İLK önce hemen şunu söyleyeyim, Beşiktaş özel bir takım.Klasiğine aldığı futbolu, rakibine, ama öyle, ama böyle kabul ettiriyor. Beşiktaş'ın top oynama telaşı yok. Maçın hangi dakikasında olursa olsun arkaya da düşse öne de geçse ezberlediğini oynuyor.
Lucescu, çok şanslı bir antrenör. Öyle bir kadrosu var ki, alternatifsiz bir oyuncusu yok. Hiçbir oyunu onbir kişiyle başlayıp, öyle de bitirmiyor. Muhakkak 14 kişiyle top oynatıyor. Beşiktaş'ın kulübesi de kalabalık. Ama bu kalabalık çok kaliteli. Oyuna sonradan girenin muhakkak maça eli değiyor.
Şenol kardeş
Dün kalede Cordoba yoktu. Ramazan diye genç bir kardeş oynadı. Oyundaki dikkatini beğendim. Yediği golde hiç hatası yoktu. Hata vurduranlarda. Sergen benim için başka birşey. O büyük usta, dün de maçı çeviren adam oldu. Hemen araya sıkıştırayım. Şenol Güneş bak kardeş, ‘‘Sergen, Milli Takım’ın kulübesinde muhakkak olsun. Sıkışırsan, oyuna girip, yarım saat içinde bile maçı kazandırabilir.’’
Oyuncunun arasına girip tek tek dolaşayım istemiyorum. Dün akşam hep beraber istediler, hep beraber direndiler. Yenik durumdan da bu zor maçı çevirdiler. Hepsinin ayaklarına sağlık.
Taş gibi takım
Malatya takımı savaşçı bir takım. Beşiktaş ile dişe diş mücadele ettiler. Hele ilk yarı top onlarda daha fazla kaldı. Golü de buldular. Aferin Ziya Doğan'a... Taş gibi bir takım yaratmış. Maçın hakemi maça tesir edecek büyük bir hata içinde olmadı. Ama ben bu kardeşimin futbolu bildiğine inanmıyorum. Öyle ters düdükler üfledi ki, hayret etmemek elde değil. Neticede Beşiktaş ligde beşte beş yaptı. Daha iyisi can sağlığı.
Dün akşam oynanan oyun Lazio maçının provası değil. Her maç ayrı ayrı oynanır. O maçta daha sabırlı, daha düşünerek oynayacak bir Beşiktaş seyredeceğimizi zannediyorum. Lazio hem yabancı değil, hem de kadrosu fazla müthiş ve zengin bir kadro değil. Mircea Lucescu'nun ona göre önlem alacağına eminim.