Irak Dışişleri Bakanı Caferi ile baş başa

IRAK Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi iki gündür Ankara’daydı.

Haberin Devamı

Bu, Maliki döneminde Ankara-Bağdat ilişkilerinin kopmasından bu yana yapılan en üst düzeyde ziyaret. Dolayısıyla verdiği mesajlar kritik.
Caferi’yle, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda (USAK) yaptığı konuşmanın ardından başbaşa görüşüyorum. Konferansa, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile arada yaptığı görüşmelerden çıkıp ayağının tozuyla geliyor. Ancak üç saatlik gecikmeyle. Bu gecikme hayra mı alâmet, değil mi, hep birlikte bakalım.


Irak Dışişleri Bakanı Caferi ile baş başa


‘Türkiye’den yardım istedik’

ÖNCE USAK’ta verdiği mesajlar. Caferi sık sık yeni kurulan Bağdat hükümetinin kapsayıcı olduğunu vurguluyor. Ve Türkiye ile ilişkilere verdikleri önemi. “İki ülke arasında yaşanan zorlukları artık bir kenara koymanın vakti geldi” diyor. Irak’ta güvenlik güçlerinin yeniden oluşturulmasında Türkiye’den yardım istediklerini ve gelecek yardımın ilişkileri geliştireceğini söylüyor.
Ve ülkedeki mezhepsel bölünmüşlük. “IŞİD’e karşı sadece Sünniler ya da Kürtler değil de Irak ordusu savaşsaydı, Musul düşmezdi” diyor. “Ama Bağdat Şii milisleri, Erbil peşmergeleri destekliyor. Sünni güçler dışlanıyor. Sünni aşiretleri silahlandıracak mısınız” diye soruyorum, soru-cevap kısmında. Peşmergeler dâhil tüm yerel güçleri destekleyeceklerini söylüyor.


‘Musul baskını sırasında Irak Büyükelçinizle birlikteydim’

TÜRKİYE’nin IŞİD’i desteklediği iddiası hatırlatılınca, bugüne kadar hiçbir Iraklı siyasetçinin böyle bir şey söylemediğini vurguluyor. Ve Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’nin IŞİD’in Musul Konsolosluğu’nu bastığı haberini, Caferi ile yan yana otururken aldığını anlatıyor. “Büyükelçi’nin ne kadar üzüldüğünü bizzat kendi gözlerimle gördüm. Ve o süreç boyunca Türkiye’nın tavrını gözlemledik. Zaten rehineler serbest kaldıktan sonra da, Ankara IŞİD’e karşı tutumunu sertleştirdi” diyor.
Caferi, Irak topraklarında yabancı asker istemediklerini, Irak’ı ancak Iraklıların savunabileceğini de özellikle vurguluyor. Ve peşmergelere gidecek her türlü yardımın Bağdat’tan geçmesi gerektiğini.


Ankara-Bağdat Erbil gerilimi

VE baş başa görüşmeye geçiyoruz. Caferi’ye ilk sorum, Ankara-Bağdat-Erbil hattı ne durumda? Uzun bir süre gülümsüyor. Ve ardından: “Tüm bu konuların hukuki ve uluslararası kurallar dâhilinde olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bu her tarafın hayrına olur.”
O zaman Türkiye’nin uluslararası kurallara uymadığını mı düşünüyor? Yine o uzun, anlamlı gülümseme. Bu sefer “Bu bir cevap mı” diye sormadan edemiyorum. “Şu anda bölgede istisnai bir durum var. İstisnai durumlarda normal kaideler uygulanmayabilir. Normal bir seyirde olsaydık, cevabım farklı olabilirdi” diyor. Ve ekliyor: “Bakın ben size ‘Bu yasalara aykırıdır’ demiyorum. Fakat sorunuza cevap verdim.”
“Ama bu istisnai durum ortaya çıkmadan önce de Ankara-Erbil arasında ticaret yapılıyordu” deyince: “IŞİD Musul’a girmeden önce belki bazı anormal durumlar olmuştur, onları da nazara alırız. Fakat şu anki mevcut durumu göz önünde tutmamız gerekir.” Dese de önemli bir ekleme yapıyor: “Bir hata yapıldıysa, başka bir hatayla düzeltilemez.”
Ve Bağdat- Erbil gerilimi. Caferi, Bu çok yakında çözülmek üzere” diyor. Türkiye’ye gelmeden önce Erbil’le bir hazırlık toplantısı yaptıklarını, bu konuların artık çözülmesine karar verdiklerini ve çok yakında çözüm için büyük bir toplantı yapacaklarını söylüyor. Tarihi ise henüz net değil.


“Suriye bizim için önemli”

CAFERİ, altı ülkenin onlar için çok önemli olduğunu vurguluyor. Saydığı ülkeler: Türkiye, İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Ürdün. Ve Suriye. Bu ülkelerin iç işlerine karışmayacaklarını de özellikle ekliyor.
Tabii akla hemen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad geliyor. Esad, Ankara-Bağdat arasında bir pürüz oluşturuyor mu? Yine aynı gülümseme. Bu en uzun cevabı oluyor. “Türkiye bizim için çok önemli. Fakat aynı zamanda Suriye Irak’ın komşusu. Biz bu durumun üstesinden gelmeye hazırız. Çünkü biz bir ülkeyle başka bir ülkenin karşısında durmuyoruz. Kutuplaşma politikasına Irak olarak hiçbir zaman girmedik.”

*

GELELİM baştaki sorumuza: Gecikmesi hayra alâmet mi, değil mi? Yorumlayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları