Paylaş
Akşam saatler.
Gelen bir istihbarat telefonu Ertuğrul Sağlam’ın istifa ettiğini söylüyordu.
Önce yöneticilere bir şekilde doğrultup haberi hazırlamıştım.
Ardından Başkan İbrahim Yazıcı’yı aradım ama ümitsizdim.
2 defa çaldı ve telefon açıldı.
Kendinden emin bir sesle rahmetli başkan, “Efendim Vedat” dedi.
Hemen konuya girdim ve Ertuğrul Sağlam’ın istifasını ve görüşünü sordum.
Hiç tereddüt etmeden, eveleyip gevelemeden yanıt verdi.
“Beni arayan olmadı. Bana henüz bir istifa dilekçesi de ulaşmadı. Yarın Bursa’da olacağım, gereğini yaparız” dedi.
“Bunları yazabilir miyim?” diye sorduğumda ise Başkan Yazıcı tereddüt etmeden, “Elbette” diye yanıtladı.
Ertesi gün görüşmeler yapıldı ve Ertuğrul Sağlam’ın istifası kabul edildi.
*
Yine başkanı aradım ve kulağımıza gelen bir iki ismi sordum.
“Bursaspor teknik direktörsüz kalmaz. En faydalı olacağını düşündüğümüz ismi göreve getireceğiz” dedi.
Buna benzer pek çok hikaye anlatabilirim Başkan İbrahim Yazıcı ile ilgili.
Başkan Yazıcı sürekli iletişime açıktı.
Yazılmaması gereken şeyleri dahi söyler ve “Bu aramızda” derdi.
Ben yazmadım “aramızda” dediklerini, pek çok gazeteci arkadaşımın da yazmamıştır diye tahmin ediyorum.
Çünkü bu iletişimin bozulmasını istemiyorduk hiçbirimiz.
Ondan sonrası ise maalesef işler çok iyi gitmedi.
Başarısızlıklara hep kılıf arandı.
En kolayı da gazetecileri suçlamaktı elbette.
Gazetecilere tesislere girme yasakları getirildi, medya kuruluşları arasında “bize yakın” veya “bize uzak” diye ayrımlar yapılmaya başlandı.
Her geçen gün kötüye gittik.
Öyle fazla kan kaybettik ki sonunda Süper Lig’in 5. Şampiyonu, bir alt lige düştü.
Çünkü krizler iyi yönetilemedi.
Kriz yönetmek gerçekten sanattır.
Ayrı bir beceri ister.
Bursaspor’da uzun zamandır krizler iyi yönetilemiyor.
Telefonlar açılmıyor, iletişim kanalları kapatılıyor.
Açanlar da “ben bilmem başkan bilir” diyor.
Sanki başka mecralardan bilgi akışı olmuyor.
Oluyor hem de haddinden fazla.
Herkesin kısa bir süre sonra ulaşabileceği bilgiyi saklamak, aslında beraberinde yeni krizler, yeni kaoslar getiriyor kulübe.
Sonuç olarak kulüp boşu boşuna yıpranıyor.
Düşünebiliyor musunuz İbrahim Üzülmez istifa ediyor, yarım saat sonra görüşülen isimler, sosyal medya hesapları üzerinden paylaşılıyor.
Ama telefonlar açılmıyor.
*
El altından “Musa hoca ile devam edilecek” deniyor, yarım saat sonra başka kanallardan Medin Diyadin ile el sıkışıldığı gündeme geliyor.
Sonra o da olmuyor, başkaları ile görüşmeler başlıyor.
Nereden baksan tutarsızlık...
Dedim ya kriz yönetmek sanattır.
Bu tür krizler de aslında iletişim kanalları açılarak, bazen kartlar açık oynanarak iyi yönetilir.
Benden söylemesi.
Paylaş