Paylaş
Önce: Suriye’ye asker mi gönderiyoruz?
Ankara’da görüştüğüm tüm güvenilir kaynaklarım, bunun kesinlikle mevzu bahis olmadığını söylüyor.
Dün Türkiye ile Suudi Arabistan’ın Esad’a karşı muhalifleri desteklemek için anlaştığı iddiası ortaya atıldı. Bu doğru mu?
Telefonla ulaştığım Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, haberi ne yalanlıyor, ne de doğruluyor. Şunu söylemekle yetiniyor: “Suudi Arabistan’la Suriye konusunda görüşlerimiz örtüşüyor. İşbirliğimiz devam ediyor.”
Ankara’daki önemli bir güvenlik kaynağım ise, son zamanlardaki Türkiye-Suudi Arabistan-Katar yakınlaşmasının Suriye muhalefetini güçlendirdiğini teslim ediyor.
“Daha önceleri farklı ülkeler sahada farklı politikalar izleyerek birbirinin altını oyuyordu. Şimdi ortaklaşma başladı” diyor.
Oklahoma Üniversitesi’ndeki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin başında bulunan, ABD’de Suriye’yi en yakından takip eden uzmanlardan Joshua Landis ise iddiayı doğruluyor.
Bu üç ülkenin Ahrar el Şam ve Ceyş’ül İslam gruplarını desteklemeye karar verdiklerini ve bu grupların Nusra ile işbirliği yapmalarına geçici olarak göz yumduklarını söylüyor.
Zamanla güçlenip Nusra’yı saf dışı bırakacaklarını hesaplayarak.
*
GÜVENLİ BÖLGE SONUNDA KURULUYOR MU?
Aynı güvenlik kaynağım, bu konuda ABD ile asıl anlaşmazlığın eğit-donat programından kaynaklandığını aktarıyor.
Ankara, eğitilen Suriyeli muhaliflerin güvenli bölgede (GB) konuşlandırılmasını, ABD ise sadece IŞİD’e karşı savaşmalarını istiyor.
Ve Esad’la çatışma riskinden kaçınıyor.
Yani GB meselesi de, “Esad’a karşı mı, değil mi” sorusunda kilitleniyor.
Ancak başka bir güvenilir kaynağım, ABD ile son bir aydır bu konudaki görüşme trafiğinin çok hızlandığını ve eğit-donatta prensipte anlaşmaya varıldığını söylüyor.
Yine de ekliyor: “İki ülke bugün anlaşıp karar alsa bile, GB’nin kurulması en az 2-3 ay alır. Eğit-donatta eğitilenler de ancak 1,5 senede bu bölgeyi kontrol edebilecek hale gelir.”
*
PEKİ ABD NE DİYOR?
Amerikalı üst düzey askeri kaynağım, GB konusundaki politikalarının değişmediğini vurguluyor.
ABD’nin eğit-donat’a yaklaşımının değiştiğine dair işareti ise Fred Hof veriyor.
Yani bir önceki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Suriye Özel Danışmanı.
“IŞİD’in ve rejim güçlerinin yanında, bu programda eğitileceklerin sayısı devede kulak kalıyor. Bu nedenle Pentagon yetkilileri bile basına yaptıkları açıklamalarda, bu programa atfettikleri önemin seviyesini gitgide düşürüyor.”
*
ABD’NİN ÖNCEDEN DESTEKLEDİĞİ, TÜRKİYE’NİN DESTEKLEMEYE DEVAM ETTİĞİ “ILIMLI” MUHALİFLER BİR SÜREDİR NUSRA İLE İŞBİRLİĞİ YAPIYOR. ABD BUNA NASIL YAKLAŞIYOR?
Hof, Amerikalı yetkililerin Nusra ile işbirliği konusunda endişeli olduklarını, ancak aynı yetkililerin bugüne kadar ılımlı muhaliflere yeterince destek vermeye karşı çıktıklarını söylüyor.
Yani bu işbirliğinden bir nevi onları sorumlu tutuyor.
Bunu Amerikalı üst düzey askeri kaynağıma da soruyorum.
Nusra’nın terör örgütü olduğunu yineledikten sonra, kritik bir ekleme yapıyor:
“Hem dostlarımız, hem rakiplerimiz ABD’nin böyle örgütlere ve onların destekçilerine yönelik duruşunu şüphesiz ki anlıyorlar.”
Obama hükümetinden yeni ayrılmış üst düzey bir yetkili ise, farklı bir yanıt veriyor: “Nusra gibi gruplara resmi olarak karşı çıkıyoruz, ama pratikte onlara karşı birşey yapacağımızı sanmıyorum. Zira bu sayede Esad’a karşı daha tutarlı bir muhalefet oluşuyor.”
*
PEKİ ABD, MUHALİFLERDEN DESTEĞİNİ TAMAMEN ÇEKTİ Mİ?
Ankara’daki güvenlik kaynağım, ABD’nin son bir ayda desteğini tamamen kestiğini söylüyor.
Joshua Landis de bu görüşte. Şu anda Türkiye ve Suudi Arabistan’ın muhaliflere desteğe öncülük ettiğini söylüyor.
Ve ekliyor: “Amerikalılar bir adım geri attılar ve bu savaşın sonuçlarından bu ülkelerin çok daha doğrudan etkileneceklerini anladılar.
Neticede Türkiye topraklarında 2 milyondan fazla mülteci var.”
*
Ezcümle: Hem Suriye’deki gruplar, hem Türkiye dahil bölge ülkeleri ve ABD, herkes ideolojik farklılıklarını geçici olarak bir kenara itmiş görünüyor.
Ve ABD daha fazla müdahil olmadığı sürece, mevcut durum değişeceğe benzemiyor.
Türkiye’nin ise her gruba eşit mesafede durmaktan başka şansı yok.
Zira bu had safhadaki kaygan zeminde, arkasında durduklarınızın sizi her an arkanızdan vurma ihtimâlini gözardı etmemek gerekiyor.
Paylaş