Bizi Kim, Nasıl Koruyacak?

Karşı karşıya olduğumuz bu terör saldırılarına karşı devlet bizleri önceden uyarmalı mı? Bu günlerde en çok konuştuğumuz konu bu.

Haberin Devamı

ABD ve Avrupa ülkeleri -Türkiye’nin aksine- eğer topluma yönelik terör tehdidi yükselirse vatandaşlarını uyarıyor. Peki ama bu, halkı paniğe sevk etmiyor mu?

 

DEVLET BİZİ UYARMALI MI?

 

Bu sorunun doğru adresiyle, uzmanlığı “travma psikolojisi” olan bir akademisyenle konuşuyorum: Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Murat Paker’le.

 

Paker, devletin vatandaşı uyarmasının gerekli olduğu görüşünde. Yalnız Türkiye’de bu tip uyarılara alışık olmadığımız için, ilk etapta panikleyebiliriz. “Ama zaten tehdit varsa, kaygı seviyesinin artmasını isteriz. Ki halk uyarılsın, daha dikkatli olsun”, diyor Paker.

 

Haberin Devamı

Ancak bunun “uygun bir dille”, yani paniğe sevk edici değil, dirayeti olan bir dille paylaşılması gerektiğini vurguluyor.

 

Uyarının sıklığının ve ne şekilde yapıldığının da önemine dikkat çekiyor. Çok sık yapılırsa bu sefer halkın ciddiye almamaya başlayacağını ve devletin “yalancı çoban” konumuna düşebileceğini söylüyor.

 

*

 

Bununla birlikte resmi kanallardan bilgi akışı olması, özellikle sosyal medyadan yayılan asparagas haberlerin önüne geçer.

 

Paker’e göre bu, halkta “devlet bizimle gerçekleri paylaşıyor” hissi de yaratır ve hükümete-devlete duyacağı güveni arttırır. “Belirsizlik ne kadar azalırsa, güven o kadar artar” diyor. Bunun “insana verilen değer ve gösterilen saygı” olarak da algılanacağını söylüyor.

 

Son olarak, ön uyarılar saldırılara karşı halkın “psikolojik hazırlılığı” açısından da hayati. Zira terör eyleminin yaratacağı şok etkisini azaltacaktır.

 

 

Haberin Devamı

ÖZGÜRLÜKLER GÜVENLİĞE KARŞI

 

Ve bizleri ilgilendiren en can alıcı soru: Güvenlik-özgürlük dengesi nasıl sağlanabilir?

 

ABD'de en son, 2 Aralık’ta San Bernardino kentinde 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör eylemiyle bu tartışma yine patlak verdi. Zira iç istihbarat teşkilatı FBI, teröristin telefonundaki şifreleri açmak için üretici firma Apple'dan yardım istedi. Apple ise kişisel verilerin erişimine karşı çıktı.

 

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, 11 Eylül sonrasında Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısıydı. Jeffrey’yle konuştuğumda, Amerikan devletinde “acil durumlarda kişisel özgürlüklerin kısıtlanabileceği” görüşünün hakim olduğunu söylüyor. Ve özellikle 11 Eylül sonrasında ABD’de dengenin güvenlik lehine kaydığını teslim ediyor.

 

Haberin Devamı

Bununla birlikte yetkililerin kendi otoritelerini arttırmak için zaman zaman terör tehdidini kullanarak özgürlükleri kısıtladığını da ekliyor.

 

*

 

Jeffrey’ye göre ABD gibi “rastgele” terör saldırılanına maruz kalan bir ülkeyle, Türkiye gibi IŞİD’e komşu ve PKK gibi “ülkeyi iç savaşa sürükleyebilecek bir tehlikeyle” karşı karşıya olan bir ülke arasında farklar olması ise doğal. Dahası her iki ülkedeki tehdit seviyesi göz önüne alındığında, ABD’de kişisel özgürlüklerin Türkiye’ye oranla daha çok kısıtlandığı görüşünde. 

 

Bir diğer deyişle Jeffrey, Türkiye’nin daha fazla güvenlik tedbiri almasının doğal olduğunu söylüyor. Ancak buna mukabil “ortaya bir yol haritası koyulmazsa, özgürlüklerin kısıtlanması geçici bir araç değil, kalıcı bir hedef olarak algılanabilir” diye de uyarıyor.

 

Haberin Devamı

İNGİLTERE’DE BÜYÜK TARTIŞMA

 

Konuştuğum İngiliz Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili de, İngiltere’de 2005 Londra saldırılarından sonra bu dengenin şaştığından dem vuruyor. Hatta ülkenin güvenlik kurumlarının başındakiler bile bu durumdan şikayetçi gibi.

 

İngiliz iç istihbarat teşkilatı MI5’in 2002’den 2007’ye kadarki kadın başkanı Eliza Manningham Buller, emekli olur olmaz hükümetin terörle mücadele yasasını yerden yere vurmuştu. Terör zanlılarının tutuksuz yargılanmaları gerektiğini, 42 günlük gözaltı süresinin özgürlüklerini kısıtladığını söylemesi büyük tartışma yaratmıştı.

 

Buller bu sözlerinin sebebini şöyle açıkladı: “Eksiksiz güvenlik sağlanamayacağı gerçeğini ve çok zor kazandığımız kişisel özgürlüklerimizin önemini yanyana koydum.”

 

*

 

Haberin Devamı

Güvenlik önlemlerinin alınması elbette şart ve meşru. Ancak hem haklıyken haksız duruma düşmemek, hem de bireylerin özgürlüklerini koruma altına almak için devletin en üst makamlarının önümüzdeki dönem için bir reçete bulması şart.

Yazarın Tüm Yazıları