İLK önce hemen şunu söyleyeyim. Dün akşamki oyunda, futbol oynama zorluğunu yakından tanıyan bir insanım. Saha buzlu, ayakta durmak bile zor. Bu her iki takım için de futbol oynama zorluğu.
Kaldı ki, Beşiktaş’ın en büyük zaaflarından biri de, saha iyi de olsa çok fazla sayıda top kaybı yapması. Yanlız Okan’ın kaybettiklerini saydım, koca bir takımın tek maçta kaybettiği top sayısı kadar var. Okan seviyesindeki bir oyuncunun, topu böyle kullanmaya hakkı yok. İyi futbol oynamak için, topun sende kalma fazlalığı olmalı.
Ahmet Yıldırım da, Okan kadar olmasa da çok top kaybetti. Ahmed Hassan’a ben bayılıyorum. İyi de oynasa, kötü de oynasa, maçtan bir dakika kopmuyor. Büyük bir iştahla top oynuyor, takımına çok top kapıp, top kazandırıyor. Rakibin defansını çok zorlayarak oynuyor. Bundan iyisi can sağlığı. Tümer, geçtiğimiz iki haftaya göre daha az seviyede top oynadı. Ama yine Tümervari bir gol yaptı. Klasına yakıştı.
Hentbolcu çok
Maçın hakemi Cem Deda dün akşam için hakem şansını soyunma odasında bırakıp sahaya çıkmış. Oyun golsüzken Tümer’in attığı bir frikikte rakip topa smaç yaptı. O top penaltı. Döndü Beşiktaş’ın Fatih’le yaptığı penaltıya polisin hırsız yakalarken gösterdiği dikkati gösterdi. O top tabi ki penaltı. Ama Beşiktaş takımında hentbolcu çok. Defans oynayıp da şu sezonda elini uzatmayıp penaltı yapmayan oyuncu yok. Futbol tuhaf oyundur. Dün akşam da ne suya ne sabuna dokunmadan bu oyun berabere biter derken Berkant topu eline aldı, maçı da bitirdi. Beşiktaş’ta da bundan sonra forma bulacak avantajı yakaladı. Ben oyuna girdikten sonra Veysel’i de beğendim. O da iyi oynadı. Kaleci Ramazan, hemen hemen sıfır hatayla maçı bitirdi. Neticede Beşiktaş Kayseri’den Parma’ya giderken valizinin içine Kayseri moralini götürüyor. Beşiktaş ıkına sıkına da olsa istediğini sahadan çıkardı.