Paylaş
Bu yılki törenin bir teması vardı: “Birlik Vakti”. Türkiye’nin her yerinden buraya akın eden on binlerce insan, 3 gün boyunca sürekli bunun için dua etti. Bu yüzden Konya belki de bugüne kadar görmediği mahşeri bir kalabalığın evsahibiydi.
*
Dolayısıyla Konya bize unuttuğumuz, hatırlamamız gereken birşeyi hatırlattı. O da; bu milletin bu vatana karşı hissettiği muazzam aidiyet duygusu. Çevremizde bizi sınayan zorluklar arttıkça, sanki içeride birliğin, beraberliğin yolu aranıyor. Türk milletinin birlik ruhu daha da pekişiyor.
Zaten hem Kurtuluş Savaşı zaferini, hem de bugüne kadar karşılaştığımız sınamalar karşısında hiçbir şekilde iç savaşa meyletmemiş olmamızı, bu ruha borçluyuz. İşte bu duyguyu, ruhu aşılayan da Mevlana’nın, hocası Şems’in ve bu topraklarda yaşamış daha birçok evliyanın öğretileri. Mesnevi’de geçen “Biz birleşmek için geldik, ayrılmak için gelmedik. O zaman neden ayrı gibi davranıyoruz?” deyişi de bu hakikate işaret ediyor.
Tam da bu yüzden korkunç Kayseri katliamından sonra ortaya çıkan tablo bize yakışmıyor. Öfkenin Kürt vatandaşlarımıza, HDP binalarına yönelmesi, bizi biz yapan değerlerle örtüşmüyor.
*
Bununla birlikte Mevlana sadece Türkiye’ye birlik ruhu aşılamıyor. Haftasonu İran’dan, Bosna’dan, Hindistan, Pakistan ve Afganistan’dan da yüzlerce insan Konya dergahlarında ve türbelerindeydi.
Sadece Müslümanlar değil, Hristiyanlar da buraya akın ediyor. Bugün ABD’de en çok satan şiir kitabı “Mesnevi”. Zaten bu yüzden Hollywood da Mevlana’ya el atmış durumda. ABD’nin en çok tanınan film yapımcılarından Stephen Brown (Şeytanın Avukatı, Yedi, Kusursuz Cinayet gibi filmlerin yapımcısı) bu haftasonu Konya’daydı. Buluşup sohbet ettiğim Brown, yapımına başladıkları Mevlana filminin çekimleri için yaptığı ön hazırlıkları anlattı.
Kısacası; belli ki tüm dünya zorluklarla, ayrışmalarla, kutuplaşmalarla baş edebilmek için Mevlana’ya sarılıyor.
*
O’nun dediği gibi: Güneş bu tarafta batarken, alemin öbür tarafında doğuyor. İşte bizim asıl özümüz olan bu hakikati hatırlayıp enseyi karartmayalım. Zira Güneş batarken, biz göremesek de bir yandan doğuyor.
HALEP’İN ANLATTIKLARI
Mevlana’nın 20’li yaşlarında yaşadığı Halep’te olanlar bize çok şey söylüyor. Meksikalı yazar Octavio Paz “Yalnızlık Dolambacı” kitabında 30 yıl süren Meksika iç savaşı için, “Ne bir zafer, ne de bir yenilgiydi” der. Halep’in Esad rejiminin eline geçmesi de bana bu sözü hatırlattı.
İnsanların acıları ortadayken ne bir zaferden söz edilebilir, ne de yenilgiden. Burada tek dert, tek kıstas bu acıları gidermek olmalı.
*
Halep’te ateşkes için yaptığımız arabuluculuk ve uzlaşma çabaları da bir gerçeği gösteriyor. O da: Her ne kadar Suriye politikamızda farklı taraflarda olsak da, ancak bizden farklı tarafta olanlarla (Rusya ve İran) işbirliği yaparak çözüm üretebileceğimiz. İşte Halep -belki de yüzyıllar boyunca farklı medeniyetleri buluşturan özünden mütevellit- bunun en somut örneği.
LOZAN YİNE YENİDEN
Tam da Lozan’ı en çok andığımız bu günlerde, bize Lozan Anlaşması’nı layıkıyla anlatan bir kitap çıktı. Boyut Yayınevi’nin yayınladığı ve editörlüğünü de genel yayın yönetmeni Bülent Özükan’ın yaptığı “Bizim Lozan”, Lozan’ın arka planını ve sonuçlarını, dönemin belgeleri ve bugüne kadar su yüzüne çıkmamış resimleriyle sunuyor. İnsan göz gezdirirken bile sanki o günlere ışınlanıyor.
Kitapta benim de o günün uluslararası bağlamını ele alan bir makalem yer alıyor. “Bu Sınırlar Hiç Durmaz” başlığı altında yazdığım gibi: 29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumgünüyse, ana rahmine düştüğü gün de Lozan’ın imzalandığı 24 Temmuz 1923’tür. Bu yüzden özümüzü kavramak için o günleri iyi anlamamız şart.
*
İsmet İnönü eşi Mevhibe Hanım’a Lozan’dan yazdığı bir mektupta; “Adresi ‘Lozan’da İsmet Paşa’ diye yaz, mektup beni bulur” demiş. Bu kitap gibi, güzel yapılan işler de öyle. İllaki doğru adresi buluyor. İlelebet raflardaki yerini alıyor.
THY DÜNYANIN EN İYİSİ
Biz sınırlarımızı ve egemenliğimizi korumaya çalışırken, diğer yandan bizi yükselten gelişmeler de oluyor. İngiltere’nin en büyük tüketici dergisi olan “Which?”in yaptığı ankette, Türk Hava Yolları (THY) dünyanın en iyi havayolu şirketi seçildi. Başlıca kriter ise, müşteri memnuniyeti.
Özellikle sıkıntılı günler geçirdiğimiz böyle dönemlerde, THY gibi kalıcı ve istikrarlı markalara sahip olmanın kıymeti çok daha iyi anlaşılıyor. Başarıları da nefes gibi geliyor.
Paylaş