Paylaş
DİE'nin eski Başkanı M.Sıddık Ensari, Boğaziçi Üniversitesi'nden Doç. Cengiz Yılmaz, Marmara Üniversitesi'nden Doç. Sabri Erdil'in başında bulunduğu 8 uzmanın yürüttüğü çalışmada bazı temel bulgular, partilere 'yol haritası'nı gösteriyor.
AKP ve CHP'ye dönük analizler kıyaslanırsa şu veriyor ortaya çıkıyor:
CHP'ye en büyük destek 'üç kuşak' bulundukları yerlerde oturan ailelerden geliyor. AKP'ye ise yerleşiklik süresi arttıkça destek büyüyor. En çok desteği de 'bildik bileli burada oturuyoruz' diyen seçmenden alıyor.
Eğitim düzeyi arttıkça AKP'ye olan destek azalmakta, CHP, eğitimli kesimde oyunu artırmaktadır.
OYLAR KİMDEN
- AKP, SP'nin kemikleşmiş oyunun % 58.3’ünü, yarın seçim olsa alabiliyor. Geleneksel aile mesleği tüccar, çiftçi ve esnaf olanlar yoğunlukla AKP'yi destekliyor.
- CHP, geleneksel aile mesleği memur ve serbest meslek erbabı olanlardan diğer mesleklere oranla daha fazla oy alıyor.
Üniversite mezunlarının, seçim sistemini adil bulmaması ileriye doğru iyiye işaret sayılıyor.
ERKEN SEÇİM
- Erken seçim konusunda muhalefet partilerinin bile kendi seçmenini erken seçimin olmasına çok ısındıramadığı söylenebilir. Siyasi partiler, uyguladıkları politikalar nedeniyle seçmenden orta ve altında not alıyor.
- AKP, AB uyum politikaları ve yerel yönetimlerde başarı açısından diğerlerinden yüksek not alıyor.
CHP ise seçmenin gözünde laikliği koruma politikası açısından notu en yüksek parti, onun ardından demokrasi ve insan hakları konusundaki politikaları geliyor.
AKP VE CHP ANALİZLERİ
Araştırmada yapılan regresyon analizinde (bağıntı) AKP önümüzdeki seçimde kendisine oy vermeyen seçmenden oy alabilmek için sırasıyla işsizliğe çözüm, emeklilik ve sağlık politikaları, AB uyum süreci ve laikliği koruma konusunda güçlü mesajlar vermeli, buna yönelik politikalar takip etmelidir.
Aynı konuda CHP de işsizliğe çözüm ve yolsuzlukla mücadele konularındaki politikalarını yoğunlaştırmalı. Mesajlarını güçlü bir şekilde bu konulara verirse, kendisine oy vermeyen veya verme eğiliminde olan seçmenlere ulaşabilir.
SİYASETLE İLGİ DERECESİ
En önemli sonuç, siyasetle ilgili olanların partileri ve tercihleri... Genel seçimin tercihlerinden çok farklı halkın siyasete ilgisi; AKP'ye %21.3, CHP'ye % 18,7, MHP'ye %13,3, DYP'ye % 9.3 oy veriyorlar. Kararsızlar ve oy kullanmayanlar eklendiğinde muhalefet partilerinin oyu bir üstünlük sağlamaktadır.
Muhalefet seçmeni ne kadar politize ederse, sahayı ne kadar sıcak hale getirirse oy oranını daha fazla artırabilir.
Son iki noktayı daha vurgularsak; CHP sağdan büyük oy alamayacak, AKP ise 'ideolojik ve faydacı' seçmenin oyunu almaya devam edecek.
Sosyal güvencesiz yaşam
SAĞLIK politikasında sağlıklı uygulamanın, önce vatandaşların sağlığını korumak ve sağlığın bozulduğu durumlarda da tedavi etmek olduğu gerçeği cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkemizde de bilinmektedir. Buna rağmen son uygulamayla devlet, kalp ve damar hastalıklarında koruyucu, eklem kıkırdaklarını kuvvetlendirici ilaçların ve aşıların bedellerini ödememektedir.
Sosyal güvenlikleri olduğu halde bağlı olduğu kuruluşlar tarafından ödenmeyen bu ilaçların bedellerini kişiler karşılayamamaktadır. Bu nedenle oluşacak olan hastalıklar sonucu protez ve by-pass ameliyatlarının, felç rehabilitasyonunun ve salgın hastalıkların tedavisinin devlete getireceği mali yük bu ilaçların yükünün fevkalade üstündedir. Üstelik güya sosyal güvencesi olan bu insanların kalitesiz yaşamı ve devletlerine olan güvensizlik ve kırgınlıkları da cabası.
Dr. Serap KAVALCI
Grass ve 'değişim'
ALMANYA'nın Nobel ödüllü yazarı Günter Grass, 78 yaşındayken yaptığı bir açıklamada, 17 yaşındayken Nazi SS Birliği'nde gönüllü olduğunu açıkladığı için Batı'da kıyamet koptu. Hatta Nobel dahil bütün ödüllerini geri vermesini istediler.
Biz, 'değiştim' diyeni baş tacı ediyoruz. Batı, bizim kadar gelişemedi mi, yoksa insanın değişemeyeceğine mi inanıyorlar?
Dr. Gündüz TEZMEN
Esenboğa'ya İsmet İnönü adı verilsin
BİLİYORSUNUZ Ankara'mız 29 Ekim'de modern bir havalimanına kavuşuyor. Her ne kadar yeri uygun olmasa da başkentimizin böyle bir havalimanına gerçekten ihtiyacı vardı. Yurdumuzun çeşitli havalimanlarına başta yüce Atatürk, Sabiha Gökçen, Süleyman Demirel gibi çeşitli Türk büyüklerinin adları verilmiştir.
Benim önerim yeni havalimanına Atatürk'ün silah arkadaşı, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucularından, 2. Cumhurbaşkanı ve Kurtuluş Savaşı Gazisi Sayın İsmet İnönü'nün adının verilmesi...
Ne dersiniz, gecikmiş olsa bile bu jest hoş olmaz mı?
Selçuk DAMGACI-ANKARA
Mesaj Panosu
- BİR doktordan küçük bir haber: Giresun İl Sağlık Müdürü, Bulancak Sağlık Grup Başkanı, Bulancak Devlet Hastanesi Başhekimi hakkında soruşturma başlatıldı. Banka ile yapılan anlaşmalar, bilgisayar alımları, ihalelerde usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları ortalığı kapladı. Bankalardan alınan 'promosyon' nerede ve hangi alımlarda kullanıldı? Belli mi? Bulancak Belediyesi'ni de unutmayın.
- 13 yıl yurtdışında çalıştım, dönünce Büyükçekmece, Fatih Mahallesi, Veysel Karani Caddesi, Lider Sitesi'nde aldığım daireme elektrik, su, doğalgaz, hemen bağlattım. Ama Türk Telekom'a (Beylikdüzü) 4 aydır bir telefon bağlatamıyorum. Artık yalan dinlemek istemiyorum. Büyükçekmece'de tüm kablolar yeraltına alınırken, Telekom havadan hat çekiyor. O kadar ek personel boşuna mı alınıyor?
Ali GÜL (0505-271 38 62)
'İncinsen de incitme'
ALEVİLER, inanç merkezleri Hacıbektaş'ta bugün bir araya geliyorlar.
2002'de ölen ve Hacıbektaş'ta toprağa verilen Aşık Mahzuni Şerif, yıllar önce bir şiirinde bugün acılar içinde kalan Ortadoğu için bir şiirinde şöyle seslenmiş:
"Koca dünya neden size inandı /Dağlar alev aldı, denizler yandı /Yazık Ortadoğu kana boyandı /Tarih gönlümüzü kırda da gitti"
Gazi Metin Dede "Dinim sevgi, kıblem insan" diyor.
Bası-Sen Sendikası Başkanı Yaşar Seyman, Birgün'deki yazısında şöyle diyor:
"Anadolu, Aleviliği ve Bektaşiliği dünyaya bakış açısı, hoşgörü kültürü ve Yunus Emre'nin güzel sözüyle 72 milleti eşit gören bir felsefedir. O nedenle Alevi öğretisini öğrenmek ve paylaşmak için Alevi olmak gerekli değildir. İnsan olmak gereklidir."
43. Ulusal, 17. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür, Sanat Etkinlikleri bugün başlayıp üç gün sürecek.
Bu yılki etkinliklerde 'kadın' öne çıkarılıyor.
Zaten Pir Sultan Abdal'ın, Alevilerdeki kadın sevgisi için "Gel benim ey güzel servi çınarım /Yüreğime ateş düştü yanarım /Kıblem sensin, yüzüm sana dönerim /Mihrabımdır kaşlarının arası..." diyor.
1999'da, ilki bilim insanı ve yazar Prof. İrene Melikoff'a (Rus asıllı Fransız) verilen Hacıbektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü bu yıl yine bir kadına veriliyor; gazeteci Miyase İlknur'a.
Hacıbektaş ilçesinin ilk kadın Kaymakamı Elif Nur Bozkurt da unutulmuyor.
Bugünkü etkinliklere, parti genel başkanlarından Mehmet Ağar, Erkan Mumcu, Yaşar Okuyan ile Mustafa Sarıgül'ün katılacaklar. Genel Başkan Deniz Baykal son üç yıldır etkinliklere katılmıyor. Başbakan Erdoğan, Hacıbektaş'a hiç katılmadı; ancak bu yıl hükümeti bakanlar Atilla Koç ve Nimet Çubukcu temsil edecekler. Üç gün süreçek etkinliklerdeki panellerde, Belediye Başkanı Prof. Naki Selmanpakoğlu, Prof. Ferit Bernay (19 Mayıs Rektörü) ve Prof. Kadri Yamaç (Gazi Rektörü) İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Cemal Şener, Ali Duran Gülçiçek Sofya Üniversitesi'nden Prof. Emiliya Karahanova'nın da aralarında bulunduğu isimler yeralıyor. Konserlere katılanların arasında Sabahat Akkiraz, Grup Kızılırmak, Mustafa Özaslan, Cengiz Özkan, Hüseyin Turan, Ekrem Ataer, Kubilay Dökmetaş, Emre Saltık ve Gülcihan Koç gibi sanatçılarla dört tiyatro oyunu, sema gösteriler yer alıyor.
Avea'nın icracı avukatlarının eline düşmeye gör
BEN Özge Yıldız, elektronik mühendisiyim.2003 yılında aldığım Aycell hattımın tüm borçlarını ödeyerek 2004 yılının Aralık ayında hattımı kullanıma kapattım.
Aradan iki yıl geçti ve 14.8.2006 taririnde tatilden döndüğümde posta kutumda 03.8.2006 tarihinde bırakılmış bir haber kağıdı buldum. Muhtarlıktan adıma bırakılan belgeyi aldığımda bunun Malatya 1. İcra Müdürlüğü kanalıyla (Ben İstanbul'da ikamet etmekteyim) Avea tarafından gönderilmiş bir icra kağıdı olduğunu gördüm. Avea müşteri hizmetlerini aradığımda bu konuda hiçbirşey yapamayacaklarını icra kağıtlarında telefon numarası yazan (Malatya'da ikamet eden) avukatlar ile görüşmemi söylediler avukatlarla yaptığım konuşmada çok kaba bir biçimde bu parayı ödemem gerektiği söylendi. Ödemeleri yapmış olduğumu ilettiğimde ise dava açmam gerektiği, dekontları bulamazsam 3.5-4 milyar ödeme yapmam gerektiği avukatlar tarafından bana yine aynı üslupla iletildi. Ödemelerimi 2004 yılında bir bankanın internet şubesinden yaptığımdan bankanın da yardımlarıyla eski dekontlara ulaştım. Avea müşteri hizmetlerini arayıp dekontlarımı bulduğumu ve bana yardım etmelerini rica ettiğimde hiçbirşey yapamayacaklarını, sorunun avukatlarıyla benim aramda olduğunu ilettiler. Avukatları tekrar arayıp dekontları bulduğumu söylediğimde ise yine yardımcı olmadılar ve itiraz etmem gerektiğini söylediler fakat yıllık izinde olduğum sırada haber kağıdı posta kutuma atılmıştı ve maalesef itiraz süresi geçmişti. 14.8.2006 tarihinde Üsküdar İcra Müdürlüğü'ne gittim. Saatler süren işlemler sonucunda itirazımı yaptım fakat sonucunun ne olacağını hala bilmiyorum. Çünkü 2004 yılında 273 milyon TL olarak ödediğim fatura karşıma 2006 yılında 1 milyar TL olarak çıktı ve eğer dekontları bulamasaydım ödediğim faturayı faiziyle tekrar ödemek zorunda kalacaktım. Bu yaşadıklarım sonucunda dekontlarımı göndermiş olmama rağmen gecikmiş itirazım hala kabul edilmeyebilir ve ben çok yüklü miktarlar ödeyerek avukat tutup dava açmak zorunda kalabilirim. Herşey hala belirsiz Avea bana bu konuda hiçbir bilgi vermiyor. Avea'nın avukatları derseniz hala aynı kaba uslüpla bunun benim sorunum olduğunu iletiyorlar. (Gerekli belgeleri isteyene gönderebilirim.)
Ben iki gündür bu problemleri halletmek için uğraşıyorum belki aylarca da uğraşmaya devam edeceğim. Ben en azından diğer Avea kullanıcılarının mağdur olmalarını istemiyorum.
Özge YILDIZ
Turizmcilik oynuyoruz
TURİZMİN vidaları artık tutmuyor çünkü yalama olmuş. Turistik bölgelerimizin idaresinin belediyelere (o yörenin bir insanına) teslim edilmesi temelde büyük sorunlar yaratıyor. Yöreden seçilen belediye başkanları büyük baskılar altında kalıyorlar. Turistik bölgelerimiz genelde küçük yerler ve hemen herkes birbirini tanıdığı için belediyelerin hatır gönül ilişkilerinden ve hükümet içinden gelen baskılardan kendini kurtarması olanaksız. Bunların dışında belediye başkanları mafyanın kolayca avlayabileceği ya da tehdit edip istediğini yaptırabileceği hedefler haline geliyorlar. Kıyı bölgelerimizi talandan ve haksız paylaşımdan kurtarabilmek için yapılacak tek şey turistik yerlerin özel olarak tasarlanmış, tümüyle bağımsız, her biri kendi dalında uzman farklı insanlardan oluşan büyük bir grup tarafından yönetilmesi olmalı.
Tehditlerden, şantajlardan ve hatır gönül ilişkilerinden etkilenmeyecek böyle bir organizasyon bir an önce gerçekleştirilmezse ülkemizin doğal güzelliklerinin ve turizm gelirlerinin, çoğu iyi niyetli ama sorunlar karşısında çaresiz kalmış belediyeler tarafından yokedilmesi uzak bir ihtimal değil.
Şu an için ortada bir turizm hareketi yok, yalnızca turizmcilik oynanıyor hepsi bu.
B.Uğur BANOĞLU
Emekliye sağlık işkencesi
HEP kızardım şu emeklilerin maaşlarını kapıp kaçan vicdansızlara, "Hiç insanlıkları kalmamış bunların" derdim. Oysa şimdi aynı şeyi devlet baba yapmaya kalkmış. Ya da birileri geçirmiş devleti ellerine, kullanıyor halkın devletini kendi çıkarı için...
Anlatayım da bana hak verin. Ben Emekli Sandığı'ndan, eşim de SSK'dan emekliyiz. Yaşlandık artık, doğal olarak her gün bir yerimiz arızalanıyor. Eşim ne zamandır bacak ağrılarından söz ediyordu. Sonunda işin uzmanı bir doktora gitmeğe karar verdik. Hastaneye gitmeyi göze alamadık. Profösör, eşimi bir kemik ölçüm merkezine sevk etti. Gittik; elbet oraya da bir para ödeyerek gerekli Osteodansitometri raporunu aldık. Profösöre gittik, rapora bakıp bize içinde iki ilaç yazılı bir reçete verdi. Daha işimiz bitmemişti. Bu raporu bir devlet hastanesine götürüp oradan da heyet raporu almamız gerekiyordu. Tam üç kez gidip gelerek, kuyruklarda bekleyerek bir hafta sonunda Validebağ Öğretmenler Devlet Hastahanesi'nden, ilaç almak için gerekli olduğunu söyledikleri Sağlık Kurulu Raporu'nu da aldık. Oh! sonunda rahatlamıştık; eşimin kemik erimesine deva olacak ilaçları alma olanağını sonunda elde etmiştik. Eşimin sağlık karnesini, Sağlık Kurulu Raporu'nu yanımıza alarak bir eczaneye gittik. Eczacı rapora baktıktan sonra bizden bir de o kemik ölçüm raporunu istedi. Oysa hastanede sekiz doktor birden o ölçüm raporuna bakarak bu raporu hazırlamış, rapora da hasta için gerekli gördüğü o iki ilacı yazmıştı! Bu kapı gibi raporun altında sekiz doktorun da imzası vardı. Uzatmayalım ertesi gün ölçüm raporunu da yanımıza alıp eczaneye gittik. Eczacı, raporu Ankara'da bir yere faksladı. Gelen cevap olumsuzdu! İlaç verilemiyordu. Hastanın kemiklerinin biraz daha erimesi gerekiyordu! Raporda görünen 2,4 rakamı 2,5 oluncaya kadar, yani belki de hasta, bir bastona dayanarak yürümek zorunda kalıncaya kadar kendisine ilaç verilmeyecekti.
O kadar zaman bin zorlukla koşuşturduğumuza mı yanarsın, harcadığımız o kadar paraya mı? İMF ve onun her dediğine boyun eğerek devletimizi, doktorlarımızı bu hallere düşürenlere dualar ederek dönüp geldik. İyi mi?!
Nihat ÖZYÜKSEL
Paylaş