Paylaş
Ve bu savaşın sinir uçları sınırları aşıyor, içimize kadar nüfuz ediyor.
*
Daha önceki iki dünya savaşından farklı olan ise, şimdi devletlere bir de devlet-dışı aktörler eklenmiş olması. Yani milisler, terör örgütleri ve sayısı bilinmeyen yüzlerce muhalif grup.
Dahası, bu devletler ve örgütler içiçe geçmiş durumda. Aralarında birçoğunun Türkiye ile çıkar çatışması içinde olması da cabası.
TÜRKİYE’NİN DİPLOMASİ SAVAŞI
Peki Türkiye ortaya çıkan bu yeni Suriye gerçekliği karşısında ne yapabilir? Kendisini en iyi nasıl koruyabilir?
Tek başımıza askeri olarak bir hamlede bulunmamız, bulunsak da sahadaki gerçekliği değiştirmemiz mümkün değil. Herşeyden önce Türkiye 24 Kasım’da Rus uçağını düşürdüğünden beri Suriye’de uçamıyor. Bununla birlikte Suriye neredeyse tamamen Rusya’nın güdümünde. Ve Rusya da bizden öc alma derdinde. ABD ise zaten oralı değil.
Bu da sahada elimizi kolumuzu bağlıyor.
*
Ancak bu yeni gerçeklik karşısında Türkiye diplomatik ve siyasi alanda mücadele edebilir. Zaten Ankara da bunu yapıyor gibi görünüyor.
Ankara saldırının failinin YPG’li olduğunu açıkladığından beri, ABD’ye “PYD’ye desteğini kes” baskısını arttırmış durumda. Bunu hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarından okumak da mümkün.
ABD’DEN YPG’YE UYARI
Bu talep de Washington’da bir karşılık bulmuş görünüyor. Zira ABD’nin söyleminde son günlerde ciddi bir kırılma var.
Geçtiğimiz hafta ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, YPG’nin Afrin bölgesinde (yani kuzey Suriye’nin batı kısmında) yaptığı saldırıların "zarar verici" olduğunu ve örgütün yeni aldığı Minnağ hava üssünden çekilmesi gerektiğini ve Türkiye’yle gerilimi yükseltecek şekilde toprak almalarını istemediklerini söyledi.
Ve "YPG'ye Türkiye ile gerilimi yükseltecek hareketlerden kaçınması için çağrıda bulunduk" diye ekledi.
Dolayısıyla ABD Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alan ve ilk kez PYD’yi eleştiren bir söylem benimsemiş durumda.
*
Dahası, Washington bunu eyleme de geçirebilir. Toner aynı açıklamasında, YPG’nin Afrin bölgesindeki ilerleyişini desteklemediklerini özellikle vurguladı. Malum PYD burada Rusya’dan hava desteği alıyor.
O nedenle ABD PYD’yi bu hatta durması yönünde uyarıyor olabilir.
Ancak bu yine de, ABD’nin PYD ile işbirliğini keseceği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin PYD meselesinin önüne çıkardığı engeli aşmak için kalıcı bir çözüm bulması gerekiyor. Bu da, PYD ile YPG’yi ayrıştırmaktan geçiyor.
PYD-YPG MAKASI
Ankara bunu geçtiğimiz yaza, yani PKK saldırılarına tekrar başlayana kadar denedi. Hatta üst düzey bir yetkili geçtiğimiz Temmuz ortasında yaptığımız toplantıda, “PYD Fırat’ın batısına geçmez ve rejimle arasına mesafe koyarsa, rasyonel bir aktör ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabilir” demişti.
Bir diğer deyişle, PYD’yi YPG’den ayrı tutmuştu.
Şimdi yeniden PYD’nin YPG’den ayrışması, uzaklaşması ve tamamen siyasi alana geçmesi için çabalanabilir.
Bu hem Esad’ın, İran’ın ve Rusya’nın PYD’yi Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmasını durdurur. Hem ABD ile ilişkilerin ve işbirliğinin önünü açar. Hem de PYD’den PKK’ya giden desteğin önünü keserek içerideki güvenlik tehdidini azaltır.
*
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in Ankara saldırısı sonrasında yaptığı açıklama da, böyle bir değişim olabileceğine işaret ediyor. Müslim önce “biz hiçbir zaman Türkiye’ye düşman olmadık, olmayacağız da” diyor. Sonra da PKK liderlerinden Cemil Bayık’ın “saldırı Kürdistan’daki katliamlara misilleme olabilir” sözüne referansla şöyle diyor: “Türkiye'nin iç işlerine karışmayız. Kimin yaptığı bizi ilgilendirmiyor.”
Bir diğer deyişle Müslim, PKK ve YPG ile arasına açıkça mesafe koyuyor.
*
Tüm bunların ötesinde ise görmemiz gereken şu: Suriye savaşı, hem bizi terör saldırılarına açık hale getiriyor. Hem de Rusya’nın sınır ihlalleri gibi “yol kazalarına” çanak tutuyor.
Tam da bu nedenle Türkiye’nin, Suriye’nin bir an önce masada çözülmesi için elinden geleni yapması gerekiyor.
Hepimizin başı sağolsun.
Paylaş