Paylaş
Suriye’nin Rusya’nın çekim alanına girmesiyle ABD, Esad konusunda esnemek zorunda kaldı. Türkiye de onunla aynı frekansa geçti.
Ancak Ankara bir noktada onlardan gittikçe ayrışıyor. O da: PYD. Ve oluşan yeni Suriye planına bu konuda direniyor.
PYD MAKASI
ABD ve Rusya’nın yola PYD’yle devam etmek istedikleri artık gün gibi ortada.
Washington önce eğit-donat programını bitirip bundan böyle Suriye Arap Koalisyonu’nu ve PYD’nin askeri kanadı YPG’yi destekleyeceğini açıkladı.
Ardından da örgüte silah gönderdi.
Şimdi PYD Moskova’da da ofis açıyor.
Zaten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de açık açık “Suriye’de rejim kuvvetleriyle Kürt güçleri teröre karşı birleşmeli” diyor.
Ankara ise PYD’ye karşı tutumunu gittikçe sertleştiriyor.
Malûm, Cumhurbaşkanı Erdoğan haftasonu PYD içinde 1400 PKK’lı olduğunu söyledi.
“Kuzey Suriye’yi bunların yaptıkları planlamaya asla kurban etmeyeceğiz” diye de ekledi.
YPG de boş durmadı.
Pazar günü Suriye’deki mevzilerine Türk askerinin ateş açtığını iddia etti.
KIRMIZI ÇİZGİLER
OYSAKİ Ankara’nın PYD’ye karşı tutumu daha kısa bir süre önce çok farklıydı.
Temmuz başında üst düzey bir yetkili ile görüştükten sonra şöyle yazmıştım:
“Yetkili, ‘PYD ile uzlaşma ihtimali var, tavrının düzeleceğine inancımız var, rasyonel bir aktör olabilir’ diyor. Örgüt tavrını değiştirirse Suriye’nin şekillenmesinde masada olacağını, hatta kendilerine yardım edileceğini söylüyor.”
*
Peki ne oldu da Ankara oradan bu noktaya geldi?
Bunun öncelikli sebebi, PYD’nin Ankara’nın “Fırat’ın batısına geçmeyin” kırmızı çizgisini ihlal etmek üzere oluşu. Yani PYD’nin Fırat’ın batısına geçerek üç kantonu birleştirmek üzere olması.
*
Bunda elbette ABD’nin verdiği desteğin rolü büyük.
Zira Washington sahada Kürtleri IŞİD’e karşı en güçlü müttefiki olarak görüyor.
“Ilımlı muhaliflerden” istediği verimi alamamış olması da bunda etkili.
Her ne kadar bunun asıl sebebi kendisinin yeterince destek vermemesi olsa da.
Ankara’ya göre PYD’yi Rusya, İran ve Esad da destekliyor.
Geçtiğimiz hafta görüştüğümüz Ankara’dan önemli bir kaynak, bu aktörlerin sahada işbirliği yaptıklarına dair örnekler vermişti.
Öyle ya da böyle, sonuçta PYD Suriye’de varlığını arttırdı.
Uluslararası meşruiyet kazandı. Ve Türkiye’nin korktuğu Kürt oluşumu iyice ete kemiğe büründü.
ÇÖZÜM: ÇÖZÜM SÜRECİ
ANKARA’nın tutumunu değiştiren ikinci sebep ise temmuzdan bu yana Türkiye içinde terörün hızlanması.
Yani PKK/PYD’nin oluşturduğu tehdidin yükselmesi.
Aynı kaynak bunu özellikle vurguladı.
Daha önceleri PYD’nin PKK ile arasına mesafe koymasını beklediklerini, bu nedenle ilişkilerde normalleşmeye açık kapı bıraktıklarını söyledi.
Ankara’nın çözüm sürecinin devam edeceğini düşündüğü için PYD’ye şans tanıdığını açıkça dile getirdi.
Dolayısıyla çözüm sürecinin bitmesi, PYD’yle ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en büyük engel.
Bununla birlikte bahsettiğim kaynak, PKK ve PYD’nin Suriye’deki başarısının çözüm sürecine olumsuz yansıdığını da söyledi. Kazandıkları uluslararası meşruiyet ve özgüven nedeniyle.
*
Dolayısıyla tek çözüm: Çözüm süreci. Ancak içeride şiddetin bitmesi ve masaya yeniden dönülmesi, Ankara’nın kuzey Suriye’ye bakışını değiştirebilir.
Ve kuzey Irak’la kurduğu ilişkinin benzerini kurabilir.
Kaldı ki Suriye’deki Kürt oluşumunu engellemek artık mümkün görünmüyor.
Dahası, dağılmakta olan Suriye’nin ortaya çıkardığı devasa sorunları tek başımıza göğüslememiz imkansız.
Sınırlarımızdaki “dost” bir Kürt şeridi de, bu sorunlara karşı güçlü bir tampon oluşturur.
ABD ve Rusya ile ilişkilerimizde bir sorunun ortadan kalkacak olması da cabası.
*
Amerikalı yazar Ralph Waldo Emerson, “İnce buz üzerinde kayarken, tek güvenliğimiz hızdır” diye yazmış.
Görüldüğü gibi buz hızla inceliyor.
Ankara’nın da aynı hızla çözüm sürecine geri dönmesi gerekiyor.
Paylaş