Paylaş
Bunların cevabını verebilmek için önce şunu anlamak gerekiyor: Sivil-asker ilişkileri ne demek? Bu tür kurumsal reformlardan mı ibaret?
ASIL MESELE ZİHNİYET
Sivil-asker ilişkilerinin aslında beş boyutu var. Bunlardan 1.si, ordu ve devlet/hükümet arasındaki ilişki. AB ve NATO üyelerinde temel prensip; silahlı kuvvetlerin yasal olarak seçilmiş iş başındaki hükümete, hiçbir belirsizliğe yer vermeyecek şekilde tabi olması.
2. boyutu ise, yasamanın rolü. Bu da askerin sorumluluk alması ve şeffaf olması anlamına geliyor. Yani ne yapıldığını ve ne harcandığını Meclis’e ifşa etmesi, açıklaması ve gerekçelerini belirtmesi gerekiyor.
Bu ilişkinin 3. ayağı ise, ordu ve yürütme arasındaki ilişki. Yani silahlı kuvvetlerin sivil siyasi yönetim altında olması. Gelişmiş demokrasilerde bu kontrol bir bakan, genellikle Savunma Bakanı tarafından yerine getiriliyor.
*
Bu bakımdan bugün kuvvet komutanlıklarının Savunma Bakanlığı’na bağlanması Türkiye için çok önemli ve geç kalmış bir adım. Ancak buna dair iki yaygın çekince var. 1.si, ordunun siyasileşmesi. Bunu engellemek ise siyasi iktidara düşüyor. Siyasi sadakati değil, liyakatı tek kriter aldığını ortaya koyarak.
2.çekince de, emir-komuta zincirinin bozulması. Zira özellikle askeri çevreler, kuvvet komutanlıklarının Genelkurmay’dan ayrı olarak Savunma Bakanlığı’na bağlanmasının sakıncalı olduğu görüşünde. Bu endişelere karşılık iktidar, bu değişikliğin askeri konuları kapsamadığını, bu konularda komutanlıkların Genelkurmay’a tabi kalmaya devam edeceğini vurguluyor.
*
Bununla birlikte daha önceki darbe tecrübelerimizde de gördük ki, ordunun emir-komuta zincirine dair yapılan değişiklikler darbeleri önlemiyor. Asker kafaya koyduktan sonra, emir-komuta hiyerarşisinde ya da dışında darbe yapabiliyor.
Yani mesele kurumsal reformlarla çözülmüyor. Asıl askerin anlayışını değiştirmek, demokratikleştirmek gerekiyor. Bu da bizi sivil-asker ilişkilerinin 4. ayağına getiriyor.
HALKIN BAKIŞI DEĞİŞTİ
Herşeyden önce: Devlet askerin kurumsal konumunu değiştirirken, zihniyetini de değiştirdiğini ortaya koymalı. Yani yetiştirilen asker tipini demokratikleştirmeli. Eğitim sistemi ve müfredat bu esasa göre dönüştürülmeli.
İşte tam da bu yüzden askeri okulların kapatılması, sorunu çözecek bir adım değil. Mühim olan askerin nasıl yetiştiği. Kaldı ki bu adımın askeri faaliyetlerde birtakım boşluklar yaratabileceğini de not düşmek gerek.
Buna mukabil, asker de sivil iktidara ve topluma bakış açısını değiştirdiğini ortaya koymalı. Bu da bizi sivil-asker dengesinin 5. boyutuna getiriyor. Yani ordunun toplumla ilişkisine.
*
Aslında “sivil-asker ilişkileri” terimi, ordunun sadece siyasilerle değil, toplumun tümüyle ilişkisini kapsar. Ve halkın ve askerin birbirine nasıl yaklaştığı bunu belirler.
Bu da; asker toplumla iyice kaynaşmış mı, yoksa “devlet içinde devlet” olarak mı var, onu gösterir. Açık ve demokratik bir toplumda 1. şıkkın 2.ye tercih edildiğini söylemeye herhalde gerek yok. Bugüne kadar orduyu devletin kendisi gibi gören halkın şimdi tanklara karşı yürümesi, bu açıdan Türkiye için tarihi bir kırılma noktası.
*
Ancak şimdi bu değişimin “olumsuz” tarafını yok etmek gerekiyor. Yani halkın askere karşı “eşitlikçi” bakışını, nötr hale getirmek...
Bunun için de; önce Balyoz, Ergenekon gibi davalarla, şimdi de 15 Temmuz darbe girişimiyle büyük yara alan ordunun toplum nezdindeki algısını düzeltmek için adımlar atılmalı.
UZLAŞMA
Tüm bunların yanında, asker-sivil ilişkilerinin demokratikleşmesi, sivil alanın da demokratikleşmesini kapsar. Bu yüzden tüm bu yapısal değişiklikler muhalefet partilerinin de görüşlerini kapsamalı. Meclis’te en geniş tabanda uzlaşma sağlayarak yapılmalı.
Çünkü ancak bu şekilde ordunun üzerinde siyasi kontrol değil, demokratik kontrol sağlanır. Ve Türkiye sadece sivilleşmiş değil, demokratikleşme yolunda tarihi bir eşik atlamış olur.
Son olarak: Bu reformların darbeleri engellemek için yapıldığı algısı hakim. Oysaki 15 Temmuz'un gösterdiği birşey varsa, o da en başta bu milletin bir daha asla darbelere izin vermeyeceği. O yüzden bu reformları çok daha geniş bir çerçevede değerlendirmeli. Hem bizler, hem iktidar.
Paylaş