Paylaş
Yüksel Yavuz ve Ahmet Aslan’la birlikte piyasa konuşuyoruz. Masamda Kemal Kağan’ın kitabı var. Ahmet Aslan, Adana’da 8 mağazası olan bir işadamı. Üniversite tahsilini tamamladıktan sonra uzun bir süre öğretmenlik yapmış Ahmet Bey…
Sonra da mobilya sektörüne geçmiş, 25 metrekare bir dükkanla ikinci hayatına başlamış.
Bugün 5 kardeş büyümeye devam ediyorlar…
36 ay vadeyle mobilya satıyorlar… Bu da epey güçlendiklerini gösteriyor…
İşe borç para alarak başlamışlar…
Tıpkı Osmanlıların İngiltere’den borç para alarak Kırım Savaşı’nda ihtiyaçlarını giderdikleri gibi… Zaten borçlanmaya da 1854 yılında Kırım Savaşı’nı finansmanını sağlamak için başlamışız. Derken 1855’te ikinci kez borç para alınca adamlar kefil istemişler… Yazara göre bize İngiliz ve Fransız hükümetleri kefil olmuş…
Tabii baskılar da başlamış… “Para alan, emir de alır” sözü gerçekleşmiş, 1856’da Islahat Fermanı yayınlanmış ki bu ferman yabancı sermayenin içeri girmesine neden olmuş…
Kitaba göre 1867 yılında toprak satışı da başlamış…
Görüyorsunuz işte borçlanma tarihimiz oldukça eskilere dayanıyor…
Avrupa Sanayili yılları yaşarken, bizden de toprak ürünü almaya başlamışlar… Ispanak, meyve, ham yün, ipek, bitkisel yağ satmışız, makine parçası almışız…
1911’de 24 milyonluk ihracat yaparak rekor kırmışız lakin ithâlâtımız da almış başını gitmiş… 45 milyonluk ithâlât yaparak güle oynaya bugünlere gelmişiz…
Görülüyor ki yıkılmadık ayaktayız…
Ahmet Aslan’a bunları anlatıyorum… 36 ay vadeyle koltuk takımı alan bir müşterinin yıkılması mümkün değildir… Zaten kredi kartlarına da boğulmuşuz ki 36 ay vade kurtarıcı gibi bir şey…
Sonra şöyle diyorum: “Ama ben müşterinin koltuklardan 14. ayda sıkıldığını duydum…”
İlk ay koltuklar yeni, müşteri taksit ödüyor, sorun yok… İkinci ay, üçüncü ay, döndüncü ay yine sorun yok… Ama 14. ayda koltuklar artık yeni değil ve müşteri taksit ödemeye devam ediyor… Sıkıcı tarafı burası…”
“Gel sen koltukları satma, kiraya ver…” dedim…
“Nasıl olacak?” diye sordu…
Önümde kitap var, borçlanma tarihimizi ona adapte ettim…
Eğer alınan şey ekstra kaynaksa ve kalkınmayı sağlıyorsa sorun yok, ancak ihtiyaçlar için harcanmış ve tüketilmişse sorun var… Kalkınan ülkede iş vardır, alınan parayla gedikler kapanıyorsa işsizlik vardır… Sorun bu kadar basit…
Müşteriye koltuğu kiraya vereceksin, koltuk eskimeden kira bitecek ve eskimeyen koltuğu alıp bir başkasına kiralayacaksın, eski müşteriye yeni koltuk vereceksin…
Hem ucuz, hem mantıklı…
Böylece müşterinin evinde koltuklar her yıl değişecek…
Ahmet Aslan da “Bunu düşüneceğim…” dedi…
Galiba olmayacak… Kimse sabit gelirli vatandaşı, “her yıl koltuklarını değiştirenler sınıfına” dahil etmiyor…
Tıpkı bizi AB’ye kabul etmedikleri, bin dereden su getirdikleri gibi…
Kiralık koltuk projem geçerlidir, bu kitap bana çok şey öğretti. Borçlanma stratejimi değiştirmeye kararlıyım…
Eğer sizler de ülkemizin borçlanma tarihini akıcı bir Türkçe’yle okumak istiyorsanız bu kitabı mutlaka edinin…
İnanın çok şeyler öğreneceksiniz, belki de kitap bende bıraktığı etkiyi sizlerde de bırakacak…
Borcu seveceksiniz…
Ama bu arada dikkat edin, borç kalkınma için alınmalı, gedik kapama için değil…
Yoksa tarih tekerrür etmez…
Paylaş