Paylaş
Türkiye aşığı Özbek bir piyanist. Türk vatandaşı ve İstanbul’da yaşıyor. 100 yıl önce yaşamış olan bu ressamın İstanbul resimleri için şarkılar bestelemiş.
İki farklı zaman diliminden bu iki kişi, geçtiğimiz haftasonu Erivan’da bir araya geldi. Ve İstanbul’u Ermenilerle buluşturdu.
ERMENİSTAN’DA BİR İLK
Bahsettiğim ressam: İvan Ayvazovski. Hani üç Osmanlı padişahı tarafından saraylarda ağırlanan ve “Osmanlı liyakat beratı” verilen meşhur Ermeni asıllı Rus ressam. “İstanbul’a hayranım. Dünyada bu şehirden daha ihtişamlı bir yer yok” diyen Ayvazovski.
Boyut Yayın Grubu yıllarca didinmiş, ressamın yüzlerce İstanbul tablosunu dünyanın en ırak köşelerinden bulmuş çıkarmış.
Ve bir ilke imza atmış: Tabloları son dijital teknolojiyle canlandırmış. Yani resimlerden birer “video” yaratmış. Tabii sanat yönetmeni Murat Öneş'in ince ustalığıyla.
*
Yukarıda bahsettiğim besteci ve piyanist ise, dünyaca tanınan Anjelika Akbar.
Boyut Yayıncılık’ın projesini duyar duymaz piyanosunun başına oturmuş.
Ve kendisiyle aynı aşka düşen Ayvazovski’nin resimlerini müziğe dökmüş.
Boyut da bu dijitalleştirilmiş resimleri Akbar’ın piyanosuyla birlikte Erivan’a taşımaya karar vermiş.
*
Geçtiğimiz haftasonu Erivan’ın tam göbeğinde, salonu hınca hınç dolduran yüzlerce Ermeni’yle birlikte bu sergiyi izledim.
İstanbul tabloları; yani camiler, vapurlar, hisarlar, hepsi devasa bir barkovizyonda ardı ardına dans ettiler.
Akbar’ın besteleri eşliğinde. Ermeniler de alkışlarıyla salonu resmen inlettiler.
Boyut’un kurucusu Bülent Özükan’ın “Bu akşam size İstanbul’u getirdik, barışın dilini getirdik” sözleri, herkesi bir anda ayağa kaldırmaya yetti.
TARİHİ GÜN
Bu Türkiye açısından tarihi bir gün.
Zira Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde 2. kırılma noktası.
100 yıldır nefretle doldurulmuş olan iki halk için ilk kırılma 6 Eylül 2008’de yaşanmıştı.
O zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan’a ayak basan ilk Türk yetkili olmuştu. Türkiye-Ermenistan futbol maçını izlemek üzere.
O günün öncesinde ve sonrasında ne Ermenistan’a geçen tek bir Türk yetkili oldu. Ne de Türkiye adına o “yasaklı” topraklarda bir etkinlik yapıldı.
Sınırlar ise zaten oldum olası kapalı.
*
İşte geçtiğimiz haftasonu bu bariyer 2. kez kırıldı.
Ancak bu kez resmi değil, gayrı-resmi kanalla: Sanatla. Hem de tam 1915’in 100. yılında.
Geçtiğimiz 24 Nisan’da, yani Ermeni katliamlarının 100. yılında, Asala’nın şehit ettiği Türk diplomatlarımızdan birinin oğluyla konuşmuş, bu köşede yazmıştım.
Babasını kurban vermesine rağmen, iki halk arasındaki nefretin aşılması için bir reçete sunmuştu.
“Nefreti azaltmak için, sivil toplum girişimlerinden yanayım. Eğitim, ticaret, sanat ilişkilerinin geliştirilmesi lazım. Sonra bu, siyasete kapı açar” demişti.
Erivan’da daha havaalanında sizi karşılayan ve şehirde sık sık karşınıza çıkan “1915’i unutma” afişlerinin yanında bu serginin afişlerinin yer alması da, bunu gösterdi.
Yani, bir ülkenin diplomasi ve siyasetten ziyade “yumuşak gücü”yle daha fazla etkisi olabileceğini. Zira siyasi bariyerlerden önce, insani bariyerin aşılması gerek.
ÇIKIŞ YOLU
Ağrı Dağı, Ermenice adıyla “Ararat”, Erivan’da şehrin her yerinden görülüyor.
Tıpkı 1915’in şehirde her yerde görüldüğü, hatırlandığı gibi.
Ermeniler yaşadıkları travmayla baş etmek için “unutma”yı değil, “hatırlama”yı tercih ettiler.
Ve kimliklerini bunun üzerine inşa ettiler.
Dolayısıyla geçmişleri, bugünleri ve gelecekleri 1915’te donup kalmış durumda. Türk-Ermeni ilişkileri de öyle.
Bu yüzden geçtiğimiz haftasonu canlanan sadece Ayvazovski resimleri değildi.
1915’ten beri donmuş olan ilişkiler de canlandı.
*
Anjelika Akbar Ayvazovski için, “Hep kasvetli gibi algılanır. Oysaki öyle değil. Çünkü her resminde mutlaka bir yerde bir ışık vardır. Yani bir çıkış yolu” diyor başbaşa sohbet ederken.
Bu sergi de, soykırım tartışmasını aşmak ve iki halkın barışması için çıkış yolunu gösterdi bize.
O gece sanat, iki halk arasındaki sınırları açtı. Sıra coğrafi sınırlarda. Hadi. Artık vakti.
Not: Sergi Ocak 2016’da İstanbul’da açılacak. Erivan sergisinin görsellerini ise web’de görebilirsiniz.
Anjelika Akbar ile...
Paylaş