Paylaş
Yukarıdaki resim, geçtiğimiz haftasonu çıkan bu habere ait. Martin’i bayıltan F-35’lerin bir türlü kullanılmaması mı, bilmiyorum. Tek bildiğim, ABD sadece bu jetleri değil tüm askeri envanterini ve stratejilerini tamamen terketmiş görünüyor.
Son birkaç gündür sınırlarımızda ortaya çıkan “savaş emareleri” de bundan kaynaklanıyor.
ABD’DEN İTİRAFLAR
Malum, ABD Suriye’yi elleriyle Rusya’ya teslim etmiş durumda. Geçtiğimiz hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin sarfettiği sözler, bunun en güzel örneği: “Ne yapmamı istiyorsunuz? Rusya ile savaşa mı gireyim yani?”
Washington’ın bu pasifliği de bizi, İngiltere Dışişleri Bakanı Hammond’ın evvelsi gün dediği noktaya getirdi: “Bu gezegende bir telefonla Suriye savaşına son verecek tek bir kişi var. O da Putin!”
Sonuçta biri tüm stratejisini asker göndermemek, diğeri de asker göndermek üzerine kurmuş iki küresel güçten bahsediyoruz. Dolayısıyla boşluklar birbirini dolduruyor. Ortaya bu resim çıkıyor.
*
Zaten Putin de bunun rahatlığıyla hareket ediyor.
Cuma günü Münih’te yapılan Suriye Destek Grubu toplantısında, çatışmalara son verilmesi kararı alınmıştı. Ama daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan Rus Dışişleri Bakanı Lavrov yan çizdi: “Teröristleri vurmaya devam edeceğiz!” Kastettiği ise Türkiye’nin desteklediği muhalifler.
Washington ise bundan hiç de rahatsız görünmüyor. Kerry’nin daha yeni basına yansıyan sözleri, bu kabullenişi gösteriyor: “Daha da vahim olacak. 3 ay içinde Rusya, muhalefeti büyük ölçüde yok edecek.”
ANKARA’NIN MESAJI ABD’YE
İşte bu tablo da, son birkaç gündür yaşadıklarımızı açıklıyor.
Öncelikle, PYD Afrin kantonundan doğuya doğru Rusya desteğiyle hızla ilerliyor. Yani kuzeydeki kantonlarını ha birleştirdi, ha birleştirecek.
Ankara da Azez’deki PYD mevzilerini vurarak, aslında ABD’ye mesaj veriyor. PYD’nin ilerleyişine ket vurmasını istiyor. Ancak ABD IŞİD’e karşı mücadelede PYD’yi eli kolu olarak görüyor. Kaldı ki Rusya’nın diğer muhalifleri vurmasına ses çıkarmayarak, PYD’nin sahada en güçlü konuma gelmesini onaylıyor.
O nedenle ABD’nin politikasını değiştirmesi beklenmemeli. Bunun da ötesinde, Suriye’de artık Rusya’nın düdüğü ötüyor. Ve Ruslar PYD’ye artık sadece askeri değil; Moskova’da temsilcilik açmasına izin vererek siyasi destek de veriyor.
KARA HAREKATI GÖRÜNMÜYOR
Diğer yandan birkaç gündür Suudi Arabistan kara harekatını dillendiriyor ve Suudi jetleri İncirlik’e geliyor.
Herşeyden önce Suudi Arabistan’ın oyuna girmesi, Temmuz’dan beri beklenen ve IŞİD’e karşı koalisyon kapsamında bir gelişme. Ağustos’ta mülakat yaptığım Obama’nın IŞİD’le Mücadele Temsilcisi Brett McGurk, bunu açıkça söylemişti: “Körfez’deki ortaklarımız Suriye hava harekatının bir parçası. Ve bu tabii ki Türkiye’den en etkili şekilde olur.”
Ancak Riyad’ın bu hamlesi, Suriye’den çok ABD’ye yönelik bir adım. Suudi Arabistan Yemen bataklığına saplanmışken, şu anda en son isteyeceği şey Suriye’de bir kara harekatı. Dolayısıyla bu hamleyi yapmasının asıl sebebi, ABD’yi daha fazla müdahil olmaya itmek. Ve de İran’ın yükselen gücüne karşı Amerika’nın yanında konumlanmak.
O yüzden Suriye’ye ancak ABD’nin yaptığı gibi göstermelik, az sayıda özel harekat kuvveti göndermesi beklenmeli. O da elbette yine ABD ile eşgüdüm içinde.
*
Bununla birlikte Ankara şu anda kara harekatı planlamadığını dün açıkça beyan etti. Zaten Türk yetkililer bugüne kadar defalarca, ancak ABD öncülüğündeki bir kara operasyonuna katılacaklarını söylediler. Dolayısıyla son günlerde bu seçeneğin gündeme gelmesinin asıl sebebi, ABD’yi harekete geçirmek.
Karşı karşıya olduğumuz tablo bu. Elbette daha sona gelmedik. Uzun bir sürecin başlangıcındayız. Bu koşullarda olabildiğince “denge politikası” yürütmek ve kendimize hareket alanı açmaya çalışmak ise, tek çaremiz.
Paylaş