Paylaş
Partiler feshedildi, birçok siyasi parti lideri gözaltına alındı ve yargılandı. Atatürk’ün büyük bir özveriyle Cumhuriyet değerleri üzerine kurduğu CHP, TDK ve TTK gibi çok sayıda kurumun kapatıldığı bu sürecin, Atatürkçü düşüncenin en fazla zarar gördüğü, çok sayıda Atatürkçü aydın ve düşünürün zindanlara tıkılarak yıpratıldığı dönem olarak tarihe geçti.
Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Demir doğru tespitler yapmış açıklamasında. (Keşke siyasi partilerimizden de buna benzer açıklamalar gelse... Nerde!) Demir diyor ki:
- Yalnızca siyaseti ele geçirmekle kalmayan, yönetim politikalarında toplumsal muhalefeti ve eleştirileri de baskı altına alan bu darbe yönetimi, ABD’nin neoliberal politikalarına ivme kazandıracak bir araç olarak da kullanılmış ve desteklenmiştir.
- Cumhuriyet döneminin kurucu felsefesindeki demokratik, laik ve halkın yönetimde söz sahibi olduğu anlayış ortadan kaldırılmış; siyasi partiler, işçi ve memur örgütleri gibi her türlü toplumsal örgütlenme baskı altına alınarak, toplum üzerinde bir apolitizasyon programı uygulanmıştır.
- 800 bin insan gözaltına alınmış, 250 bin demokrat-yurtsever insanımız tutuklanmıştır. Bunun sonucunda yurtsever, aydın, demokrat, devrimci insanlarımızın birbir işkencelerden geçirilmesi sonucunda, bir korku imparatorluğu oluşturulmuştur. Bu imparatorluğun oluşumuna yataklık eden sivil uzantılar, zaman içerisinde muhbirlik ve ispiyonculuklarının ödülünü almışlardır.
- 12 Eylül’ün oluşturduğu korku düzeninin izleri günümüze kadar ulaşmıştır. Bunların izlerinin silinmesinde herkese sorumluluk düşmektedir. 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen anayasa değişikliği paketinde en büyük propagandayı 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin yargılanacağı üzerinden yapan AKP iktidarı, bugüne kadar bu vaadini gerçekleştirmemiştir.
12 Eylül darbesinin maliyetinin bugün nelere mâl olduğunu kestirebiliyor musunuz?
Somali’de 190 bin çocuk ölüyor
‘Hoyo hoyo vanba hana hoy’
(Anne anne açım anne)*
*Somali’de çadırlardan gece yükselen bebek ağlamaları.
Unutmayınız.
Öğretmenler Günü ikramiyesi ne kadar olmalı
DEMOKRAT Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den iki şey talep ediyor:
1- Öğretmenlere ödenen eğitim-öğretime hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir. Eğitim ordusunda ayrımcılık yapılmamalıdır.
2- Öğretmenler Günü ikramiyesi unutulmasın. Ancak 570 lira olarak değil, bir maaş tutarında olmalıdır.
Biliyor musunuz
CHP’li il genel meclis üyelerinin, İzmir’deki gibi İstanbul’daki Cemevleri’nin elektrik, su ve onarım giderlerinin il özel idare bütçesinden karşılanması için bir soru önergesi vererek, geçen ağustosta aynı önerinin CHP ve MHP’li üyelerin oy çokluğuyla kabul edildiğini (İzmir Valisi M. Cahit Kıraç reddetmişti) belirterek bu durumu İstanbul Valisi Hüseyin Mutlu’ya hatırlattıklarını...
Libyazedeler unutuldu mu
“BEN 55 yaşında, Dr. Jeofizik Yüksek Mühendisi Dr. Ali Ersin Us’um. Libya Trablus’ta Amerikan-Libya ortaklığı olan Oasis (Waha) Oil Company’de 26.09.1999’dan beri, 11.5 yıldır çalışıyordum. Libya’da 17 Şubat’ta başlayan olaylardan sonra o zamanki Trablus Elçimiz
Sayın Levent Şahinkaya’nın uyarısı ile eşim ve 6 aylık kızımla THY uçağının birisi ile 23 Şubat’ta İstanbul’a geldim. Çektiğimiz sıkıntıları hiç anlatmıyorum. Ankara’da bir arkadaşımın
evinde kalıyorum.
Devletimiz Libya’dan kaçmak zorunda kalan ve Türk şirketlerinde çalışan vatandaşlarımıza 3’er maaş verilmesini sağlarken benim gibi yabancı şirketlerde çalışan vatandaşlarını ne yazık ki unuttu. Şu anda bir şirkette danışmanlık yapıyorum. Kaçarkan Libya’da iki arabamızı, eşyalarımızı ve giysilerimizi yani her şeyimizi bırakmak zorunda kaldık. Çalıştığım şirketten hak ettiğim yaklaşık 150 bin doları kıdem tazminatımın da ne olacağı belli değil. Bizim arabalardan birisini kaçarken Libyalı bir arkadaşın evine bırakmıştık. Şu anda Trablus’ta evimizin önünde kalan benim adıma kayıtlı diğer arabamın ve ev eşyalarımın tamamen yağmalandığını öğrendim. Libyalı arkadaşımın ve benim uzun uğraşlarımızdan sonra kendi evinde koruma altına aldığı diğer arabamızı epey de para harcayarak önceki hafta bir yolunu bulup Trablus’tan Türkiye’ye gelen bir gemiye yüklettik.
Yabancı uyruklu eşim
Nadezda Shchetinina adına olan otomobil, Ambarlı Gümrüğü’ne bırakıldı; altı ay kullanma iznimiz varmış. Sonunda arabamızı geri götürmemiz söylendi...”
Us’un mektubuna daha daha fazla yer vermeyeceğiz. Çünkü oradaki her şeyi yağmalanmış, şirketinden parasını alamamış... Bunlara çözüm istiyor.
Ankara’da başvurmadığı makam kalmamış... Şu sözleri “yeter artık” dedirtiyor:
“Diğer ülke vatandaşı arkadaşlarımla telefon ve internet aracılığıyla görüşüyorum. Onların devlet yetkilileri Libya’dan kaçmak zorunda kalan vatandaşları için her türlü özveriyi ve duyarlılığı gösteriyorlar.”
Dileriz bu gibi sorunlar çözülür. (ersin.us@hotmail.com)
Marmara kıyısı yeşillensin
SAHİL Yolu’nun Ayamama deresinin önünden geçerken otonun penceresini açın, kötü kokuyu asla unutamazsınız. Aynı koku E-5’te Topkapı-İncirli’den gelip Ataköy’e dönerken de var (hani şu Olimpiyat tesislerine doğru). Ataköy Konakları’nın ismini ‘...’ Konakları bile yapmış gençler. 17 Ağustos depreminden sonra bu bölge kuzeye taşınacaktı (Erzincan örneği gibi). Aslında doğrusu budur, Marmara kıyıları yeşil saha ve orman olmalı ve buralardaki yapılaşma daha kuzeye gitmeli. Japonya ve ABD’de örnekleri var.
Faruk YURDATAP-BAKIRKÖY
Paylaş