Paylaş
Evet Ankara’nın Trump döneminde Suriye konusunda bazı tavizler vermesi gerekecek. Ama bunları Trump dışarıdan dayattığı için değil, kendi isteğiyle ve kendi bekası için yapacak.
TRUMP’IN SURİYESİ
Trump seçilir seçilmez hemen iki mülakat verdi bile. Biri Wall Street Journal gazetesine. Diğeri de haftasonu CBS televizyonuna. Ve kampanyası boyunca ipuçlarını verdiği Suriye politikasını savunmaya devam etti. Bu da bize aşağı yukarı nasıl bir çizgi izleyeceğini gösterdi.
Trump’ın reçetesi en kaba haliyle şöyle: “DEAŞ yok edilmeli. Esad ve Rusya DEAŞ’a karşı savaşıyor. Öyleyse Esad’ı yerinde bırakalım. Dahası Esad ve Moskova’yla işbirliği yapalım.”
PYD/YPG konusunda ise aynı sebeple Obama’dan farklı bir çizgi izleyebilir. Zira Esad ülkesinin kuzeyinde bir Kürt koridoru istemiyor. Esad’la uzlaşmak demek de, YPG/PYD’ye destekten –en azından şimdiki boyutta- vazgeçmek demek. Kaldı ki ABD’nin Suriye ve Rusya ile birlikte çalışması, YPG’ye ihtiyacını ortadan kaldıracaktır.
Bununla birlikte Trump Suriye’de güvenli bölge kurulmasından yana. Bu da kuzeyde PYD/YPG koridorunun oluşmasına zaten kendiliğinden mani olacaktır.
SURİYELİ MUHALİFLER
Suriyeli muhalifler için de aynısı geçerli. Washington artık bu güçlere de ihtiyaç duymayabilir. Dahası Trump CBS mülakatında açıkça, “Muhalifler, DEAŞ’la savaşan Esad’a karşı savaşıyor” diyerek, DEAŞ’la mücadeleye sekte vurduklarını söyledi. “Kim bu gruplar? Onları tanımıyoruz. Esad’ın yerine onların gelmesi çok daha kötü. Niye onlara destek verelim ki?” diye de ekledi. Böylelikle muhaliflere desteği keseceğinin işaretini verdi.
“Liderlerimiz Irak ve Libya yerine plaja gitselerdi çok daha iyi olurdu” diyerek Saddam ve Kaddafi’yi devirmenin hata olduğunu da söyledi. Yani Esad’ın gitmesinin daha büyük bir kaosa meydan vereceği görüşünde.
Bununla birlikte, malum, Trump “ılımlı” denilen muhaliflerle radikal İslamcıları aynı kefeye koyuyor. Danışmanlarından Whalid Phares’ın Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmekten bahsetmesi, bu görüşün bir sonucu.
*
Dolayısıyla Türkiye Trump döneminde ABD ile işbirliği yapmak istiyorsa, hem Esad’ı kabullenmesi gerekecek. Hem de muhaliflere verdiği destekten vazgeçmesi.
Ancak Trump’ın seçiminin ortaya koyduğu bu tablo, zaten bir süredir Ankara’nın önündeydi. Yani Ankara’nın yapmak zorunda olduğu bir seçim çoktan gelip kapısına dayanmıştı. Şimdi Trump sadece bu seçimi hızlandırıyor.
Şöyle ki:
ANKARA’NIN SEÇİMİ
Türkiye’nin Suriye politikasının iki ayağı olageldi. Bunlardan biri hayati. Diğeri de tercihen.
Şu an Ankara için hayat memat meselesi olan konu, Suriye sınırlarında oluşacak bir PYD/YPG koridoru. Suriye politikasının belkemiğini de bu endişe oluşturuyor. Hakeza Fırat Kalkanı operasyonunun arkasındaki ana motivasyon da bu. Suriye politikasının diğer ayağı ise Esad’a karşı Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) desteklemesi. Bu ise tercihen aldığı bir karar.
*
İşte bu iki yolu aynı anda izlemek zaten bir süredir mümkün değildi. Suriye’de YPG/PYD’ye karşı hareket alanı kazanabilmek için Ankara geçtiğimiz aylarda Rusya’yla yakınlaşmıştı. Dolayısıyla Rusya’nın desteklediği Esad’a karşı muhalifleri desteklemesi gitgide zorlaşıyordu.
Yani zaten artık bu tercihinden vazgeçmesi gerekecekti. Şimdi Trump sadece bunu hızlandıracak. Önümüzdeki dönemde Washington ve Moskova yakınlaşırsa, Ankara’nın bu seçimi daha da hızlanacak.
Kısacası; Ankara’nın PYD/YPG tehdidine karşı yeni Amerikan yönetiminin desteğini alması muhtemel. Buna mukabil zaten bir süredir değişen dengeler sonucunda Esad ve muhalifler konusunda revizyona gidebilir.
Zaten Halep çevresinde muhaliflerin gitgide zayıflaması ve Esad güçlerinin güçlenmesi, Türkiye ve Rusya yakınlaşmasının böyle bir değişime çoktan yol açtığının da göstergesi.
*
Ezcümle; Türkiye’nin Trump’la üzerinde uzlaşacağı meseleler, kendisi için hayati önemde olanlar. Buna karşılık taviz vermesi gerekenlerse, zaten uzun süredir Ankara’nın gündemindeler.
Paylaş