ŞAKAYLA karışık değil, sahiden dünya üçüncüsü olduk. Kolay bir rakiple oynamadık. Adamlar buraya, İtalya gibi, İspanya gibi dünya devlerini devirerek geldiler. Ve burada gördüğüm takımların arasında 90 dakika tempo kaybetmeden oynayan tek takım.
Adamlar felaket koşuyor. Taksi tutsan, sahayı o kadar kolay dolaşamazsın. İşte böyle bir takımı yenip, istediğimizi aldık.
İlk yarı çok iyi top oynadık, ikinci yarı her azalan dakika bizi dünya üçüncüsü yapacaktı. Topa değil de saate karşı oynadık, istediğimiz de oldu. Rüştü, bu turnuvanın en iyi kalecisi. Yine çok güzel toplar çıkardı. Yediği ilk gol var, kalede iki tane kaleci olsa çıkmaz. İkinci yediğini ben sakatlığına bağlıyorum. Çünkü ‘‘değiştir’’ diye çok işaret etti. Şenol da değiştirmedi. İyi ki de değiştirmemiş. En az 5 tane top çıkardı. Alpay'la Bülent 90 dakika ayakta kalabildiler. Ve bana göre de bu ikili çok iyi tuttu. Çünkü birbirlerinin dilinden anlıyorlar.
HAKAN-İLHAN TUTTU
Dünkü maçta Şenol, Okan'ı niye oyuna aldı, onu anlamış değilim. Okan, tabii ki, kötü futbolcu değil. Ama hazır da değil. Gönül almak için Milli Takımda oyuncu oynamaz. Gönül almak için ancak yazlık takımda top oynanır. Hakan-İlhan eşleşmesi, dünkü oyun için tuttu. Goller de bu çocuklardan geldi. Bundan evvel düşünülseydi, nasıl olurdu bilinmez. Kimse de bilemez. Futbol oynamadan, futbol insana bir şey dedirtmez.
Bugün Brezilya ile Almanya final oynuyor. Biz Brezilya'ya kaybettik. Kaybetmek güzel bir duygu değil. Ama bugün için Brezilya kazansın istiyorum. En azından ‘‘bizi geçtiler, şampiyon oldular’’ diyelim. Belki züğürt tesellisi olacak ama, öyle olsun istiyorum.
Bu yazıya başlık koymuyorum. Kimin gönlünden nasıl geçiyorsa kendine göre takılsın.