Kobani ile yüzleşmek

KOBANİ direnişi ve ardından yaşanan 6-7 Ekim olayları, bizleri hem çözüm sürecinin zaaflarıyla yüzleştirdi. Hem de bölgedeki yeni gerçeklikle.

Haberin Devamı

ANKARA son yıllara kadar Kürt meselesine geleneksel, ulus-devlet perspektifinden bakıyordu. “İçerideki ve dışarıdaki Kürtler” ayırımı yaparak. AKP iktidarında ise bunun ilk kırılması yaşandı. Ve “dışarıdaki” kuzey Irak Kürtleri, bölgedeki en yakın müttefikimiz hâline geldi. Şimdi de Kobani, Türkiye’yi Suriye Kürtleriyle aynı bağı kurmaya itiyor. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın “Suriyeli Kürtler doğal müttefikimizdir” sözü de, bu farkındalığın işareti.
6-7 Ekim olayları, çözüm sürecine yönelik tutum ve söylemdeki makası da açığa çıkardı. Hem Kürt hem hükümet tarafından bir yandan yapıcı, yenilikçi, itidalli; diğer yandan ise sürece zarar verebilecek, statükoyu savunan açıklamalar geldi. Bu bölünmüşlük de, iki taraf arasındaki güveni zedeledi. Bu da en çok çözüm sürecini sabote edenlerin ekmeğine yağ sürdü.
Bununla birlikte, özellikle son sokak olaylarından beri, hükümet İmralı-Kandil arasında var olan farklılığın altını çiziyor. Oysaki farklı aktörlerden çıkan farklı sesler, çözüm sürecinin ilerlemesini zorlaştırıyor. O nedenle hükümet aksine, barış yapmaya çalıştığı taraftaki bölünmüşlüğü vurgulamamalı. Tek bir odağı muhatap almalı.


*

Haberin Devamı


YİNE, HDP’nin sokağa çağrısı, kendilerinin de sonradan kabûllendiği gibi yanlıştı. Ne var ki yapılan bir diğer yanlış da, provokasyonların tamamen örgüte yüklenmesiydi. Çözüm sürecine karşı olan unsurlar her iki tarafta da olabilir. Ancak nasıl İrlanda barış sürecinde IRA içindeki bu tür kişiler zaman içinde ayrılıp “gerçek IRA”yı kurdularsa ve gitgide daha marjinalize oldularsa. Türkiye’de de iki taraftaki “yıkıcı” unsurlar süreçten dışlanmalı.
Kobani, çözüm sürecinin bölgesel gelişmelerin gerisinde kaldığını da gösterdi bize. Zira süreç daha hızlı ilerleseydi, bugün PKK silahsızlanmış, ciddi oranda sınır dışına çekilmiş olacaktı. Bu da, Başbakan Davutoğlu’nun Âkil İnsanlar toplantısında söylediği gibi, hükümetin Kobani’ye bakışını değiştirecekti.


*


PEŞMERGENİN kuzey Irak’tan gelip Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmesi ise, bölgedeki yeni gerçekliği ortaya çıkardı. Yani kuzey Irak-Türkiye-Suriye arasındaki sınırların anlamını kaybetmiş olduğunu.
Barzani-PYD ilişkileri de bunun önemli bir boyutu. Nasıl Barzani ve Talabani geçmişte ABD’nin öncülüğünde uzlaştılarsa, bugün de aynı senaryo Barzani ve PYD arasında tekrarlanacak gibi görünüyor. Bu da, Türkiye’yi PYD’ye karşı tutumunu değiştirmeye iten bir diğer faktör.
PYD’nin, dolayısıyla PKK’nın algısı da değişiyor. IŞİD’e karşı karada savaşan en kuvvetli güç Kürtler. Yani Peşmergeler, PKK ve PYD. Dolayısıyla bugün PYD ve PKK, ABD’nin Suriye’deki doğal ve en kuvvetli müttefiki. Zaten ABD’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle “Türkiye’ye rağmen” PYD’ye silah yardımı yapması da, bunu kanıtlıyor.
Bu da, PKK ve PYD’nin uluslararası konumunu olumlu yönde değiştiriyor. Alman Der Spiegel dergisi son sayısında, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılmasının Avrupa ve ABD için gerekli bir adım olduğunu yazdı. Bu değişimin farkında olan PKK ise taleplerini arttırabilir. Bu da, çözüm sürecini bir an önce hızlandırmak için bir başka sebep.


*

Haberin Devamı


6-7 Ekim olaylarında yaşanan kırılma noktasından, hem toplumun hem de tarafların çözüm sürecine sımsıkı sarılması sayesinde dönüldü. Benzer kırılmaların tekrar yaşanmaması için, Kobani’nin ortaya çıkardığı zaaflarla ve yeni gerçeklikle yüzleşmek gerekiyor. Hem de bir an önce. Zira çözüm süreci ve bölgesel gelişmeler arasındaki mesafe açıldıkça, her kırılma bir öncekinden daha derin oluyor.


Yazarın Tüm Yazıları