Paylaş
Peki ama bu ziyaret birden bire nereden çıktı? Suriye’deki ateşkes mi Başbakan’ı İran’a götüren? Yoksa Suudi Arabistan-İran arasında geçtiğimiz hafta zirve yapan gerilim mi?
Ulaştığım üst düzey yetkililerden, bu “gizemli” ziyaretin ayrıntılarını öğreniyorum. Ve hem İran’daki, hem bölgedeki yeni gerçekliğin geziye damga vurduğunu anlıyorum.
YENİ İRAN, YENİ İLİŞKİ
Herşeyden önce bu ziyaretin ana gündemi bölgesel konular değil, ikili ilişkiler olmuş. Oysaki geçtiğimiz yıl işler başkaydı.
Türkiye’den İran’a yapılan bir önceki üst düzey ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Nisan’da yaptığı Tahran gezisiydi. Ben de o geziye katılmış, bu köşede aktarmıştım. O ziyarette ağırlık, Irak ve Suriye başta olmak üzere bölgesel konulardaydı. Bu sefer ise gündem neredeyse tamamen ikili ilişkiler.
Bunun sebebi ise şu: Geçtiğimiz Nisan’dan bu yana önce İran Temmuz’da Batı’yla nükleer anlaşma imzaladı. Üstüne 26 Şubat’ta ülkede seçimler yapıldı. Ve Batı’yla anlaşmayı kotaran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin temsil ettiği reformcu ve yenilikçi kanat güç kazandı.
Türkiye’de ise önce 7 Haziran, sonra 1 Kasım seçimleri yapıldı. Bir diğer deyişle, hem Ankara ve Tahran artık önünü görüyor. Hem de Türkiye İran seçimleriyle birlikte, reformcu eğilimin kalıcı olduğunu anladı.
Bununla birlikte Rusya’yla yaşadığımız krizin ticaret, turizm ve enerjide açtığı boşluğu da İran büyük oranda doldurabilir.
İşte tüm bunlar Türkiye-İran ilişkilerinin önemini bir anda arttırdı.
RUHANİ GELİYOR
İkili ilişkilerin en güçlü ayağını ticaret oluşturuyor. 2012'de 22 milyar dolar olan ikili ticaret hacmi, 2015’te 10 milyara kadar düştü. Bu ziyaret sonrasında ise bu rakamın çok kısa sürede 30 milyar doları bulması bekleniyor. Geziye Türkiye’den 160 işadamının katılması da bu yüzden.
Bununla birlikte iki ülke birbirini tamamlayan iki pazar olarak oturuyor masaya. İran enerji üreten, Türkiye enerji tüketen. Buna mukabil Türkiye İran’ın Avrupa’ya açılan kapısı. Ve gelişen İran ekonomisinin en büyük ihtiyacı olan inşaat, Türkiye’nin en güçlü olduğu sektörlerden.
Önümüzdeki iki ay içinde ise alınan bu kararlar somutlaştırılacak. Önce Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Mart ayında günü birlik Türkiye’ye gelecek. Akabinde Nisan’da karma ekonomi komisyonu Türkiye’de toplanacak. Ve Nisan’ın 2. yarısında Cumhurbaşkanı Ruhani Ankara’ya ayak basacak. Eşzamanlı olarak de Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplanacak.
MUTABIK KALINAN NOKTALAR
Peki bu ziyarette bölgesel konular hiç mi gündeme gelmedi? Tabii ki gelmiş.
Malum Türkiye ve İran’ın köklü fikir ayrılıkları var. Ankara’ya göre Suriye savaşının sebebi Esad. Çözüm ise Esad’ın gitmesi. İran içinse savaşın sebebi Esad’a karşı savaşanlar. Ve çözüm Esad’ın güçlenmesi.
Farklılıklar bu kadar derin olunca da, ister istemez fikir ayrılıkları tespit edilmiş. Ancak iki ülke bunlara değil, ortak noktalara odaklanmayı tercih etmiş. Ve ikili ilişkileri geliştirmek, yani “ambargo sonrası yeni İran”dan azami pay alabilmek için bölgesel konular tamamen ayrı tutulmuş.
Kaynaklarım karşılıklı mutabık kalınan 5 noktayı da özetliyor: Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalı. Ateşkes sürmeli. PKK ve IŞİD’e karşı işbirliği sağlanmalı. Bölge sorunları bölge ülkeleri tarafından çözülmeli. Ve gelecekte Suriye kapsayıcı olmalı.
*
Suudi Arabistan-İran gerginliği, yani Şii-Sünni çatışması ise gündeme hiç gelmemiş. Ancak bu yine de, bu ziyaretin sembolik değerini gölgelemiyor.
Zira İran tam Suudi Arabistan’la işlerin iyice kızıştığı bir zamanda, bu ülkeyle son derece yakın işbirliği içinde olan Türkiye’yle uzun vadeli anlaşmalara imza atıyor. Böylelikle Türkiye’yi bu çatışmanın bir tarafı olarak görmediğini göstermiş oluyor.
Türkiye de aynı şekilde mezhep çatışmasında taraf olmadığının altını çizmiş oluyor. Ve aynı zamanda, iki ülkenin bölgesel konulardaki fikir ayrılıklarının mezhep farklılığından kaynaklanmadığını vurguluyor.
*
Ezcümle Türkiye “yeni İran”ı rakip değil, bir fırsat olarak görüyor. Ve zamanın ruhuna uyarak, fırsatları ve sorunları birbirinden ayrı tutuyor.
İki ülke birlikte kazandıkça, orta vadede bölgesel konularda da birbirlerine yaklaşma ihtimalleri ise hiç de zayıf değil.
Paylaş