YEREL seçimlerle ilgili belirsizlik birkaç hafta içinde netleşecek. Yani yerel seçimler zamanında, Mart 2009'da mı yapılacak, yoksa öne mi alınacak?
Belki de kasım ayına.
Kulislerde en çok konuşulan konu bu.
Partilerde çalışmalar sürüyor.
AKP bu anlamda en etkin partilerden biri.
Sessiz ve derinden.
Bir yandan doğal oy tabanlarını sağlam tutmaya çalışıyorlar, bir yandan da devlet olanakları ile sempati toplamaya.
Ve tabii ki oy.
Yeni hizmetler, TOKİ kanalı ile konut seferberliği, gecekondu semtlerine yardım, köylerde KÖYDES katkısı.
Dedim ya; sessiz ve derinden.
Kafalarında da 3-4 aday var.
Bu adaylar bir şekilde Başbakan Tayyip Erdoğan’a da iletilmiş durumda.
Zamanı geldiğinde Tayyip Erdoğan "son kararı" verecek.
Dinleyecek, irdeleyecek, tek başına "açıklama yapacak".
AKP; rahat.
İktidar gücü önemli.
CHP’nin kamuoyunda dillendirilen "aday adayları" ile de ilgili çalışmalar yapıyorlar.
O da sessiz ve derinden.
Nereden geliyorlar? Ne yapmışlar? Geçmişleri?
AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, "arı gibi".
Her hafta bir yerde.
Ama bu konuda ser verip sır vermiyor.
Kulağıma gelen şu: AKP’nin bombaları var!
Hem de CHP’yi çok "derinden" etkileyecek!
Biri Homeros Vadisi çevresindeki "arsa satışları".
Diğeri de devletin 600 milyon dolar "kazık yediği" Tekel Rakı’nın satışı.
Artık bu dosyaya "Meygenekon" mu denir, başka bir ad mı takılır, bilemem!
Bildiğim; dosyalar AKP’nin önünde.
Ne zaman mı açılacak? Kim bilir?
Az daha bazı göçmenler küstürülecekti!
CCHP Lideri Deniz Baykal da "rüzgar gibi" geçti İzmir’den. Yoğun bir program uygulandı, Deniz Bey adeta nefes almadı.
CHP Lideri kadar yorulan bir başka isim de İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’tı tabii. 2 saat uyku, program aksamasın diye özen, kimse alınmasın diye hep sağduyu ve alttan alma. Sonuçta 2 gün CHP rüzgarı esti İzmir’de.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "istiyorum da istiyorum" diye her gün yöneticilerinin üzerinde baskı uyguladığı bir dönemde CHP de ciddi bir gövde gösterisi yaptı.
"İstiyorum" diyene "Gel de al. O kadar kolay değil" mesajı verdi.
40, zaman zaman 45 dereceye ulaşan sıcaklarda Deniz Baykal’ın da gıkı çıkmadı. Kilometrelerce yol katetti, kurdeleler kesti, el sıkıştı, öpüştü, halay çekti.
Deniz Baykal’ın İzmir gezisinde Balkan göçmenleri de bu kez ağırlıklı bir yer tuttu. Daha önce Tayyip Erdoğan da göçmenlerle bir araya gelmiş, vaatlerde bulunmuştu. Bu kez Balkan göçmenleri Deniz Bey’le buluştu.
Ama az daha "kaş yapayım derken göz çıkacaktı". Çıkacaktı da, iyi ki CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve göçmenlerin sevdiği bir isim olan Mehmet Sevigen vardı, iyi ki İl Başkanı Kemal Karataş vardı.
Balkan yemeğini hazırlayanlar daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yemeğine katıldı diye bazı dernekleri kara listeye almıştı.
Oysa o derneklere de üye binlerce insan vardı. O derneklerin de İzmir siyasetinde ağırlığı vardı.
Tepki gösterdiler:
"Bize niye AKP’li muamelesi yapıyorsunuz? Biz AKP’nin değil, bu ülkenin başbakanının yemeğine gittik".
Olay büyüyecekti. CHP göz göre göre ciddi bir seçmen kitlesini göçmenlerin deyimiyle "AKP’nin kucağına itecekti".
İş bilmez, "One man şovcu" bazı kişiler nedeniyle...
Neyse ki Mehmet Sevigen devreye girdi, göçmenlerin bir bölümü ile Baykal’ı buluşturdu. Diğerlerine de Ankara buluşması için söz verdi.
Böylelikle Baykal’ın büyük önem verdiği İzmir gezisinde bir skandalın eşiğinden dönüldü.
Yoksa CHP için yeni bir sancı mı olacaktı? Su krizlerine göçmen sancıları mı eklenecekti?