Paylaş
Demiş Anton Keller. Yani hayatının büyük bölümünü Musul meselesine adamış, 2009’da vefat etmiş olan İsviçreli hukukçu. Keller; Musul’da yaşayan tüm unsurları kapsayan Musul Vilayet Konseyi (MVK) adlı sivil kuruluşun hem fikir babası. Hem de uluslararası platformdaki temsilcisiydi. Bu Konsey’in Birleşmiş Milletler’e akredite olmasını sağlamıştı.
Değişen Musul
Keller doğru söylemiş. Irak, on yıllar boyunca önce Saddam’ın Sünni-leştirme politikasına maruz kaldı. Kürtler katliama uğradı. Şiiler de dışlandı. 2003 Amerikan işgaliyle Saddam devrildi ve iç savaş başladı. Bu sefer de Şiiler Sünnileri dışladı. Ve Musul başta olmak üzere tüm Irak bir girdabın içine sürüklendi.
Dolayısıyla Keller’ın dediği gibi: Bölge halklarının taleplerini karşılayacak, uzun vadeli politikalar hiç üretilmedi. Bugün Musul başta olmak üzere Irak’ta hem etnik çatışma var. Yani Türkmenler, Kürtler ve Araplar birbirine girmiş durumda. Hem Şiiler ve Sünniler mezhep çatışmasında.
İngilizlerin meşhur sözüdür: “Kendini bir çukurda bulursan, hemen kazmayı kes!” Kazmaya devam edip daha da batmaktansa, hemen o çukurdan çıkmak için plan yapmak gerekiyor. Irak’ın ve genelde bölgenin içine sürüklendiği bu çatışma ekseninden çıkmanın yolu da, kazmaya devam etmek değil. Bu yanlıştan dönüp, çatışmaları ortadan kaldırabilecek bir model üretmek.
Musul Vilayet Projesi
2007’den bu yana Musul üzerine çalışan, sık sık bölgeye gidip gelen Tarık Çelenk, bir sivil toplumcu. Ekopolitik adlı düşünce kuruluşunun da kurucusu. Çelenk, MVK’nin kuruluşunda da rol almış, Anton Keller’la epey mesai yapmış.
Çelenk bugün kuzey Irak olan, Osmanlı döneminin Musul vilayetinde çoğunluğun Kürtlerden ve Türkmenlerden oluştuğunu hatırlatıyor. Saddam döneminde ise petrol zengini Musul ve Kerkük başta olmak üzere bu bölge Araplaştırılmıştı. Yani Araplar buraya göç ettirilip, Kürtlerin ve Türkmenlerin mal varlıklarına el koyulmuştu.
Saddam sonrasında ise aynı şeyi bu sefer Kürtler yaptı. Ve bölge neredeyse tamamen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kontrolüne geçti. Bu nedenle nüfus yapısı Kürtler lehine değişti. Araplar ve Türkmenler de neredeyse asimile oldular. Şimdi ise bölge yavaş yavaş Şiileştirilmeye çalışılıyor.
*
Çelenk, işte bu fasit daireyi kırmak için Musul’da tüm unsurların temsil edildiği bölgesel bir parlamento kurulmasını öneriyor. Bu yönetim modelini Irak, Suriye, Lübnan gibi tüm fiilen parçalanmış Ortadoğu ülkeleri için çözüm olarak sunuyor. Türkiye’nin de buna uluslararası platformda öncülük etmesini öneriyor.
Bu projenin uygulanması uzun yıllar alacak olsa bile, Ankara’nın şimdiden masaya koyması gerektiğini söylüyor. Çelenk, MVK’nin yeniden canlandırılmasının da faydalı olacağı görüşünde. Zira bu konsey, Irak’ın 1932’de bağımsız oluşundan bu yana Musul’la ilgili kurulmuş olan tek sivil yapı.
Anton Keller da Türkiye’ye bu tarihi rolü biçmiş. “Türkiye Musul Vilayet projesini savunarak, kendini farklı unsurlar arasında ‘dengeleyici’ olarak konumlandırabilir. Bu zaten aslında doğal seyirdir” diye yazmış.
Ortadoğu İçin Model
İşte Ankara bu projeyi hem BM gündemine taşıyabilir. Hem de BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ABD, Rusya, İngiltere, Fransa gibi güçlerden birini yanına çekerek Güvenlik Konseyi’nde konuşulmasını sağlayabilir.
Böylelikle Musul’daki Sünniler ve Türkmenler dışındaki diğer unsurların temsili için de yumuşak gücünü kullanmış olur. Bu da hem “sadece Sünnilerin ve Türkmenlerin hamisi” algısının oluşmasını engeller. Hem bölge Kürtlerine yönelik pozitif bir adım olur. Hem de Ankara’ya karşı olan Şii muhalefetinin biraz olsun kırılmasını sağlar. Zaman içinde Bağdat’ın desteğini de alabilir.
*
O zaman Anton Keller’ın sözleriyle bitirelim:
“Musul Vilayeti; Kanuni Süleyman’dan, Büyük İskender’den beri dini, kültürel ve ekonomik bir kavşak olagelmiş. Ortadoğu; Musul Vilayeti modelinden yola çıkarak halkların ihtiyaç, talep ve geleneklerine göre yeniden şekillendirilecektir. Burada Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden canlanmasından bahsetmiyorum. Ancak Musul Vilayeti için o köklerden ve tecrübeden faydalanılması gerekir.”
Paylaş