Neden Halk Bu Kez Sokağa Döküldü?

15 Temmuz’da ne oldu da halk tüm tehlikelere, risklere rağmen sokaklara döküldü?

Haberin Devamı

Ne oldu da canını tehlikeye atmak pahasına kendini tankların önüne attı? Bayrağını kapıp çoluk çocuk, oluk oluk meydanlara aktı?

 

27 Mayıs’ta Adnan Menderes idam edildiğinde sesini çıkarmayan da aynı millet, yani bizler, anne-babalarımız değil miydi? Neden o gün “sinenler” ya da acısını, öfkesini içine atanlar, şimdi yumruğunu masaya vurdu?

 

 

 

SEBEP: MİLLETİN ÖZGÜVENİ

 

 

Elbette bu sorunun birkaç cevabı var. Ancak en önemlisi, psikolojik boyutu. Yani halkın kendine güveni. Özgüveninin o günden bugüne muazzam artmış olması.

 

Haberin Devamı

Bunun da başlıca iki sebebi var. Biri, daha önceki darbelerde hakim olan askeri vesayetin bugün artık ortadan kalkmış olması. Dolayısıyla sivil alanın ve meydanların millete tamamen açık hale gelmesi.

 

İkincisi de, zaman zaman seçmenin yarısının oyunu almış bir partinin istikrarlı bir şekilde 13 yıldır iktidarda oluşu. Bir diğer deyişle, halkın iradesinin 13 yıl boyunca güçlü bir şekilde sandığa yansıması. Böylelikle milletin kendini ifade ettiğini, yani bulduğunu hissetmesi.

 

Bunda elbette AK Parti’nin bugüne kadar çeperde tutulmuş olan kitleleri merkeze taşımış, böylelikle onlara görünülürlük, temsiliyet ve aidiyet kazandırmış olmasının payı çok büyük.

 

*

 

Yazar Erol Göka’nın sözleriyle, 27 Mayıs döneminde: “Milletin devletle arasındaki açı hayli açıktı. Devleti yönetenlerin milletle iltisakları (bağlantı) yok denecek kadar azdı. Millet henüz çok zayıftı. Bir parça Demokrat Parti ile kendisini gösterebilmiş, ‘ben buradayım’ diyebilmişti. Menderes’in millet tabanına dayalı demokrasi anlayışı, Özal’ın hem gelenekten hem dünyadan kopmayan yürüyüşü, bugün de bu koldan gelerek ana ırmağın debisini arttırıyor. Artık toplumsal merkezi ve değerleri temsil eden bir siyasi merkez var.”

 

Haberin Devamı

İşte bu toplumsal değerleri taşıyan geniş kitleler, 13 yıldır gitgide artarak bir siyasi hareket etrafında kenetlendi. Yani toplumla siyasi iktidar elele verdi. Bu da muazzam bir toplumsal dinamizm yarattı.

 

GRUPLARIN İTTİFAKI

 

Devrimler tarihinin en önde gelen uzmanı, siyaset bilimci Theda Skocpol devrimlerin özellikle bu boyutuna eğilir. Yani toplumsal dinamiğine. “Devletler ve Toplumsal Devrimler” kitabında, bir devrimdeki en güçlü faktörün, toplumun farklı kesimlerinin ittifak yapması olduğunu savunur.

 

Bunun en güzel örneği belki de İran devrimidir. Malum 1979’da Humeyni, Şah’ı devirip 2500 yıllık monarşiye son vermişti. Ve onun yerine Şii bir teokrasi/şeriat cumhuriyeti kurmuştu. Bunu yapabilmesi de, büyük oranda halkın Humeyni’ye verdiği destek sayesinde olmuştu. Farklı sosyal gruplar; yani medreseler/ulema, tüccarlar, esnaf, öğrenciler ve orta sınıf güçlü bir ittifak kurmuştu. Dini grupların yanında sol ve liberal gruplar da devrimi desteklemişti.

 

Haberin Devamı

Bunun asıl sebebi, 1960 -70’lerde hızlı sanayileşme süreci sonunda halkın büyük çoğunluğunun kendini bir anda derin ekonomik ve sosyal sıkıntıların içinde bulmasıydı. Bu da birbiriyle ilgisi olmayan birçok sınıfı bir araya getirmişti.

 

SALALAR VE SOSYAL MEDYA

 

Şu anda da AK Parti’ye destek veren ağırlıklı olarak alt ve orta sınıf, Anadolu’nun tüccar sınıfı ve muhafakazar kesim, çok güçlü bir “network” kurmuş durumda. Bu kuvvetli örgütlenme ağı da anlık bir toplumsal hareketlenme için bile güçlü bir zemin oluşturuyor. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Facetime’dan yaptığı “sokağa çıkın” çağrısından sadece birkaç dakika sonra, yüz binler oluk oluk sokağa akıyor.

 

Haberin Devamı

Skocpol, sembollere ve söyleme de (“framing”) büyük önem atfediyor. Mesela Humeyni’nin camileri organizasyonun merkezi haline getirmesi, devrimin gerçekleşebilmesi açısından önemliydi. 15 Temmuz’da da semboller ve söylem birleştirici bir rol oynadı. Camilerden salaların okunması, tabanı hareketlendiren güçlü bir etkendi.

 

Yine, bugünün en güçlü araçlarından sosyal medyayı o gece önce Erdoğan’ın, akabinde de başbakan ve bakanların görüntülü olarak kullanması, önemli bir rol oynadı. İstisnasız hepsinin yaptığı “millet” ve “halkın gücü” vurgusu da, bu toplumsal dinamizmi tetikledi.

 

*

 

İşte bu yüzden o gece kayıtlara “15 Temmuz devrimi” diye geçmeli.

Yazarın Tüm Yazıları