Paylaş
Oysaki bu, ülkede 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana yapılan en önemli seçim. Ve sonuçları bizi ve tüm bölgeyi doğrudan etkileyecek.
REFORMCU BİR YENİ AYETULLAH
Şu anki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2013’te büyük bir tantanayla seçildi.
Ondan önce sekiz yıl cumhurbaşkanı olan Ahmedinejad, Ruhani’nin aksine koyu bir muhafazakardı.
Onun ardından reformcu Ruhani’nin seçilmesi, bir nevi 2009’da rejimin bastırdığı “Yeşil Hareket”in intikamı oldu.
Ruhani ilk iş, geçtiğimiz Temmuz ayında Batı ile o meşhur nükleer anlaşmayı imzaladı.
Böylelikle ülkenin 1979’dan beri ensesinde boza pişiren yaptırımların kalkmasını sağladı.
İşte Cuma günkü seçimler de, Ruhani’nin nükleer zaferinden bu yana yapılan ilk seçim.
O yüzden Ruhani için güven oylaması niteliğinde.
Sonuçlar resmi olarak bugün açıklanacak.
Ancak kazananın Ruhani’nin başını çektiği reformcu kanat olduğu belli oldu.
Meclis’te salt çoğunluğu alamamış olsalar da, oyları büyük oranda arttı.
Elleri çok güçlendi.
*
Meclis seçimine paralel olarak bir de “Uzmanlar Meclisi” seçimi yapıldı.
Bu ise tamamen din adamlarından oluşan bir organ.
Ve ülkedeki en yüksek merci olan dini lideri seçiyor.
Üyeleri 8 yıllığına seçildiği için de, İran siyasetinde Parlamento’ya göre çok daha uzun süre etkililer.
Görünen o ki Uzmanlar Meclisi’nde de aralarında Ruhani’nin de olduğu reformcu adaylar üstünlük kazandı.
Dahası bu Meclis büyük ihtimalle, şu an dini lider olan Ayetullah Ali Hamaney’in halefini seçecek.
Zira Hamaney 76 yaşında ve sağlık durumu iyi değil.
Bir diğer deyişle, İran’ın bir sonraki dini lideri büyük ihtimalle ılımlı olacak. Bu da ülkede radikal bir değişim demek. Yani bir nevi 1979’un karşı-devrimi.
ILIMLI DIŞ POLİTİKA
Ancak belli ki değişim sadece içeride değil, dışarıda da olacak.
Herşeyden önce Ruhani nükleer anlaşmayı, yaptırımların kalkacağını ve ekonominin güçleneceğini söyleyerek içeriye pazarladı. Bu seçim kampanyasında da sürekli bunu tekrarladı.
O yüzden Ruhani için öncelikli hedef, ekonomik vaatleri yerine getirmek. Zaten aksi takdirde 2017’deki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması da zor.
Ancak ekonomiyi kalkındırabilmek için, dışarıda da revizyon gerekiyor. İşte bu da bizi doğrudan ilgilendiriyor.
*
İran, malum, bölgede esip gürlüyor. Suriye’de Esad’ın baş destekçisi. Irak’ta Şii milisleri sayesinde çok etkili. Lübnan deseniz, Hizbullah vesilesiyle İran’dan soruluyor. Yemen’de de Husileri destekleyerek Suudi Arabistan’a karşı vekalet savaşı veriyor.
Kısacası, Ruhani’nin bölgesel politikası son derece agressif. Ne var ki bu savaşlar çok maliyetli.
Dolayısıyla Ruhani ister istemez taktik değiştirmek zorunda.
Bu da yavaş yavaş askeri güçten, müzakere ve diyaloğa dayalı “yumuşak güce” geçmek zorunda kalacağı anlamına geliyor.
DEVRİM DEĞİL EVRİM
Kaldı ki bu seçimlerde Ruhani’ye oy veren seçmen de bu mesajı veriyor.
Washington’da bulunan Ortadoğu Enstitüsü’nün Direktörü Randa Slim, Lübnan asıllı ve sık sık Tahran’da bulunuyor.
Slim’e göre İranlılar bu seçimde, “yeter artık biraz da bizim sorunlarımızla ilgilenin” diyor. Ve sadece içeride değil, dışarıda da ılımlılık istiyor.
Zaten Batı ile ilişkiler de bunu gerektiriyor.
ABD, İran’ın bölgedeki agressif politikasından son derece rahatsız.
Bu yüzden Ruhani nükleer anlaşmayla kazandığı ekonomik avantajları kaybetmemek için, dış politikada ateşi düşürebilir.
Bu sonuç İran-Batı yakınlaşması açısından da bir milat. Halk böylelikle Batı’yla uzlaşmayı, nükleer anlaşmayı “ülkeyi sattınız!” diye yorumlayan muhafazakarlara karşı onaylamış oluyor.
*
Bununla birlikte, Ruhani’nin işi asıl bundan sonra çok daha zor. Evet eli kuvvetlendi. Ama salt çoğunluğu kazanamadı. O yüzden yapmak istediği reformlar için muhafazakarlarla pazarlık etmesi gerekiyor.
Kaldı ki seçmen de reformcu kanata mutlak çoğunluğu vermeyerek, “reform yap ama dengeleri koru” mesajı veriyor. Yani dini otoritenin siyasete hakim olmasından şimdilik vazgeçmiş görünmüyor.
Randa Slim, “Evet İranlılar değişim istiyor. Ama bunun evrimle gelmesini istiyorlar. Artık devrimle değil” diyor.
Paylaş