AB, İstanbul’u elimizden alır!

NİL Yüzbaşıoğlu, Paris’e yılda yaklaşık 30 milyon turist giderken, İstanbul’un turist sayısının hala neden 2 milyonu aşamadığı sorusunun yanıtını gerçekleri sergileyerek anlatıyor:

Turizm pastasındaki payını sürekli artıran ülkemizi ziyaret eden (Eylül 2004 itibarı ile) 14 milyonu aşkın turistten İstanbul’un payına düşen sadece 2 milyon... Bu 2 milyonun birçok sebebi var, bilinen ve bilinmeyen... Ama tarihi bölgelerde mütevazi bir İstanbul turu bile işin vahametini anlamak için yeterli... Büyük imparatorluğun başkenti, binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyan masalımsı kent, dünya kültürlerinin harmanlandığı kültürler mozaiği...

Ancak, UNESCO, İstanbul’u ‘Dünya Mirası’ kategorisinden çıkarıp ‘Tehlikede Olan Dünya Mirası Kategorisi’ne almaya hazırlanırken, yukarıdaki tanımlarla bugünkü İstanbul’u ifade etmek neredeyse olanaksız... Kültür turizminin kalbi ‘Tarihi Yarımada’ya özellikle Sultanahmet Meydanı’na şöyle bir göz atmak bile nasıl acınası bir durumda olduğumuzu gözler önüne seriyor.

Büyük Roma İmparatorluğu’nun, Bizans’ın ve Osmanlı’nın kalbi Sultanahmet’e yürek burkan bir görüntü hakim. Binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi meydanın orta yerine hangi

akla hizmettir bilinmez lunapark kuruluyor. Alengirli dev makinalarla belli ki tarihi dokuya bir panayır tadı katılmak isteniyor!

TAŞRA KAFASI

Muhteşem Ayasofya, görkemli Sultanahmet Camii, kültür hazinesi Türk İslam Eserleri Müzesi lunaparkın gölgesinde kalmış, ne gam!

Binlerce yıllık eserleri görmeye gelen ve dev ahtapotun kollarıyla irkilen turistlerin yüzlerinde şaşkın ifadeyi bir yana bırakalım, biz ne yapıyoruz, ona bakalım!

Bütün dünya kentleri kültürel miraslarını korumak ve gelecek kuşaklara bırakmak için ellerinden geleni yaparken, biz taşra kafası ile tarihi bölgede ancak bir kasaba panayırı mı yaratabiliyoruz?

TAM RÜKÜŞLÜK

Sultanahmet’
te Ramazan nedeniyle kurulan iftar standları da çabası... Acaba dünyanın hangi köşesinde böylesi bir tarihi bölge, araç trafiğininin karmaşasına açıktır? Tur otobüslerinden, taksilere, özel araçlara kadar büyük bir yoğunluğun hakim olduğu meydan üstüne üstlük bir de

pislikten, çöpten, bakımsızlıktan geçilmiyor.

Bölgede yer alan turistik eşya satan dükkanların yarattığı görüntü kirliliği, övündüğümüz İstanbul’a değil ancak ve ancak Ortadoğu’da herhangi bir kente yakışıyor. Kabe’li örtülerden, hacıyağı esanslarına kadar... Hani imparatorluklar başkenti güzel İstanbul, hani kültürler mozaiğinin beşiği, hani ezan seslerinin çan seslerine karıştığı hoşgörü kenti...

Sultanahmet Meydanı, bize babamızdan kaldı ya, panayır da yaparız, ramazan eğlencesi de!.. Kim ne karışır? Sonra UNESCO bizi listesinden çıkarırmış; çıkarsın... Bu mantık, bu vurdumduymaz

köylü zihniyet değişmezse İstanbul’u öyle bir noktaya götürür ki, ziyarete gelenlere tarihi dekorda kitch’likten hiçliğe panayır eğlencesi sunmaktan başka çaremiz kalmaz.

Demokratik değil ama ulusal tepki

BAŞBAKANLIK İnsan Hakları Kurulu, 78 üyenin yarısından bir fazlasıyla toplantı yeter sayısı oluşturulmadan rapor kamuoyuna duyurulmuştur.

Rapor hukuken yok hükmündedir. Aleyhine dava açılırsa, mahkeme iptal edemez. Ancak ve ancak keenlemyekün, hukukun yok olduğu hesaplanabilir.

Basın toplantısında raporun okunmasına karşı tavır, demokratik olmasa da ulusaldır. Azınlık ve kültürel hakların reklamının önlenmesi yerindedir.

Çünkü varlık ya da yoklukla karşı karşıya bir ulusun önceliğinin varlık olması doğaldır.

Nurettin KAPTAN ANKARA

‘Gazeteci’ tacirleri

GEÇEN
akşam saatlerinde belediye otobüsünde yan koltuğa yaşlıca bir bey oturdu. Bir süre sonra yanında oturan üç bayana kendini tanıttı ve sohbete başladı. ‘Ben gazeteciyim. Yıllarca Hürriyet gibi büyük gazetelerde çalıştım. Şimdi Hür Basın Birliği’nin Genel Başkanı’yım’ diyerek, cüzdanındaki kimliğini gösterdi. Mensubu olduğu derneğin kimlik kartıydı ve aynen Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Sarı Basın Kartı’ gibi düzenlenmişti. Bayanlara kartvizitini de verdikten sonra ‘Buyrun merkezimize gelin. Gazeteci olmanız şart değil. Derneğimize üye olursanız size de basın kartı veririz. Otobüslere ücretsiz binersiniz. Müzelere ücretsiz girersiniz. Arabanızın camına koyarsanız polis size öncelik tanır. Meclis’e girersiniz’ dedi. Bu otobüsten indikten sonra bayanlardan verdiği kartı alarak baktım. İsmi M. Fuat Sezer. Adresini ve telefonunu aldım ve ertesi gün arayıp derneğe üye olmak istediğimi, hangi belgeler gerektiğini sordum. Sahte basın kartını vermek için 40 milyon lira alıyorlarmış. Böyle sahtekárlar gazeteciyim diye ortalıkta dolaşıp insanları dolandırıyor. Hatta protokole bile giriyor.

Yapılan sahtekárlığı bildirmek için Emniyet Müdürlüğü Dernekler Masası’nı aradım. Artık derneklerle valilik ilgileniyormuş. Valilikteki ilgili birimin telefonunu verdiler. Aradığımda telefonuma çıkan görevli, ‘Bir dilekçe yazıp valiliğe elden vermeniz lazım’ dedi.

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nü aradım. Onlar da ‘Siz yine de bir dilekçeyle bize durumu bildirin ama bu iş savcıların yetkisinde’ dediler.

Sizin aracılığınızla hem bu sahtekárları teşhir etmek, hem de ilgilileri göreve davet etmek istiyorum.

Necmettin KURUCU-Turan Güneş Bulvarı, ANKARA

Altay’a yapılan saygısızlık 10 yıl sonra düzeltildi

AFYON’un Çay Belediye Meclisi 25.4.1994 tarihinde aldığı bir kararla ‘Fahrettin Bey Caddesi’nin adını ‘Mustafa Kızıloğlu’ olarak değiştirdi. Ne yazık ki, belediyenin bazı meclis üyeleri, Fahrettin Altay’ı tanımıyorlardı. Orgeneral Fahrettin Altay, Atatürk’ün yakın silah arkadaşıydı.

Başkomutanlık Meydan Savaşı’dan sonra dağılan Yunan Ordusu’nu İzmir’e doğru kovalayan Orgeneral Altay komutasındaki Türk süvarileri Afyon, Alaşehir, Uşak ve Altıntaş yöresindeki çarpışmalarda, Yunan Ordusu’nu kovalayarak İzmir’e ilk giren komutandı. Altay daha sonra 1. Ordu Komutan Vekilliği, 2. Ordu Komutanlığı yapmıştı. 1., 2. ve 8. dönem milletvekilliklerinde bulunan Altay 1974’te ölmüştü.

‘Fahrettin Bey’ adı da Çay’ı kurtarmasından ötürü konmuştu Çay’a...

Son gelişmeyi Afyon Valisi Muzaffer Dilek’ten dinliyoruz:

‘Rahmetli Fahrettin Altay’ın isminin Çay ilçesindeki caddeden kaldırıldığını yaklaşık 18 ay önce sizin köşenizden öğrenmiştim. Bu konuda yaptığımız görüşmede bu hatalı uygulamayı düzeltme çabası içinde olacağımı ifade etmiştim. Biraz zaman oldu ama Orgeneral Fahrettin Altay’ın ismi ‘Fahrettin Bey’ olarak bilinen şekliyle aynı caddeye verildi.’

Vali Dilek, bu konuda Afyon İl İdare Kurulu ve Çay Belediye Encümeni’nin aldığı kararları da gönderiyor; kararlarını ve sokağa yeni takılan ‘Fahrettin Bey’ tabelasının fotoğrafını da gönderiyor.

Bir Türk kahramanına yapılan saygısızlık, 10 yıl aradan sonra düzeltilmiş oluyordu.

Bu konuda yapılan yanlışlığın düzeltilmesi için çaba gösteren Çaylı okurlarımızın teşekkürünü Vali Bey’e iletiyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

‘(AKP) 15 gün önce AB diye tef çalıp oynuyordu, şimdi oturup düşünmeye başladılar. Çünkü zehir yavaş yavaş görünmeye başladılar.’

(Prof. Necmettin Erbakan)

Biliyormusunuz

AFYON Valisi Muzaffer Dilek’in, Çay ilçesinde 10 yıl önce adı Mustafa Kızıloğlu olarak değiştirilen caddeye, Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’e ilk giren komutan olan Orgeneral Fahrettin Altay’ın adının Belediye Meclisi kararıyla yeniden verildiğini açıkladığını... Tartışmalı geçen CHP İstanbul İl Kadın Kolu Başkanlığını Gülay Odabaşı’nın 87 oyuna karşılık Marziye Gülenç’in 198 oyla kazandığını... DTP Genel Başkanı Önder Günay’ın, 7 dilimli şemsiye olan amblemini değiştireceklerini, bu arada yeni oluşum içindeki Prof. Yaşar Nuri Öztürk ve Yaşar Okuyan’la görüştüklerini söylediğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

EBRU Gündeş’
in veya bir başka magazin yıldızının hastalığında kapıda nöbet tutanlar Duygu Asena’da nerede? Medyamızdan bir satırlık haber yok mu?

Ayşenur UYSAL

MUHARİP Gaziler ve Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin ‘Kıbrıs’ta Son Durum Değerlendirmesi’ paneli bugün 14.00’de Muharip Gazilerin Sirkeci Karakolu yanındaki binasında; konuşmacılar Vedat Tüfekçi, Zehra Bilge Eranay ve Atilla Çilingir. 0212-511 26 21.
Yazarın Tüm Yazıları