Paylaş
Ne var ki bu sadece taktiksel, kısa vadeli bir adım. Şimdi asıl uzun vadeli, stratejik planı düşünme vakti.
PYD KADRAJI
30 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretine katıldığımda, Başkan Obama’yla görüşmesinin içeriğini bu köşede yazmıştım. Ankara, “Gelin PYD’den vazgeçin, onların yerine biz savaşalım” demişti. Ancak Washington PYD’yi gözden çıkaramamıştı. Türk ordusunun isteksizliği ve Rusya’yla yaşadığımız ihtilafın da etkisiyle, Türkiye’nin teklifi havada kalmıştı.
Peki ne oldu da şimdi Türkiye ipleri eline aldı? Moskova’yla ilişkilerin normalleşmesi ve orduda yapılan tasfiyenin bu kararda etkili olduğu muhakkak. Ancak asıl mesele, PYD.
*
O günlerde Türkiye de, ABD de PYD’nin kuzey Suriye’deki varlığına “bütünsel” bakıyordu. Bugün ise Türkiye PYD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığını kabullendi. Yani kadrajını daralttı. ABD de PYD’yle Fırat’ın batısında –şimdilik- “çalışmaktan” vazgeçti.
Harekatın ilk bir haftalık aşamasında bu işbirliği yürüdü. Türk askeri ve desteklediği muhalifler Cerablus’u IŞİD’den alarak, PYD öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) buraya girmesini önlediler. Yani PYD-YPG’nin Fırat’ın batısında iyice yayılıp kantonlarını birleştirme planına –şimdilik- sekte vurdular. Ne var ki daha şimdiden, bu taktiksel planın sıkışacağı noktalar açığa çıktı.
SIKIŞMA NOKTALARI
Herşeyden önce, ABD’nin “PYD Fırat’ın doğusuna çekilecek” taahhüdüne rağmen örgüt buna direniyor. Bu da Türk askerinin ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) PYD ile çatışmasına yol açıyor. Washington rahatsızlığını dün açıkça ortaya koydu. Pentagon sözcüsünün, “Türk silahlı kuvvetleri ile SDG’nin çatışması kabul edilemez” demesiyle. Zaten farkındaysanız ilk günlerde ABD “hava kontrolü” sağlarken, şimdi ismi telaffuz edilmiyor.
Rusya-İran-Esad ekseni de denklemde. Rusya ve İran’ın bu harekata yeşil ışık yaktığı aşikar. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in operasyondan hemen önce sarfettiği "PKK, PYD ve PJAK farklı değil" sözü, bunun ipucu. Kuzeyde bir Kürt özerkliği istemeyen Esad’ın geçen hafta ilk kez YPG'yi vurması da bir uzlaşmaya işaret ediyor.
İran ve Rusya’yla doğrudan, onlar üzerinden Esad’la da dolaylı olarak yapılan anlaşma ise üç aşağı beş yukarı belli. Ankara’nın Halep ve çevresinde Şam rejimine karşı savaşan muhaliflere desteğini yavaş yavaş geri çekmesi beklenebilir. Esad'la ilgili olarak da sessizliğini sürdürecektir.
*
Ancak ne var ki bu cephe de çatışma riskinden azade değil. ABD’de Suriye'yi en yakından takip eden uzmanlardan, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Joshua Landis’le konuşuyorum. Landis’e göre, “Türkiye ve Rusya, belli bir bölgeye girilmemesi üzerinde anlaşmış görünüyor.” Bahsettiği, Esad kontrolündeki bölgeler.
“Peki üzerinde uzlaşılan bölgenin ucuna gelindiğinde ne olacak? Sahadaki güçler ulusal çıkarlarının çatışmasıyla bataklığa sürüklenebilirler” diyor. Ve şimdilik geri çekilen Rus jetlerinin yeniden Azez-Mare hattında havalanma ihtimalini hatırlatıyor.
*
Diğer yandan Türkiye ve PYD arasındaki çatışma devam ederse ABD, Rusya-İran-Esad cephesine de baskısını arttırabilir. Esad YPG’yi vurduktan sonra Pentagon’un "benzer bir olayın tekrarlanmaması için Suriye yönetimini uyardık” demesi dikkate değer.
UZUN VADELİ PLAN
Tüm bunların ötesinde Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı, ÖSO'nun ele geçirdiği bölgeleri ne kadar elinde tutup tutamayacağına da bağlı. ÖSO’nun SDG’ye kıyasla daha zayıf olduğu göz önüne alınınca, Türkiye destek için Suriye’de bir süre kalıcı olacak gibi görünüyor. Peki acaba Başkan Putin Türkiye’nin kuzey Suriye'de kalıcı bir güvenli bölge kurmasına razı olur mu?
Dahası Türkiye’nin desteklediği muhalifler SDG’nin yerini dolduramadığı takdirde, ABD PYD’nin tekrar Fırat’ın batısına geçmesine izin verecektir. Kaldı ki IŞİD’e karşı asıl büyük savaşı, yani Rakka savaşını SDG verecek. Dolayısıyla Washington’ın bu ortağını kızdırmayı göze alması beklenmemeli.
Türkiye’nin Suriye’de kalışı uzadığı oranda ise, bu çatışma hatlarının kızışma ihtimali yüksek.
*
Kısacası Türkiye’nin Suriye’deki varlığı ve ABD ve Rusya’yla ilişkileri, PYD meselesine düğümlenmiş durumda. Bu yüzden zamanla kördüğüme dönüşebilecek bu taktiksel adımı, bu sıkışıklıkları aşabilecek uzun vadeli stratejik bir plana dönüştürmek gerekiyor.
Bunun yolu da, PYD ikilemini çözmekten geçiyor. Bir diğer deyişle, bu örgütü zamanla PKK-YPG çizgisinden ayrıştırarak, sınırlarımızda dost bir hat oluşturmaktan.
Çünkü kaderimizi ancak bu şekilde gerçekten elimize alabiliriz.
Paylaş