikkate alırlar.

Meziyet DEMİRKAYA- Ulusal Bağımsızlık Hareketi

meziyet_demirkaya@hotmail.com

İktidar veteriner hekimlere ihanet ediyor

ÜLKEMİZDE son günlerde gündemi oldukça meşgul eden Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Şarbon, Şark Çıbanı gibi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkları önlemek şöyle dursun önlem bile alınamıyor. Göstermelik uygulamalar ve faaliyet planlarıyla alınıyor gibi gösterilen önlemlerle halkımız ne yazık ki aldatılıyor. Macaristan Başbakanı halkı 1.5 yıldır aldattıklarının itirafını yapıyor. Ancak bizim iktidarlar henüz bunu itiraf etme gücünden bile yoksunlar. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu yıl için Kamu Personeli Sınavında başarılı olan 433 kişilik kadro içinden hayvan hastalıklarıyla mücadele etmek için 20 adet veteriner hekim ve 25 adet veteriner sağlık teknisyeni alıyor. Demek ki bütün önlemler alınmış ve artık hayvan hastalıklarıyla mücadele edecek kadrolara ihtiyaçları kalmamış. Hâlbuki sonbaharla birlikte kuş gribinin kapımızda olduğu bir dönemde henüz yeterli önlem alınmazken, bu hastalıkla geçen yıl bayram-tatil, kar-kış demeden mücadele eden veteriner sağlık çalışanlarına sadece 17 YTL’lik zammı uygun görenlerden en azından bir itiraf beklerdik; Veteriner Hekimlere ihtiyacımız yok, çünkü hedefimiz Türkiye’nin hayvancılığını bitirmek.

Planlar aşama aşama uygulamaya geçiriliyor;

Veteriner Hekimler sömürgeci ülkelerin önünde bir engel olarak görülüyor. Veteriner Hekimleri yok etme işi önce Sağlık Bakanlığından başlıyor.

İçişleri Bakanlığı ise eskiden her belediyede en az bir veteriner hekim bulundurulması zorunluyken son çıkardığı Belediyeler Kanunuyla buna gerek olmadığını söylüyor. Belediyeler, Veteriner İşleri Müdürlüklerini lağvediyor ve veteriner hekimleri kapının önüne koyuyor. Bu nedenle kuduz hastalığı 2006 yılında önceki yıllarla karşılaştırılamayacak biçimde artmış, İstanbul gibi dünyaya marka olmuş bir ilimizin en lüks semtlerinde bile patlak vermiştir. En son olarak sadece Tarım Bakanlığı'nda yetersiz miktarda kalan veteriner hekimlere burası da çok görülmeye başlandı. Kuş gribi teyakkuzunda olması gereken bu Bakanlıkta 433 adet kadronun sadece 20 tanesi veteriner hekim, 25 tanesi ise veteriner sağlık teknisyenlerine ayrılıyor. Üstüne üstlük 5 yıllık Fakülte mezunu Veteriner Hekimler aynı Odada oturdukları 4 yıllık Fakülte mezunu mühendislerden daha az maaş alıyor (Bu kadarına el insaf derler).

Soruyoruz: Bu ülkede Veteriner Hekim olmak suç mu?

Hedef belli: Stratejik ürünlerimiz olan tarım ve hayvancılığı bitirmek, sağlığımızı bozmak ve bizi açlığa mahkûm etmek suretiyle sömürgeci ülkelere bağımlı hale getirmektir. Ancak bu oyun bir gün tersine dönecektir. Hükümet bir an önce yanlış yoldan dönmeli, veteriner teşkilatını tüm bileşenleriyle birlikte yeniden kurmalı, çalışanların özlük haklarını düzeltmeli ve tarihi görevini yerine getirmelidir. Aksi taktirde bir gün çok geç kalınabilir.

Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ-Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı

Yazık Türkiye'ye

AVRUPA Parlamentosu'nun Türkiye Raporu, hakaretlerle dolu. Her şey Türkiye'ye yükleniyor. Sulandırılan yakışıksız ifadeler; abartılı ipe sapa gelmez sözcükler... Böyle gayri ciddi bir raporun hazırlanmasının sorumlusu kim; önce AKP hükümeti, sonra da Devlet Bakanı Ali Babacan... Çünkü, iktidar AB'yi 'askerin elini kolunu bağlamak' olarak görüyor.

Peki Türk halkı birilerinin kulağını çeksin ama kimin?

GÜNÜN SÖZÜ

"Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır."

(Z.K.)

Öğretmen ek  ders mağduru

15 saat maaş karşılığı derse giren öğretmene işletmelerde mesleki eğitim dersi şu anki ek ders kanuna göre verilemeyeceğine göre; işletmelerde mesleki eğitim dersi boş mu geçsin? MEB acilen; Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslar ile Ek Ders Kanunu'ndaki çelişkiyi gidermelidir. Okullarda bir karmaşa yaşanmaktadır. MEB'in gerekli yönetmelik ve genelgeleri illere göndermesi sorunu çözecektir. Öğretmenler bekliyor. Öğretmenler mağdur durumdadır.

Ahmet AKÇA- DENİZLİ

Gaziler oyuna mı getiriliyor

GAZİLERİMİZE hak ettikleri değerin verilmesini istiyoruz. Avrupa ülkelerinde gaziler normal bir memur maaşının 2-3 katı aylık maaş alıyorlar. Bizde ise asgari ücretten bile az. Bugün gazilerimiz ayda 234 YTL aylık maaş alıyor. Adı üzerinde, bir ülkede insanların geçinebileceği düşünülen en düşük gelir düzeyi asgari ücrettir. İnsanlar asgari ücretle açlık sınırında yaşarken bu gazi maaşlarıyla gazilerimizin nasıl geçineceğini düşünüyorlar? Üstelik Kore gazilerimizin madalyaları bile zamanında oyuna getirilip ellerinden alınmış. Şu anda madalyaları bile yok. İnanın gazilerimiz kendilerini kullanılmış hissediyor. Savaşa gönderirken sırtı sıvazlanan bu insanlara gösterilen nankörlük ve ilgisizlik başka ne hissettirebilir?

Mehmet CAN

Biliyor musunuz

- CHP Eminönü İlçe Sekreteri Gazi Doğan'ın Eminönü'ndeki imar ve ihale yolsuzluğu iddialarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusuna bulunduğunu; İlçe Başkanı Sait Karahan'ın da, geç de olsa 'Ramazan Etkinlikleri'nin iptal edilmesi için İdare Mahkemesi'ne başvurduğunu...

- DENİZLİ'nın Kıralan Belde Belediyesi'nin (Çivril) 4 Ekim'de yapılacak olan otogar ve işyerleri inşaatı ihalesi öncesinde müteahhit kaynaklı çeşitli iddialar ortaya atıldığını, ihale şartnamesinin verilmediğini ve bu arada durumun şikâyet edildiği MHP yönetiminin sessiz kaldığını...

- MALATYA Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızılay’ın, Nâzım Hikmet'i bağırlarına basmak üzere gerekli çalışmaları başlatarak Belediye Meclisi'nde "TBMM, Nâzım Hikmet’in mezarının ülkemize getirilmesi yönünde bir karar alırsa, Nâzım’ın 'Vasiyet'ini yerine getirmeye hazırız" biçiminde karar aldıklarını açıkladığını...

- TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti'nin, 'Bizim Kocaeli' Gazetesi'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Yayın Yönetmeni Güngör Arslan'a yönelik silahlı saldırıyı kınadığını...

Yazarın Tüm Yazıları