Paylaş
Remzi Kazmaz, Başbakan ve hükümete bir çağrı mektubu yayınladı.
Kazmaz, Karadeniz’in önemli bir çevrecisi, Fırtına Vadisi’ni anlatan ‘Vatandaş Mustafa’ filminin de senaryo yazarı ve yönetmeni.
Kazmaz açıklamasında önemli saptamalarda bulunuyor.
Açılan 32 idari davadan 29 mahkeme kararında da yürütmeyi durdurma ya da ÇED raporlarının iptali kararı olmasına rağmen 220’ye yakın HES projesi kazma vurma noktasında. Ayrıca 600’e yakın HES projesi için dağıtılan usulsüz HES lisanslarıyla her derenin üzerine ÇED raporları alınmaksızın bir gecede kurulacak santralların yarar mı, zarar mı vereceği tartışılırken... Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun verdiği karar, bölge halkını rahatlattı.
Remzi Kazmaz’ı dinliyoruz:
“- Koruma Kurulu’nu ve bizi eleştiriyorsunuz. Koruma Kurulu, neden bu kararı geç verdi diyorsunuz. Pekâlâ siz neden 8 yıldan beri bizlere kulağınızı tıkadınız. Neden, 8 yıldan bu yana mahkemelerin verdiği yürütme kararlarını dinlemediniz; SANKO A.Ş.’nin HES santralının açılışını yaptınız?
- Karadeniz için turizm master planı hazırladınız. Bölge halkına ve namuslu bilim adamlarına ‘HES mi, turizm mi’ diye sorar mısınız?
Dereler kurursa, doğa bozulursa buraya hangi turist gelecek? Turistler santral görmeye mi gelecekler?
- HES santralları hangi istihdamı sağlayacak? Hiçbir yararı yoktur. (Çünkü o modern santrallarda 5-6 kişi çalışıyor.)
- Enerjiye ihtiyacımız çok ama bu vadiler kurursa, bitki örtüsü, ekosistem bozulursa ileride geçim kaynağımız, çayımız, fındığımız da kurursa, o zaman bu bölge halkı ne yapacak, ne ile geçinecek?
- Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararını beğenmediniz. Hem kurul üyelerini hem de biz çevrecileri yine eleştirdiniz. Bir kez de eleştirmeden ‘Benim vatandaşlarım 8 yıldır bu bölgede bir şeyler anlatıyorlar. Bu mahkemeler yıllardır buradaki uygulamalarla ilgili yürütmeyi durdurma kararı veriyorlar. Acaba ne diyorlar’ diye bizi ve mahkemeleri dinlemediniz.
Bize ikide bir ‘Bir avuç çevreci, çapulcu’ demekten vazgeçiniz.
Bu ülkeyi en az sizin kadar biz de seviyoruz.
Kurul kararı, diğerleri için de emsal karar olacaktır.
Çayeli-Fındıklı-Papart-Camili-Aksu-Tonya-Andon-Cimil de kurtulacaktır.”
‘Çevreci’ Kazmaz: Eroğlu saptırıyor
Kazmaz, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu da yanıtlıyor:
“Bakan, basında ‘Çevreciler rüşvet alıyor’ diyor. Mahkeme ve koruma kurulu kararlarına saygılı olması gerekirken Eroğlu, topu taca atarak dikkatleri başka yöne çekiyor. Biz sadece vadilerin korunması için mücadele ettik. Dava ve bilirkişi ücretlerini ödemek için insanlarımız ineklerini sattılar. Bakan rüşvet iddiasını ortaya koyamazsa kendisi hakkında tazminat davası açacağız. Bakan özür dilemelidir. Eğer yapmazsa, asıl rüşvetleri kimin aldığını, dereler üzerindeki kirli sermayenin ana kaynağının kimler olduğunu ve bu kaynağı kimlerin yediğini ortaya koyacağız. Bakan Eroğlu’nun çevrecileri suçlayacağına, Rize’deki Andon İçme Suyu Projesi üzerinde HES kurup Rize halkının suyunu çalan İspanyol firmalarına bu hakkı kimin verdiğini açıklamasını da bekliyoruz.”
Biliyor musunuz
CHP’nin 1972-74 dönemi Ankara İl Başkanlığı ve Dalokay’ın döneminde Belediye Başkan Yardımcılığı yapan, gazeteci Mete Belovacıklı’nın babası Murat Belovacıklı’nın (80) vefat ettiğini, cenazesinin bugün Kocatepe Camisi’nde kılınacak öğle namazından sonra Sinop Gerze’de toprağa verileceğini...
Ali Nesin: Vize için aşağılandım
PROF. Ali Nesin, Almanya’daki dostlarının Essen Üniversitesi’nde bir Aziz Nesin’i anma gecesi düzenlemek istediklerini, bu vesileyle Vakfa da üç-beş kuruş para gelme düşüncesiyle gitmeye karar verdiğini ama AB vizesi almak için başına gelenleri şöyle anlatıyor: “İstedikleri tonlarca belge yetmezmiş gibi bir de konsolosluğa bizzat, sabahın köründe saat 06.30 filan gitmem gerekiyormuş. Aşılayıcı bir durum. Hiç bir saatinde gitmemeye kararı aldım; beni Almanya’ya davet eden dostlarımızı kırma pahasına. Dostlarımız beni bağışlasınlar. Bu kadar alçalmayi ne kendime ne Aziz Nesin’e ne de Nesin Vakfı’na yedirebildim.” Daha sonra ricalar-minnetler ve farkslar çekilmiş ve Nesin’e şu haber gelmiş: “Konsolosluktan bir yetkili oğle saatlerinde benimle tanışmaktan büyük onur duyarmış. Vize bölümüne değil de konsolosluğa kadar gidip benimle tanışmasına ve böylece onurlanmasına olanak tanıyabilir miymişim? Az kalsın tuzağa düşüyordum. (...) Vizeyi vermediler. Almanya’ya gitmeye bayılmadığı, hele bu davranış biçimleriyle hiç mi hiç gitmek istemediğimi (umurlarında olmasa da) Alman otoritelerinin ve kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım.”
Facebook cezası
NEREDEYSE alıştık artık. Önce Zonguldak’ta bir emniyet amiri bayan bir sayfayı paylaştığı için, şimdi de bir öğretmen Facebook’ta yorum yaptığı için ceza alıyorlar. AKP’nin demokrasi getirdiğine inanan, inanmaya başlayan tüm çağdaş demokrasi ve hukuk devletini benimseyenlerin kendine sorması lazım: Dünyanın neresinde (Angola, İran, K. Kore hariç) Facebook’tan dolayı mesleğini kaybeden memur vardır?
YouTube kapalı! Onun nedeni de Atatürk’e hakaret değil bunların yapacağı İslami devrimde bazı görüntülerin elden ele dolaşmasını önlemek için.
Bunun dışında IMEI numaralarından telefon takipleri yapılmaları saymıyorum.
Bir tane AKP yandaşı çıkıp söyleyebilir mi bütün bunların ileri demokrasinin doğum sancıları olduğunu? Komik oluyorlar ama artık gülünecek durumda bile değiller.
Okan ÖZTÜRK
GÜNÜN SÖZÜ
“Din dersleri konusunda yüz kızartıcı bir çelişki yaşanıyor. Türkiye’de din derslerinin kaldırılmasını isteyen Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF), Almanya’da kendisi din dersi veriyor. Biz ise din derslerinin kaldırılmamasını ama her inanca göre o inancın uzmanlarınca verilmesi gerektiğini savunuyoruz.”
(Almanya Alevi İslam Birliği -AAİB- Genel Başkanı Alişan Hızlı)
Paylaş