Paylaş
Yunan bankalarına yüksek faizle borç veren Alman ve Fransız bankaları turizm ve taşımacılık dışında döviz getiren sanayiden mahrum bir ülkeye hesapsızca kredi açtıklarını bilmiyor muydu? Onların durumu 2008 öncesi ABD’de geri ödenmesi mümkün olmayan konut kredilerini dar gelirli kesime akide şekeri gibi dağıtan bankalara benzemiyor mu? O bankalar neden hesap vermiyor?
Bu krediler özellikle Alman, sonra da Fransız şirketlerinin ürettiği malları almak için kullanılmadı mı? Kuzey Avrupa ülkeleri Güney Avrupa ülkeleri aleyhine bu şekilde zenginleşmedi mi?
Avrupa Birliği yaratılırken Güney Avrupa ülkelerinin gelişme sürecinde geride olduklarından dolayı rekabet güçlerinin az olduğu bilinmiyor muydu? En büyük silahları olan para politikasındaki esneklik, ‘Euro’ ile ellerinden alındığında bu ülkelerde kemer sıkmanın kronik hale geleceği hesaplanmıyor muydumuydu? Hangi ciddi iktisatçı Avrupa Birliği ülkelerinde maliye politikalarında birlik sağlanmadan parasal birliğin sağlanmasının çantada keklik olduğunu iddia edebilirdi?
Cumhuriyet gazetesinde Ceyda Karan’ın yazdığı gibi “2. Dünya Savaşı’nın yıkımı üzerinden büyük ölçüde ödemediği borçlarla yükselen Almanlara bir çift laf eden olmayacak mı?” Çuvaldızı başkasına batırmak kolay değil mi?
Biz Akdeniz ülkelerinde sıcak ilişkiler, güçlü arkadaşlık bağları, güzel yiyip-içme... Sohbete en aç olanlar, mekanikleşmiş şekilde yaşayan Kuzey Avrupalılar... Yunanistan bir tüketim ve ithalat cenneti olurken bunun kaymağından en çok yararlanan gene Batılı turistler değil miydi? Acaba ortalama bir Yunanlı ortalama Fransız’dan daha mı az çalışıyor? Fransa’da dört ay yaşamış biri olarak çok az çalıştıklarını ve işlerini sevmeden yaptıklarını gözlemledim.
HEPSİ BENDEN AKILLI
Referandum öncesi NTV ekibiyle Dedeağaç, Kavala ve Selanik’e gittik. Açıkçası Yunanlılar hiç öğle gece-gündüz eğlenir durumda değildi. Tavernaların müşterileri daha çok yabancılardı. Ege’deki Yunan adalarının özellikle ramazan aylarında ülkemizden gelen turistlerle yüzünün güldüğünü biliyoruz. Ben ziyaret ettiğim gün Dedeağaç’taki Nişiotiko’nun müşterilerinin çoğunluğu da bizdendi.
Çoğuyla sohbet ettim. Ortak özellikleri, hepsinin benden akıllı olması.
Nişiotiko’nun bahçesi
Benden akıllılar çünkü burayı benden önce keşfetmişler.
Açıkça söyleyeyim ülkemizde fiyat-kalite açısından bundan iyi bir deniz lokantası yok. Dahası da var: Bundan iyi bir deniz lokantası da yok.
Bunlara bir de çok samimi ve otantik bir ortam, güleryüz ve iyiniyeti ekleyin.
Eklenecek başka çok şey var tabii: Soğuk mezeler taze, çeşitli ve yaratıcı.
Dört tanesine özellikle bayıldım. Biri mezgit balığından tarama. İkincisi füme uskumru. Üçüncüsü mısır unuyla kızartılan börek gibi kabak kızartma. Süzme yoğurtla! Bunların dışında yalancı dolma, kaparı çiçeğiyle fava, Yunan salatası, keçi ağırlıklı beyaz peynir var elbet.
Bunlar ağır ağır ve keyfini çıkara çıkara yenecek mezeler.
Günlük taze karidesler
Ara sıcaklar saymakla bitmez.
Bizde kalamar ithal ve kayış gibi, ahtapot ve karides dondurulmuş.
Burada hepsi taze ve farklı bileşimler ve pişirme teknikleriyle karşınıza çıkıyor.
Ben azıcık limon, zeytinyağı ve pul biberle ‘wok’ta pişen karidesi sevdim ama favorim sadece limon ve zeytinyağıyla buharda pişen. Ama wok’ta pişip karamelize soğan üzerinde servis edilen kalamar olağanüstü.
BİZDEKİLER İŞİ BIRAKSIN
Ahtapot konusunda uzmanlar. Ahtapot ne sert ne yumuşak. Wok’ta o da güzel ama benim gönlüm kırmızı üzüm şirkesiyle haşlanmış taze ahtapotta.
Yunan salatası
O gün pişirilmişse, karides, midye ve azıcık trüf yağlı risotto da lezzetli.
Benim için daha da ilginci tava subye. İçi sulu ve dışı kıtır. Takdir ettiğim bir diğer nokta da gerçek taratorla servis edilmesi. Ülkemizde mayonez veya yoğurt kullanıp “İşte tarator” diyen lokantacılar bence işi bırakmalı.
Bu harika yemeğin üzerine balık yenir mi?
Vallahi ömrünüzde göreceğiniz en iyi bütün kalkanlardan biri karşınıza çıkarsa cevap büyük harfle “EVET”. Kül üzerinde demlenerek ağır ağır pişmiş. Ama kuru kuru değil üzerine kıvamında ve zamanında deniz tuzu, limon ve zeytinyağı sürülerek balığın içine yedirilmiş ve doğal lezzet bozulmadan muhteşem yaratığın tüm potansiyeli ortaya çıkarılmış.
Acaba Merkel ve Hollande bu ortamda bu yemekleri tatsa nasır tutmuş yürekleri yeniden kıpırdamaya başlar mı?
Paylaş