Paylaş
Ona geçmeden önce, filmi başa saralım. Çünkü üst düzey bir Türk yetkiliden öğrendiğime göre; bilmediğimiz, perde arkasında yapılan bazı anlaşmalar meğer krizin boyutunu çok daha derinleştirmiş.
TÜRKİYE-RUSYA-ABD ANLAŞMASI
Tarih 16 Eylül 2015. O zamanın Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Soçi’de Rus mevkidaşı Lavrov’la görüşüyor. İki bakan, Suriye için önemli bir anlaşma yapıyor: Hem IŞİD ve Nusra’ya karşı işbirliği yapmakta anlaşıyorlar. Hem de Suriye’nin geleceğine dair bazı ilkelerde uzlaşıp, siyasi geçişin hızlandırılmasına karar veriyorlar.
Bu ilkeler ise şunlar: Devlet kurumları ayakta kalacak, seküler, demokratik, mezhepçilik yapmayan ve toprak bütünlüğünü koruyan bir Suriye.
Dahası iki bakan, bu anlaşmaya ABD’yi de katarak üçlü bir işbirliği yapmaya karar veriyor. Sonrasında da aynı ilkeleri kabul eden bölge ülkelerini de bu işbirliğine dahil etmeyi kararlaştırıyorlar.
*
Bu anlaşmadan tam bir hafta sonra, 23 Eylül’de, bu sefer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Moskova’da Rus mevkidaşı Putin’le görüşüyor. Ve aynı anlaşmada mutabık kalıyorlar.
Bundan yine tam bir hafta sonra, 30 Eylül’de bu sefer New York’tayız. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısının yapıldığı gün. Konuştuğum Türk yetkili, Türkiye’nin planının New York’ta bu üçlü ortaklığı somutlaştırmak olduğunu söylüyor.
Ancak gelin görün ki, 30 Eylül’de beklenmeyen birşey oluyor. Ve Rusya o gün Suriye’de hava operasyonlarına başlıyor.
KRİZ ANLAŞMAYI BOZDU
Rusya’nın müdahalesi ABD için sürpriz miydi, değil miydi? Washington adına ilk tepkiyi Moskova’daki Amerikan Büyükelçiliği vermişti. Ve "ABD'nin harekattan haberi var. Zaten Putin ile Obama görüştüklerinde IŞİD ile mücadelenin ortak çıkarları olduğunda anlaşmışlardı" denmişti.
Hakeza ABD’nin Suriye’yi Rusya’ya ihale etmekten memnun olduğu, sonrasında da ortaya çıktı.
Türkiye açısından ise durum farklı. Öncelikle Ankara için Rusya’nın müdahalesi –yetkiliye göre- bir sürprizdi. Hem de bir kırılma noktasıydı. Çünkü Rusya’nın dahliyle Ankara, Esad karşıtı politikasını sürdürmekte zorluk çekeceğini anlamış oldu.
*
Bundan hemen hemen 2 ay sonra, 24 Kasım’da ise asıl kırılma noktası yaşandı: O gün Rus uçağı düşürüldü.
Bu kriz ise sadece Türkiye-Rusya ilişkilerini dinamitlemedi. Ve sadece Türkiye’yi Suriye denkleminin dışına itmekle kalmadı (hava operasyonlarını durdurmak zorunda kaldığı için). Bu kriz aynı zamanda Türkiye’nin Washington ve Moskova’yla yaptığı üçlü anlaşmayı da suya düşürmüş oldu.
BUNDAN SONRASI
Bundan sonrası için Türk yetkili “kaldığımız yerden devam” diyor. Bundan kasıt, bu üçlü anlaşmanın hayata geçirilmesi. Yani üçlü bir koordinasyon ve işbirliği mekanizması. Evvelki hafta Başkan Obama’nın Rus mevkidaşı Putin’e Suriye’de askeri işbirliği anlaşması yapmayı teklif etmesi de, uygun zemini hazırlıyor.
Türkiye ve Rusya ikili olarak da Suriye’de işbirliği yapacak gibi görünüyor. Zaten istişare mekanizmaları tekrar açıldı. İki ülke IŞİD’e karşı mücadelede birlikte hareket edebilir. Bundan kasıt istihbarat paylaşımı ve hava operasyonlarında koordinasyon.
Bununla birlikte Moskova ve Ankara, Suriye’de siyasi geçiş süreci için de kolları birlikte sıvayacak gibi. Bunun temeli, Aralık ayından sonra canlanan ama sonradan sekteye uğrayan Cenevre süreci olacak. Taraflar Suriye’de destekledikleri aktörlere telkinde bulunacaklar. Yani Moskova Esad rejimine, Ankara da muhalif gruplara.
*
Bununla birlikte Türkiye bundan sonra Suriye’de hava operasyonlarına yeniden başlayabilecek.
Uçak krizine zemin oluşturan angajman kurallarının uygulaması da bundan sonra farklı olacak gibi görünüyor. Zira Rusya krizinden bu yana Türkiye’nin NATO ile işbirliği arttı. Milli angajman kurallarıyla NATO’nunkiler uyumlu hale getirildi. Dahası NATO’nun Awacs erken uyarı uçakları sınırlarımızda uçmaya başladı.
NATO’yla bu “uyumlulaşma” sonucunda, angajman kurallarında Rusya’ya karşı daha hassas davranılacaktır. Yani benzer bir krizin tekrar yaşanma ihtimali çok düşük.
PUTİN’LE GÖRÜŞME
Ankara Moskova’nın PYD’ye verdiği açık desteği de yaşanılan krize bağlıyor. Rusya’nın bundan sonra bu konuda daha “gerçekçi” hareket etmesi bekleniyor. PYD lideri Salih Müslim’in geçen hafta El-Hayat gazetesine verdiği mülakatta Türkiye-Rusya normalleşmesinden memnun olmadığını ortaya koyan sözleri de, Ankara’da buna bağlanıyor.
Bütün bu adımlar ise önümüzdeki bir ay içinde yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Asıl beklenen Erdoğan-Putin görüşmesi ise, bu ayın sonunda Rusya’da yapılması muhtemel olan ikili Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısında olabilir.
Paylaş