AVRUPA’nın başkenti Brüksel’e gayet güzel bir havada indik, akşam üzeri ise yağmur başladı. Trafik İstanbul’dan farklı değil, havaalanından otele 1.5 saatte gelebildik.Bütün köşebaşlarını Türkler tutmuş sanki; siyasetçisi, bürokratı ve gazetecisiyle. Tam bir AB çıkarması sayılabilir. Kentin ünlü Conrad Oteli bu kadar kalabalık bir ülke vatandaşlarını ağırlamamıştır... Avrupa Konseyi’nin bugün açıklanacak kararından önce olumsuz dayatmalara karşı muhtemel bir savunma hattı sanki.Otele girdiğimizde Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, inanılmaz bir diplomatik trafik içindeydiler. Başbakan arkadaşlarıyla sabaha kadar çalışmış. Öğle saatlerinde de İtalya Başbakanı Berlusconi ile görüşüyordu. Asansörün başında kalabalık bir medya ordusu az sonra otelden çıkıp Avrupa Konseyi’ne geçecek olan Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ı bekliyor. Türkiye’de hep rahatsız olduğumuz bilinen itişip kakışma yok; zaten çoğunluğunu Fransız gazeteciler oluşturuyor kalabalığın..Doğan Haber Ajansı başta olmak üzere İHA ve Cihan Haber Ajansı’nın ikişer üçer canlı yayın araçları var. Philip Morris-Sabancı ile TABA da otelde bir basın merkezi açmışlar. Canlı yayın araçlarının önünde Türk televizyonlarının ekranlarında izlediğiniz, yazılarını okuduğunuz hemen tüm gazeteciler burada denilebilir. Birbirimize takıldık ‘Türkiye’de kim kalmış?’ diye. Televizyonların teknik elemanlarını da sayarsanız AB zirvesini izleyen medya mensuplarının sayısının 280-300 dolayında olduğu söylenebilir. Avrupa’dan gelen gazetecilerin sayısı ise 3000. Gerçekten tarihi bir olay. Bu kadar basın toplantısını ve ikili temasların trafiğini bir düşünün...Türk gazetecileri tarihe tanıklık ediyorlar.Ama Belçikalı gazeteciler, bizlerin çok sigara içmesinden otel yönetimi gibi şikáyetçi.‘AB’ye girdiğinizde daha az sigara içmek zorundasınız’ diye takılıyorlar bize.PARLAYAN YILDIZLobide tanıdık yüzler; hepsi de AKP’nin ‘ağır topları’, Erdoğan’ın temaslarını bekliyorlar. Bakanlar; Kemal Unakıtan, Mehmet Aydın, Beşir Atalay; ‘A Takımı’ndan Dengir Mir Mehmet Fırat, Egemen Bağış, Murat Mercan, Ömer Çelik, Hüseyin Besli, Yaşar Yakış, Mehmet Dülger, Köksal Toptan ve de Cüneyd Zapsu.Başbakan’la Brüksel’e gelen CHP’den de bir heyet var; Algan Hacaloğlu’nu gördük bu arada. O da ikili temasları dikkatle izleyip, telefonla konuşuyordu.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, üç gündür Brüksel’de. Brüksel Belediye Başkanı ile görüşmesinde Brüksel’le kardeş belediye olma konusunda mutabakata varmışlar. İstanbul’un nüfusunun, Belçika’nın nüfusunun 1.5 katı olduğu dikkate alınırsa, Türkiye’nin AB’ye girişinde en önemli merkez kapısı olduğu anlaşılıyor.Topbaş, yeni yerel yönetimlerle ilgili AB müktesebatı hazırlık çalışmaları için Brüksel’de bir ofisin açılış çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. Gezisini iki gün daha uzatan Topbaş, ‘İstanbul Brüksel’de parlayan bir yıldız. Zihinsel olarak ilk önce İstanbul girecek AB’ye’ diye konuşuyor.Belçika’ya gelen bir başka yerel yönetici de, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Beyoğlu Belediyesi olarak AB fonlarından 300 bin Euro’luk iki fon almış. Türk Belçika İşadamları Derneği- üyeleri ile birlikte geldiği Brüksel’de Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlerle ilgili üç ayrı komisyondan randevular almış. Bu fonları takip etmek çok önemli; birçok kentteki dönüşümler bu sayede sağlanmış. Beyoğlu Belediyesi de bu kapıyı açmak istiyor. ‘Bu fonlarla AB’nin yerel yönetimler noktasında Beyoğlu’na girişini sağlayacağız’ diyor Demircan.BAŞBAKAN TEMKİNLİBaşbakan Erdoğan’ın dün Türk gazetecilerle görüşmesinde ‘Bugünkü hava en azından dünden daha iyi’ demesi, heyettekilerin ‘morallerini’ belirli ölçüde yükseltti. Nitekim Başbakan gün boyunca 10’a yakın ülkenin başbakanı ile bir araya geldi, bazıları ile de telefonla görüştü.Türk tarafının en büyük sıkıntısı Kıbrıs, Ermenistan ve ‘derogasyonlar’ konularında ortaya çıktı. Tam üyelik müzakerelerinin ‘açık uçlu’ olmasına karşı büyük direniş gösterildiği Türk tarafınca ifade ediliyor.Bir siyasetçi şöyle dedi:‘Başbakan hiç heyecanlanmıyor, temkinli davranıyor. Bir dış politika ustası gibi liderlere karşı savaşım veriyor.’GLOBAL STRATEJİMuhatabımıza göre, 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ile bugün çıkacak karar arasında 41 yılın tortularının farkını göreceğiz.Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA) Başkanı Adnan Nas, Brüksel’deki görüşmeleri izliyor. ‘Niye’ diyoruz:‘Biz Türk sivil toplumunun öncü bir parçasıyız. Bu sürece destek veriyoruz. Aynı zamanda global Amerikan stratejisinin AB üyesi bir Türkiye ile çok iyi uyuştuğunu biliyoruz. Arada bir çelişki değil, aksine bir çakışma, üst üste gelme söz konusudur’ diyor.Burada konuştuğumuz bazı diplomatlara göre; Türkiye’nin AB ile bütünleşmesi, sadece Türkiye açısından büyük bir dönüşüm değil, aynı zamanda AB’nin de eğer global bir oyuncu olmak istiyorsa, kendi vizyonunu gözden geçirmesine vesile olması açısından önemli.’ Nas da bu görüşe katıldığını söylüyor.Dün otelden Konsey binasına giderken, üç dil bilen Flaman bir şoförle konuştuk... Bizim Türk olduğumuzu anlayınca ‘iyi şanslar’ dedi ama arkasından şunları ekledi:‘Avrupa’da politikacılar gelip geçicidir; hepsi belirli tavizlerle ayakta duruyorlar.Ama AB’nin genişlemesi bizim için de kaygı verici... Mesela Polonya, hem müzakere sürecinde hem de şimdi AB’nin başını çok ağrıtıyor. Çünkü sürekli fon ve yardım istiyorlar; ama kendi ödevleri konusunda hesap vermeye yanaşmıyorlar.’Bunu söylediğine göre Türkiye’den de endişesi var.Bir başka endişe de; Türk insanının Avrupa’yı istila edeceği korkusu... Başbakan geçen gün Avrupa’ya çalışmaya gelen 2.5 milyon Türk’ün geri döndüğünü söyledi. Avrupalı liderlere ‘Korkunuz bundan olmasın’ dedi... Avrupa, Türkiye’yi iyi tanımıyor. Nüfus artışının hálá 2.5-3’lerde olduğunu sanıyor; halbuki bu oranının yüzde 1.7’lere düştüğünü anlatmamışız hálá... Daha da önemlisi, yine çoğunun bilmediği gibi bizim Gümrük Birliği üyesi olduğumuzu bilenlerin oranının çok düşük olduğunu da kaydedelim.GECEKİ GELİŞMELERGündüzden iyimser olan hava, Türkiye’nin ‘milli menfaatleri’nden geri adım atmayacağının altını çizmesi ile dün gece yemekte bir araya gelen Avrupalı liderlerin yeniden pozisyon alabileceği yorumlarına yol açtı. Liderler arasında genel bir ittifak olmadığı izlenimi açıktı.Türkiye’ye verilecek tarihin, yaz tatili nedeniyle 3 Ekime sarkabileceğinin kulislere yayılması bir başka hoşnutsuzluk olarak dikkati çekti.Görüşmeler gece yarısından sonra da sürüyordu; tarafların taviz vermez net tavırları devam ediyordu.Eğer ‘gri’ bir not ile şimdilik sınıfı geçerse Türkiye, karşısında oluşacak yeni güç dengelerine yeni ödünlerle karşılaşabilecek.. Avrupa’nın gönül ve zihinlerini kazanmak o kadar kolay mı, gelecek 10 yıl içinde...GÜNÜN SÖZÜ‘Umutsuzluğa kapılmak doğru değildir. Kaybetmenin ilk basamağı umutsuzluğa düşmektir.’Alfred Capus