Yalçın Bayer: Acil çağrı

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

İstanbul'daki Sivil Koordinasyon Merkezi, deprem bölgesinden yapılan acil yardım çağrısını kamuoyuna duyuruyor:

‘‘Önlemler zamanında alınmadığı, yardımlar ve diğer yapılması gerekenler konusunda planlı ve becerikli davranılmadığı için, deprem bölgesinden yapılan acil çağrıların sonu gelmeyecek gibi görünüyor.

Her şey ortada. İhtiyaç ve yapılması gerekenler çok açık. Öncelikle; yağışlar kapıda. Bölgede yeterli çadır dağıtımı hálá yapılmış değil. Çadır sorunu laf kalabalığına boğulmadan ciddiyetle ele alınıp çözüm bulunmazsa kış ortasında çok geç kalınmış olacak.

Mesela İzmit'in Doğu Kışla Bölgesi'nde binlerce depremzede kendi imkánlarıyla kurdukları naylon çadırlarda yaşıyor. Zaten yarı aç, yarı tok ve sağlıksız koşullarda yaşamaya çalışan binlerce insan şimdi yaklaşan kışın tehdidi altında... Yani ürkütücü de olsa artık söylemek gerekiyor ki hastalık ve ölüm tehlikesi kapıda.

TEK tarafından bölgeye getirilen elektriğin dağıtım ve kullanımı için hiçbir şey yapılmayınca, çadır sahiplerinin buldukları ilkel yöntemler tehlike yaratıyor. Geçen hafta 3 çadırın yanmasına yol açan duyarsızlığı duyurmak, anlatmak gerekiyor ki önlem alınsın.

Ve tabii ki çadırkentliler dışındaki çadır grupları için önlem alınarak, acilen sağlıklı yaşama koşullarını oluşturmak gerekiyor ki, mesela farelerin yarattığı tehlike sadece 5 küçük çocuğun yaşadığı kötü deneyle sınırlı kalsın.

Varolan sorunların çözümünde daha çabuk ve becerikli davranmak zorundayız. Bunun için resmi, sivil bütün güç ve imkánları bir araya getirmek gerekiyor.

Eğer on binlerce yurttaşımızın yaşadığı sefalet koşulları aklınıza geldiğinde huzurunuz kaçıyor, uykularınız bölünüyorsa size sesleniyoruz. Yağışlar ve soğuklar başlamadan, her aileye su geçirmeyen soğuğa dayanıklı bir çadır için imkánlarınızı kullanın, çaba gösterin.’’

‘‘Nasıl bulurum, nereden alırım’’ diyorsanız Sivil Koordinasyon Merkezi'ni arayın. 0212-292 97 65/292 96 75.

‘Kendim için bir şey istiyorsam namerdim’

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, 75. yılda Isparta'da yapılan yatırımları bir kitapçıkta toplatıyor. İki hafta önce Orman Bakanlığı'nın bir helikopteri, Isparta'yı havadan taradı. Cumhurbaşkanlığı fotoğrafçıları, köprüler, yollar, okullar, havaalanı, kamu kuruluşları ve özel teşebbüse ait tesisleri fotoğrafladı.

Demirel'in doğduğu İslamköy de görüntülendi.

Ardından Demirel'in, Isparta'ya bir günlük gezi yaptığı dikkat çekti. Şevket Demirel'in, adına İslamköy'de hazırlamakta olduğu Demirel Külliyesi'ni ve kendi heykelini inceledi Cumhurbaşkanı Demirel.

Bütün bunlar, ‘‘Baba, mayıs ayında Köşk'ten ayrılıp, sivil hayata dönüyor’’ izlenimini doğurdu.

Acaba gerçek öyle mi?

Şimdi anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanı Demirel'in görev süresinin uzatılması üzerinde bütün liderler anlaşmış; başta Ecevit olmak üzere Yılmaz'ın, Çiller'in ve Erbakan'ın görünürde hiçbir itirazları yok. Ama Erbakan'ın ince ayar önerilerini de gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Bugünlerde görev süresinin üç yıl uzatılması formülü tartışılıyor.

Demirel'in önceki gün gazetecilere ‘‘Şimdiden hiçbir düşüncem yok. Hiçbir şeye talip değilim. Hiç kimseden bir şey istemedim, istemiyorum da’’ demesi işin bittiğinin bir göstergesi sayılabilir mi?

Yorumlar bu yönde... Demek ki, hiçbir engel kalmadı.

Formül hazır; ‘Bu kadar üzerime gelirseniz ben de hayır demem.’

Hani Demirel'in sözü vardır:

‘Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Deprem, Türkiye'yi siyasilerin başına yıkacak.’’

(Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel)

AVCILAR'dan depremzede kadın okurumuz diyor ki: Savcılık, 4 binasından 3'ü yıkılan müteahhit Elbey Gündüz'ü buralarda aramalı, onu pek kimse tanımaz. Oğlu Adnan Gündüz tanınır. Bu kişinin bir emlak ofisi vardı, depremden sonra ortalıktan kayboldu. Memleketi olan Gümüşhane'de saklandığı söyleniyor. Bu kişi hakkında savcılık hálá bir işlem yapmayacak mı?

Müdür odaları sınıf olsun

BİRÇOK okul depremden etkilenmedi; sağlam. Buralara depremzede öğrenciler yerleştirilmeye çalışılıyor. Ancak bazı okulların öğrenci nakli konusunda ‘kıskanç’ davrandıkları görülüyor.

Kadıköy'den bir öğretmen, ‘‘İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'e bir durumu arz etmek istiyorum’’ diyor:

‘‘Bildiğimiz ilköğretim ve liseleri şöyle bir göz önüne getirdiğimizde müdür odalarının ne kadar büyük oldukları dikkati çeker. Bazıları kadife perdeleri ve abartılı koltuklarıyla sanki holding genel müdürünün odası gibidir. Müdür muavinlerinin odaları da pek farklı değildir. Acaba, bu müdür odaları geçici olarak sınıflara dönüştürülemez mi? Birkaç müdür muavini de bir odada çalışamaz mı?’’

Öğrencilere sınıf aranırken, müdürlerin bu özveriyi göstermeleri gerekiyor. Evet, Balıbey bu öneriye ne diyorsunuz?

Hizmet yeri ağlama duvarı olmamalıdır

ADALAR'ın eski Belediye Başkanı Can Esen, Adalar Belediyesi'ne şu çağrıda bulunuyor:

‘‘Kurucusu olduğumuz Adalar Hizmet Vakfı, Adalar'a büyük hizmetlerde bulunmuştur. Öğretmenlere 15 lojman yapmıştır. Elinde bir deniz ambulansı, bilgisayarlar, amfitiyatro, motorlu temizlik süpürgesi ve bağışlanmış bir evi vardır. Yaptığımız hizmetler sırasında ekonomik zorluklar nedeniyle çeşitli borçlarımız da doğmuştur. Bunlar; Adalar'ın tanıtımı için yapılan broşürlerin bedeli ile belediye hizmetlerinde çalışanların vergi ve sigorta borçlarıdır. Görevden ayrılırken paramız olmadığı için ödeyemediğimiz doğrudur. Bunlar bir anlamda Adalılar'a giden hizmetin borçlarıdır. Öyle de atla deve değildir. Şimdi yeni belediye yönetiminin ayrı bir vakıf kuracağını öğrendim. Bazı seçilmiş arkadaşlarımız da, halen bu vakfın yönetiminde bulunmaktadır. Vakfı tasfiye etmem hiç kimseye yarar sağlamayacaktır. Gelin, bu hizmetleri kaldığımız yerden sürdürelim. Bu ambulans tekne çok canlar kurtardı, Adalı bu hizmetin durmasından kaygı duymalıdır. Bu tekne orada çürümesin. Hizmet yeri ağlama duvarı değildir.’’

Adalılar bir araya gelip bu sorunu çözmelidir.

Boş beklenti

SON günlerde bizi Avrupa Birliği'ne hemen alacaklarmış gibi iyimser bir hava esiyor Türkiye'de. Boş bir ümit. Neden boş derseniz; Almanya istemiyor da ondan. Topluluğun genişlemesinden sorumlu Günter Verheugen, Der Spiegel (13.9.1999) Dergisi'nde açıkladığına göre; Almanya ilk önce Macaristan, eski Çekoslovakya, Slovenya, Estonya ve Güney Kıbrıs'a öncelik veriyor. Bu devletlerin AB'ye hazır hale gelebilmeleri için 108 milyar DM'ye ve yedi yıla ihtiyaçları var. Ondan sonra sırada Romanya, Bulgaristan, Malta ve Litvanya bulunuyor. Bizim esamemiz bile okunmuyor. On sene sonra kim öle kim kala.

İkincisi AB'ye yüzde 29.3 ile en fazla katkıyı yapan Almanya'da kasalar tamtakır. Geçen gün mecliste Başbakan Schröder açıkladı; Almanya'nın yıllık faize ödediği para 82 milyar DM, her geçen dakikada 155 bin mark faiz ödüyoruz diye... Onun için Yunanistan'ın söylediği, ‘‘Türkiye'nin AB'ye girmesinin yolu Kıbrıs'tan geçer’’ sözü bir değer ifade etmiyor.

Şevki UYANIK-ALMANYA



Yazarın Tüm Yazıları