TÜRKİYE’de 1.197 adet kayıtlı gemimiz gözüküyor. Ancak bunun 687’si uluslararası sularda deniz ticareti yapıyor.
(Yunanistan’da bu sayı 6.000, Rum kesiminde de 2.770) Denizcilik Müsteşarlığı kayıtlarına göre, küçük tekne ve yat kaptanları dahil 300 bin ‘gemi adamı’mız var; gerçek anlamda ise ticari gemilerde çalışanların sayısı 40 bin... Bunlara ‘gemi zabiti’ deniyor. Dünyada zabit ve gemi personeli olarak sadece 200 bin Filipinli çalışıyor. Filipinlilerin ülkelerine kazandırdıkları döviz tutarı yılda
2.5 milyar doları buluyor.
Yunanistan denizcilik sektöründen yılda en az 60 milyar dolar gelir sağlıyor. Yunan bayraklı gemilerde ağırlıklı olarak da Filipinler çalışıyor.
Peki uluslararası sularda çalışan Türklerin sayısı ne kadar?
1.200 kişi.
Geçen hafta bir grup gemi adamı ile görüştük.
Türk denizcilik sektörü ile ilgili ilginç bilgiler aktardılar. ‘Armatörler kendi haklarını güzel bir şekilde koruyorlar ama bizlerin ne olacağını düşünen yok?’ diyorlar.
Gemi adamlarının sorunu; eğitim belgelendirme ve vardiya standartları hakkındaki uluslararası STCW sözleşmesinin Türkiye’de uygulanmasının gözardı edilmesi..
14 YILLIK GEÇİKME
STCW 1985’den itibaren tüm dünyada uygulamaya geçilirken, TBMM’de 1989’da kabul edilmiş ne yazık ki yürürlüğe girmesi 14 yıl gecikmeyle, 29.10.2003
de Bakanlar Kurulu’nun kararıyla olmuş... Nedense sözleşmenin yürürlük tarihi 1989’a çekilmiş... Kanunun geçmişe dönük kabul edilmesi bazı çevrelerce bir ‘skandal’ olarak nitelendiriliyor. İç hukuka aykırı yönetmeliklerin çıkarılmasıyla da gemi adamları bir çok haklarını kaybetmişler.
Bir örnek verirsek... Dünyanın en büyük gemisinde vardiya zabitliği yapabilecek olan bir kişi ancak bir kosterde çalışabilir duruma düşürülmüş.
Peki neden bu usulsuzluk yapılmış; bir kasıt mı var? Neyin tekeli yaratılıyor.
Bir gemi adamını dinliyoruz:
‘Makina, güverte ve telsiz zabitleri arasında alaylı-okullu farkı gözetilmektedir. Yıllardır bu dallarda sınavlara girip STCW’ye uygun eğitimi alan bizlerin hakları, uluslararası sözleşmelere aykırı olarak üniversite mezunu olanların gerisinde bırakıldı. STCW’ye uygun eğitim alan bizlerin ehliyetleri 7 yıldır verilmeyince dışarıda çalışamaz olduk. Neden ille de akademik kariyer... Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok; gemi adamlarının önü kesilmiyor ve akademik kariyer aranmıyor. Ama bizde nedense bu konuda anlamsız bir inatlaşma var ve binlerce gemi adamı, bırakın Türk gemilerini uluslararası gemilerde dahi çalışamıyor.
İNGİLTERE’DEN Mİ ALALIM?
- Peki sizin haklarınızı koruyan bir makam yok mu?
- Tüm Denizciler Derneği yaklaşık 20 aydır haklı mücadelesini Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Denizcilik Müsteşarı Av. İsmet Yılmaz’a anlatmaya çalışıyor. Gemi mühendisi olan Bakan, hem gemi mühendisi hem de avukat olan Müsteşar sorunu çok iyi biliyorlar. Onlarda anlamsız şekilde alaylı-mektepli tartışmasında taraf oluyorlar. Bu durumda STCW’ye uygun eğitim almak için ille de İngiltere’ye gidip binlerce paund mu harcamamız isteniyor? Dışarda çalışıp ülkeye döviz getirmek amaç olması gerekirken, niye böyle gereksiz bir engelleme? Hiçbir yetkili de bu konuya değinmek istemiyor. Efendim sorunumuz çoktur, Türk Deniz İş Kanunu’ndan başlayıp Uluslararası Çalışma Örgütü’nden (İLO) çıkarsak çok şeyler konuşabiliriz.
Evet AB kapısında beklerken, deniz adamlarına bu ehliyetin verilmemesinin arkasında ne olabilir ki...
Vur esnafa
ANKARA’nın Modern Çarşısı, Ankara Kalesi’nden sonra önemli bir ‘simgesel’ yapıt sayılır. Mimari projelerin yarışması sonucunda yapımına 1950’lerde başlanmış, 1954’te bitmiş; Ankara’nın İstanbul’daki ‘Perşembe Pazarı’ sayılabilir. 24.12.2003’te 232 işyeri ‘cayır cayır’ yandığında çoğu sigortasız olan çarşı esnafı ekonomik anlamda tükenmiş; binanın kültürel dokusu zedelenmiş, Ankara merkezinde ticaret durmuştur.
Yangından sonra hükümetin şeffaf eli sözlü olarak uzanmış, bunlar da esnaf için bir ölçüde teselli sayılmıştır.
Bakın o günlerde ne ‘vaatler’ verilmiş:
VERİLEN SÖZLER
- Başbakan Erdoğan: ‘Hasar tespitleri valilikçe yapılacak, ondan sonra elimizden gelen desteği, yardımı yapacağız.’
- Devlet Bakanı Babacan: ‘Rapor iyi çıkarsa ya da ek takviye, birtakım inşaatlarla iş çözümlenebilirse, en iyi çözüm budur.’
- Adalet Bakanı Çiçek: ‘Statik raporlar temiz çıkarsa, el birliği ile bina yapmaya gayret ederiz.’
- Vali Yahya Gül: ‘Binanın statiği temiz çıkarsa binanıza tekrar girebilirsiniz. En kısa zamanda tamirini yapacağız.’
- Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, ‘İnşallah binayı tekrar yapmamız için herhangi bir sebep yok, biz elimizden gelen bu anlamda her türlü desteği yapmaya hazırız. Tekrar ediyorum, her türlü yardıma ve desteğe biz hazırız.’
Devlet, afet kapsamına aldığı esnafa dükkán başına 1-3 milyar arasında yardım yaptı. Uzun uğraşlardan sonra binanın statik raporları ‘temiz’ çıktı.
SEÇİMLER OLUNCA
Hükümet, İl Özel İdaresi’ne ait 2.342 metrekarelik Modern Çarşı’nın tekrar yapılması için gerekli ödeneği Valilik bütçesine aktardı. Üç aşamalı bir ihaleye karar verildi: 68 milyar maliyetle ilk olarak binanın sıyırma ve temizliği yapıldı. İkinci proje tadilat ve onarım projesiydi... İhale yapıldı, ancak sözleşmesi yapılmadı.
Ancak bu aşamada yerel seçimler oldu ve Gökçek seçimleri kazandıktan bir hafta sonra Valiliğe bir yazı yazdı. Özetle; burası, 1/1000 ölçekli Ulus tarihi kent merkezi koruma ıslah imar planı kapsamındadır... Sebze Hali de dahil bu alanda bir plan değişikliği düşünülmektedir... Proje değişikliklerin Belediyemize ve Ankara Koruma Kurulu’na sunulması gerekmektedir... Yeni projede otopark ruhsatı gerekmektedir.
Esnaf ne oluyor diye endişeye kapılıyor.
GÖKÇEK TALİP
Gökçek Valiliğe ikinci bir yazı daha göndererek, belediyenin yeni projesinin gerçekleştirilmesi için binayı satın almak istiyor.
Ancak, ortada mevcut proje bulunmuyor.
Gökçek’in beklenmedik bu niyeti karşısında esnafın ‘afet acısı’ bir kat daha artıyor. Esnaf diyor ki: ‘Biz burada 232 işyerinde 1000’e yakın çalışanımızla ekmek yiyoruz. Devleteve Belediye’ye çeşitli vergi, sigorta gibi ödemelerle ayda 4 trilyonluk bir katkı sağlıyoruz Hazine’ye... Bunlar nasıl göz ardı ediliyor? Protokol valiliği dışında bir etkinliği görülmeyen Vali Yahya Gür, Gökçek’in bu binayı satın alma girişimi karşısında direnemedi. Ve 10 gün önce emekli olup bizleri mağdur etti.’
Yetkisi olduğu halde bunu kullanmayan Gür, çarşının belediyeye satılıp satılmaması konusunu, AKP’lilerin ağırlıklı olduğu İl Genel Meclisi’ne havale ediyor. (Meclis dağılımı; AKP 96, CHP 14, 5 MHP)...
Çarşı esnafı, konuyu ağırlıklı olarak gündeme taşıyor; konunun altı hafta görüşülmesini engelliyor. Bu arada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği başta olmak üzere Başbakan’la iki kez görülüyor; diğer parti başkanları ve milletvekilleri dahil 54 makamla görüşmeler yapılıyor. Herkes, esnafın yaşadıklarını haklı görüyor. Ancak konu Melih Gökçek’e dayanınca karşı bir tavır alınamıyor.
Ve sonuçta satış kararı İl Genel Meclisi’nden geçiyor. Buna karşılık Modern Çarşı esnafı da kararın iptal edilmesi için yargıya başvuruyor.
Hani Modern Çarşı, eylül ayına kadar onarılıp esnaf içine girecekti?
Bakan Coşkun ve Gökçek’in tavrı
MODERN Çarşı Esnaf Temsilcisi Özdemir Göktaş bakın bu konuda neler söylüyor:
‘Başbakan ikinci görüşmemizde Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’u hakem tayin ettirdi. Ancak Sayın Coşkun’un kardeşi Kadir Ramazan Coşkun, Büyükşehir Genel Sekreteri... Nitekim Bakan Coşkun’un,2 Temmuz’da bize ‘Üzgünüm, bir şey yapamadık, yetkisizim’ demesine hayret etmemek mümkün değil. Bu durumda verilen sözlere karşın sahipsiz kaldık. Hakkımızı kim soracak? Baştan ‘Burayı yıkanın başına binayı yıkarım’ diyen Esnaf Odası Başkanı Ali Rıza Ercan bizi unutarak Sayın Gökçek’in yanında yer almasına ne anlam verilmelidir? Yangından sonra acılarımıza ortak olmak isteyenlerin, ATO Başkanı Sinan Aygün dışındakiler bugün nedense bizden uzak duruyor. Yazılı ve sözlü randevu taleplerimize Melih Gökçek yanıt vermiyor, geçen aralık ayında verdiği‘her türlü desteğe hazırız’ sözünü unutmuşa benziyor. Sayın Gökçek, TV’lerde kamulaştırmada bölge halkının katılımını sağlayacakları, katılımcılık ve saydamlık gibi vurguları ne yazık ki havada kalıyor.’
(İstanbul İkitelli esnafı; Sayın Ali Coşkun’a; OSB’de, Halil İbrahim Kılıç’ın kaçak ‘gecekondu işhanı’ konusunda ne gibi yasal işlem yapıldığını soruyor, yanıt bekliyorlar.)
Yaşar, BEDK üyesi çıktı
ABDULLAH Gül’ün, Dışişleri Bakanlığı AİHM dairesinde görevlendirdiği ancak tepkiler üzerine istifa etmek zorunda kalan Doç. Hasan Nuri Yaşar kimdir?
- Geçmişte Marmara Üniversitesi’nde, Prof. Ömer Faruk Batırel’in Rektörlüğü, Prof. Fehim Üçışık’ın Hukuk Fakültesi Dekanlığında ‘idare hukuku’ öğretim üyesi olarak görev yapmış. Yani ‘Işık cemaati’ mensubu sayılıyor. İddiaya göre, Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer’in tavassutu ile Adalet Bakanlığı’nda görevlendirilmiş, daha sonra yasal olmayan bir biçimde Dışişleri Bakanlığı’na geçmiş. Türban savucusu olan Doç. Yaşar’ın eşi Serap Yahşi Yaşar, AKP’nin türbanlı 5 kurucusu arasında yeralmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Bayan Başar’ın türbanı ‘simge ve dayatma unsuru’ olarak kullandıkları gerekçesiyle AKP’ye ihtarda bulunmuştu. Bayan Av. Yaşar halen AKP MKYK üyesi... Dışişleri Bakanlığı Gül’ün, türbanı militanca savunan Yaşar’ı bakanlığın AİHM dairesinde görevlendirmesi büyük tepki yaratınca Yaşar istifa etmek zorunda kalmıştı.
SEZER ONAYLAMIŞ
Doç. Yaşar’ın, Bakanlar Kurulu kararınca (Resmi Gazete,27.5.2004) ‘Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’ üyeliğine atandığı ve Cumhurbaşkanı Sezer’in bu kararı onayladığı belirtiliyor. Doç. Yaşar, Sezer’i türbanlılara karşı ‘istihbarat çalışması yapmakla’ suçlamıştı.
Biliyor musunuz?
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 Basın Özgürlüğü ödülünü, basın özgürlüğü, editoryal bağımsızlık ve tekelleşme karşıtı yazılarıyla bilinen gazeteci Ragıp Duran’a verdiğini... Başbakan Erdoğan’ın, Fransa’da yaşayan Türklerle bir araya geldiği toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Uluç Özülker’in Başbakana eşlik eden parti yöneticilerini takdim ederken her seferinde ‘AK Partimizin...’ diye hitap etmesinin tepki uyandırdığını... Başbakan Erdoğan’ın Bulgaristan’dan geçen Türklerin şikayetleri anında 0533-748 32 54 ve 0532-218 47 77’a iletebileceklerini açıkladığını... ESENKENT’in Bahçeşehir girişi yolundaki kamyonetteki manavın yerinde bugün ‘tam teşekküllü’ bir manav dükkanının faaliyete başladığını, buna kimsenin engel olmadığını...
Biliyor musunuz?
Mesaj Panosu
AVCILAR Belediyesi’nin seçim önesinde ilçe sokaklarındaki kaldırım yenileme çalışmalarının ardından seçim sonrası katılım payı almasını (hane başına 500 milyon) kınıyoruz.
Özcan YENİCELİ
GÜNÜN SÖZÜ
‘Hükümet, kamu yönetimi ile ilgili reformu savunma konusunda yalnızdır.Merkeziyetçi kesimin radikal muhalefetiyle karşı karşıya iken, yerel yönetim reformunu savunanları yanına almayı başaramamıştır. Çünkü yasalardaki eksiklikleri giderme yönündeki önerileri geri çevirmiştir. Hükümetin önündeki en büyük engel Cumhurbaşkanı değildir.’