Paylaş
Bu teklifi Türk yetkililer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisinde Amerikalı muhataplarına yaptılar. Ve Türk askerinin karadan müdahil olması için, ABD’nin havadan destek vermesini istediler.
Ancak ABD, henüz PYD’den vazgeçmeye yanaşmıyor.
CEMİL ÇİÇEK: “SUÇLU ABD DEĞİL”
Bir önceki yazımda, “ABD’nin bu öneriyi kabul etmemesinin bir sebebi, Türkiye’nin Suriye’de nüfuz sahibi olmasını istememesi” diye yazmıştım. Ve örnek olarak, 1. Körfez Savaşı’nı göstermiştim. Zira o dönem tezkerenin Meclis’ten geçmesine rağmen, Türkiye kuzey Irak’a son derece sınırlı müdahil olabilmişti.
Hakeza ABD’nin eski Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz de sonradan, ''1. Körfez Savaşı'nda Türkiye'ye verdiğimiz sözleri tutmadık'' itirafında bulunmuştu.
O dönem ANAP hükümetinde Devlet Bakanı olan Cemil Çiçek, yazım üzerine aradı. Ve yorumuma itiraz etti. Şu an AK Parti Ankara Milletvekili olan Çiçek’e göre, Türkiye’nin kuzey Irak’a sınırlı girebilmesinin müsebbibi ABD değil, tezkerenin kendisiydi.
*
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, malum, tezkerenin geçmesi için çok ısrarcıydı. Bunda ABD Başkanı olan Baba Bush’la yakın ilişkileri de etkiliydi. Muhalefet ise hararetle tezkereye karşı çıkıyordu. ANAP içinde de karşı olanların sayısı epey fazlaydı. Buna Başbakan Yıldırım Akbulut da dahil.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın istifa etmesi de muhalefetin dozunu arttırdı. Yine, halk arasındaki “savaşa giriyoruz” paniği de etkili oldu.
Bununla birlikte tam o günlerde Özal hem siyaseten zayıflamıştı, hem de ABD ile sıkı fıkı ilişkileri tepki çekiyordu.
“TÜRK ASKERİ ÖLÜM ÜÇGENİ’NE GİDECEKTİ”
İşte tüm bunlar sonucunda tezkere Özal’ın istediği şekilde geçmedi. Başta Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı askerin Türkiye’de konuşlandırılmasına izin veriyordu. Ancak sonradan, "Ülkemize bir tecavüz vuku halinde, derhal mukabele edilmesine yönelik” diye değiştirildi. Yani askere sadece meşru müdafaa hakkı verildi.
Çiçek, Türkiye’nin böylelikle büyük bir fırsat kaçırdığı görüşünde. Malum, ABD 36. paralelin kuzeyini uçuşa yasaklı bölge ilan etmişti. Burada oluşan otorite boşluğuna hem PKK yerleşti. Hem de bugünkü Kürt özerk yapısı o günlerde filizlendi. “Biz de olan biteni maç izler gibi seyrettik”, diyor Çiçek. Böylelikle ABD’nin beklentisini karşılamadığımızı da ekliyor.
1. Körfez Savaşı sırasında Washington Büyükelçisi olan Nüzhet Kandemir ise farklı görüşte. O, Türkiye’yi ABD’nin dışarıda tuttuğunu savunuyor.
“Tezkere Özal’ın istediği haliyle geçseydi bile, ABD Türk askerini Bağdat-Suriye arasındaki ‘ölüm üçgeni’ dediğimiz en riskli alana konuşlandıracaktı. Türk askeri Kuzey Irak’a giremeyecekti. Yani birşey değişmeyecekti” diyor. Ve “ABD Türkiye'nin Irak'a girmesini o gün de, bugün de, hiçbir zaman istemedi” diye ekliyor.
“SURİYE’DE KİM KİMİNLE BELLİ DEĞİL”
Peki ya bugün? Ya Suriye’ye karadan müdahil olursak?
Bugün koşullar bambaşka. Herşeyden önce 1991’de Irak’a müdahalenin uluslararası meşruiyeti vardı. BM çatısı altındaydı. Ve ABD öncülüğünde 33 ülke asker göndermişti. Bugün ise ne bir hukuki dayanak var. Ne de ABD dahil kimsenin (İran dışında) asker göndermeye niyeti var.
Kaldı ki ülke büyük bir çıkar çatışmasına sahne. Bu koşullarda karadan girersek, kendimizi bu çatışmanın tam ortasında bulacağız. Dahası 91’de Saddam’ı destekleyen kimse yoktu. Bugün Esad’ın hem Rusya ve İran gibi açıktan, hem de “kapalı” birçok destekçisi var.
Cemil Çiçek, “Suriye’de bugün kim kimin yanında, belli değil. O yüzden ABD ‘PYD’den vazgeçtim, siz girin’ dese bile, 9 kere düşünmek lazım” diyor.
*
Tüm bunların üstüne, bugün bölgenin haritası değişiyor. Irak ve Suriye dağılıyor. Yani savaşın ve sonuçlarının boyutu çok daha büyük.
Zaten bu yüzden ABD bugün mülteciler konusunda harekete geçmiyor. O dönem “Iraklı mültecilerin evlerine sağ salim dönebilmesi” gerekçesiyle uçuşa yasaklı bölge ilan etmişti. Ve kontrolü ele geçirmişti. Bugün ise Ankara’nın “mülteciler için güvenlikli bölgeler kuralım” teklifine yanaşmıyor. Belli ki Suriye’de nüfuz edinmek için henüz erken olduğunu düşünüyor.
Paylaş