AKP ve İzmir’i bir araştırır mısınız?

İZMİR’den Erdoğan Aytekin gazetecilere bir e-mail gönderdi. İzmir üzerine sahnelenen oyunların açığa çıkarılması için sorular yöneltiyor:

Haberin Devamı

İşte ‘gâvur İzmir’ üzerine sorular:
1- İzmir’de belediye otobüslerindeki ajan provokatörleri a- Kimler eğitti? b- Bunlara ne kadar ücret ödendi? c- Ve bunu kim, hangi kurum, parti ya da kişi finanse etti?
2- “Vallahi billahi bunu ben yapmadım” deyip kim İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne dava açtı?
3- Kemeraltı girişine birbirinden güzel kızlara son model tesettür giysiler giydirip defile yaptıranlar; a- Kimlerdi, b- Bunları kim eğitti? c- Bunlara ne kadar yevmiye ödendi? d- Bunları kim ya da kimler, hangi parti ya da kurumlar finanse etti?
4- Ulaştırma Personeli Eğitim Merkezi, a- Kim ya da kimler tarafından açıldı? b- Burada kimler eğitim verdi? c- Derslerin içeriği neydi? d- Bu kursları kimler finanse etti? e- İzmir BŞB çalışanlarının topluca tutuklanıp içeri tıkılmasında bu ajanlardan kimin ya da kimlerin ‘jurnali’ne başvuruldu?
5- Üçyol-Fahrettin Altay Meydanı arasındaki metro inşaatı neden yıllardır bitirilemiyor?
a- Yani Başbakan her türlü kolaylığı gösterdiğini belirtirken, bu nasıl oluyor? b- Üçyol-Fahrettin Altay arasındaki esnaf ve ticaret erbabının yakınmalarından kimler rant sağlıyor? CHP mi? İzmir BŞB mi? Yoksa iktidar mı?
6- Kapı kapı gezen bu tesettürlü propagandistleri, a- Kimler eğitiyor? b- Bunlara ne kadar ücret ödeniyor? c- Ve bunu kim ya da kimler finanse ediyor?
Bir vatandaş olarak Bilgi Edinme Hakkımı kullanmak istiyorum.
AKP’den ya da başka kaynaklardan hangi kişi ya da kurum olursa olsun beni bilgilendirirlerse sevinirim.”

Haberin Devamı

Mitingin şifresi

DEVLET Bahçeli’nin dün İzmir’de Gündoğdu Meydanı’ndaki ‘Bayrak mitingi’ndeki konuşması ‘kaba milliyetçilik’ anlayışının çok ötesindeydi; vatanseverliğin altını defalarca çizdi; ulusalcılığa ilk kez bu kadar yakın oldu. Evet... Bütün Ege İzmir’deydi; bu miting çok konuşulacak.
Diyarbakır’da 21 Mart Nevruz kutlaması ile 20 Nisan İzmir’deki ‘Bayrak mitingi’ni siyaseten yorumlamak gerekir.
Geçmişte CHP ve DSP için gösterilen birleşme çabaları gerçekleşmedi ama bu ‘bayrak’ çok şeyler yapacak gibi... Dersler de çıkarılacak; bir dönüşümün habercisi mi olacak?
Okurumuz M.E. duygularını saat 17.00’de yazmış; “MHP’li değilim” diyor. Gerisini size bırakıyoruz: “Bize kendi ismimizden önce ‘Mustafa Kemal Atatürk’ ismi öğretilir. Bu yüzden bayrak, vatan denildi mi ar ederiz. Bizde biat yok, bayrağa duyduğumuz borç ve gönül bağından başka bağ yok. Bayrağı, şehitlerimizin manevi mirasını, Misak-ı Milli’yi kim yüceltirse bizim ilelebet dostumuzdur. Kimse bizi sahiplenip iktidar ya da başkanlık hesabına karıştırmasın.”
CHP bu kalabalığa çok güvenmesin.... “Sen kale değilsin”, asıl kale Atatürk’ün değerlerine sahip çıkanlar... İzmirliler ve Egeliler bunu iyi biliyorlar.

Haberin Devamı

Bankalar, emekli maaşını getirene hediyeleri artırıyor

T.C. rumuzu 10 milyonu aştı

DÜN gazeteye gelirken ulaştırma servisinden Basri Karabulut şöyle dedi: “Benim Facebook ve Twitter hesaplarım var. İktidarın T.C. rumuzunu kaldırmak istemesi karşısında isimlerinin baş harflerine T.C. koyduranların sayısı 10 milyonu geçti... Türkiye’de böyle bir kampanya daha yaşanmadı.”
İki haber daha verdi: “Emekli maaşımı 1997’den beri Ziraat Bankası’ndan alıyordum... Ziraat Bankası’nın yazısının üstündeki T.C.’yi kaldırmasını protesto için maaşımı Garanti Bankası’na aldırdım... Durumu da bankaya bildirdim... Garanti teşekkür ederek ‘bir çeyrek altın hediye edildiğini’ bildirdi. Ben böyle bir şeyi bilmiyordum, şaşırdım... Banka emekli maaşını getirene bunu ‘hediye’ olarak veriyormuş... Sonra bir akrabam da T.C. tepkisi için maaşını Finansbank’a aktarmış, ona da 300 TL ‘hediye’ vermişler... Dün baktım Garanti’den bir mesaj daha geldi, (bizim bağlı olduğumuz firmadan maaşlarımızı Garanti’den alıyorduk) 80 lira tutan ‘hesap işletim’ parasını da almayacağını duyurdu. Bir kez daha vurgulamak isterim, ben banka değiştirmeyi
bir menfaat için yapmadım, T.C.’yi kaldıran Ziraat Bankası’na tepki için yaptım.”

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

BAKIRKÖY Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftası kapsamında dün öğrencileri Anıtkabir ziyaretine götürdüklerini, bu arada çocukların ‘Ata’ya karşı hissettiklerini’ mektuba dönüştererek Anıtkabir Müzesi Komutanlığı’na teslim ettiklerini...
BEŞİKTAŞ Kent Konseyi’nin Levent Kültür Merkezi’nde pazartesi günü düzenlediği ‘Anadolu Aydınlanmasının Öncüsü Köy Enstitüleri’ panelinde MSGSÜ’den Firdevs Gümüşoğlu, eski TÖB-DER Başkanı Refet Özkan ve müzisyen Karabey Aydoğan’ın konuşmacı olarak katılacağını...
PROF. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’un adını taşıyan Tarih ve Kültür Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin temeli Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Tamer Uçar’ın katılımı ile açılırken, Yozgat Belediyesi’nin de bir caddeye Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu adını verdiğini...
MİLLETVEKİLİ
R. Kerim Özkan,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e, hayvan ithalini sorduğunu. Bakanın da ithalatın 1925’ten beri sürdüğünü yazdığını. (Özkan keşke angus ithalini de sorsaydı.)

Haberin Devamı

Okuyunuz

Kundağında katledilen Kürt bebesi de affediyor mu?

ŞIRNAK, Çevrimli köyü muhtarı, ailesinden teröre verdiği kayıpları anlatmış ve kendisini de mayın pususu ile tekerlikli sandalyeye mahkum eden terör örgütünü affettiğini, herkesin de kendisi gibi düşünmesinin barışa hizmet edeceğini ileri sürmüş. Bir kimsenin kendi tasarrufu altında olan değerlerin/hakların kaybı ile ilgili olarak af hakkına sahip olması, tartışmalı olmakla birlikte kişisel planda mümkün görülebilir. Muhtar, aynı köyden, teröristlerce katledilen bebek/çocuk kayıplarının sayısını da 12 olarak belirtmiş. Dünyada,terör yöntemi ile çatışan  guruplar  bebek, çocuk ve kadınlarla, savaşçı olmayan sivillerin katlini önlemek konusunda özen gösterirler, mücadele yöntemi ne olursa olsun, şiddetin de bir ahlakının olması zorunludur. Savaşan/çatışan gurupların uyması gereken uluslararası kurallar 19 yy’ın ortalarından itibaren tartışılmış; La Haye, Cenevre kuralları ve mayın pusuları konusundaki anlaşmalar ile uluslararası hukukun bir parçası haline getirilmişlerdir. Bu krallara riayet özünde ahlakidir, Amerikan iç savaşında, Lincoln tarafınan Lieber  kuralları olarak ilan edilmişlerdir. Ancak, sözkonusu kurallara uyulduğu zaman çatışan taraflar savaşçı (Combat) sıfatı kazanabilirler; aksi halde, çapulcu muamelesi görürler. Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suçları yargılar. Herhangi bir kaza sonucu olmamasına rağmen, muhtarın köyünde baskın yapıp, sivillerin yanında, bebek ve çocukları öldürmek ancak katliam tanımına uyar. Muhtar, kendi adına barış uğruna affetsin ama, Kürt bebekleri ve çocukları adına konuşamaz, bölgede, çok sayıda şeyh, şıh, seyit bulunur, iman sahibi, Allah sevgilisi birinden rica etsin, istihaleye yatılsın  ve sorulsun bakalım, kundaklı kundaksız katledilen bebek ve çocuklar da affediyorlar mı!

Haberin Devamı

Öcalan PKK’nın başı mıdır,Kürt lideri midir?

AVRUPA Parlamentosunun Türkiye raporu bugün kabul edilerek yayınlandı.
Bu raporda ülkemizdeki insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü, azınlık hakları, Kıbrıs, Türk-Yunan ilişkileri ve Ermenistan konularında bilinen ve çoğunlukla tek yanlı görüş ve eleştiriler sıralandıktan ve Ergenekon ve Balyoz davalarının usul açısından eleştirisi yapıldıktan sonra Öcalan’la yürütülen görüşmelere değinilmekte ve özetle şu görüşlere yer verilmektedir:
- Türk Hükümetinin Abdullah Öcalan’la başlattığı doğrudan diyalog memnunlukla karşılanmaktadır;
- Kürt meselesini çözecek bir anlaşmaya götürecek bir müzakere perspektifi açılmıştır;
- Avrupa Parlamentosu, Bu görüşmelerin bir an önce yapısal bir müzakereye dönüştürülmesini teşvik eder;
- Bütün siyasi partiler, basın ve sivil toplum örgütleri yapıcı bir rol oynamalıdır;
- Türkiye Kürt meselesine siyasi bir çözüm bulunması için çaba göstermelidir;
- Anayasal süreç içinde ve Türkiye’de çoğulculuğu yansıtacak biçimde temel haklar için bir açılım yapılmalıdır;
- Kürt kökenli vatandaşların siyasal, kültürel ve sosyo-ekonomik katılımlarını sağlayacak bir siyasal diyalog başlatılmalıdır;
- Kürtçenin mahkemelerde kullanılmasına izin veren düzenleme ve aynı dilin eğitimde kullanılmasına yönelik olumlu tartışmalar memnuniyetle karşılanmıştır;
- Kürt konusunda yazan gazeteciler hakkında açılan davalardan ve bazı Kürt politikacıların, belediye başkanlarının, avukatların KCK davası çerçevesinde tutuklanmasından kaygı duyulmaktadır;
- Kürt konusu, başta TBMM olmak üzere, demokratik kurumlarda tartışılmalıdır.
Avrupa Parlamentosunun bu kararında dikkat çeken en önemli unsur Öcalan’la yapılan görüşmelerin terörü sona erdirmeyi amaçlayan bir girişim gibi değil, Kürt meselesinin çözümüne yönelik yapısal bir müzakerenin başlangıcı gibi görülmesidir. Yani Öcalan adeta bir terör örgütünün başı gibi değil de bütün Kürtlerin lideri gibi gösterilmek istenmektedir.

Türk hükümetine, siyasi partilere, basına, sivil toplum örgütlerine bu süreci desteklemeleri için çağrıda bulunulmakta ama PKK’ya silahlı mücadeleyi kesinlikle ve koşulsuz olarak sona erdirmesi, Kuzey Irak’taki merkezini tasfiye etmesi gibi bir çağrı yapılmamaktadır.

Aynı şekilde Bağdat Hükümetine ve Barzani’ye de PKK’nın Irak topraklarından tasfiyesi için herhangi bir çağrı yapılmamaktadır. Yeni anayasal süreçten beklentiler dile getirilmekte, ancak metnin başka yerlerinde hukuktan sık sık bahsedilmesine rağmen yeni bir anayasa yapmanın hiçbir hukuki dayanağı olmadığına değinilmemektedir.
Metnin tamamına bakıldığında, insan haklarıyla ilgili en büyük kaygının KCK gibi bazı Kürt örgütleri veya aynı çizgideki siyasetçi, yazar ve avukatlarla ilgili olarak dile getirildiği görülmekte, Kürt kökenli olmayanların maruz kaldıkları muamele, daha çok hukuk usullerine yeterince uyulmaması gibi eleştirilerle sınırlı tutulmaktadır. Pınar Selek gibi bazı sanıklardan ismen söz edilirken Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bir siyasi partinin lideri Doğu Perinçek’ten ismen söz edilmemektedir. İleri derecede hasta olmalarına rağmen hapishanede tutulmaya devam eden tutuklulardan da bahsedilmemektedir. Çok sayıda silahlı kuvvetler mensubunun sanık olasından hatta mahkum edilmesinden de kaygı duyulduğu izlenimi alınmamaktadır.
Türkiye’nin demokrasi, insan hakları ve yargı alanlarındaki sorunlarının çözümü için yabancı ülkelerden destek bekleyenlerin ve onlardan medet umanların Avrupa Parlamentosunun bu kararını dikkatle okumalarında yarar var.

Bir kere daha görülmektedir ki, Atatürk’ün dediği gibi, Türkiye’nin meseleleri ancak Türk milletinin azim ve iradesiyle çözülebilir.
Onur ÖYMEN

Yazarın Tüm Yazıları