Tam aradığım gibi bir plaj lokantası

Ülkemiz deniz ürünleri açısından hâlâ şanslı bir ülke sayılır ama lokantalarımız bu açıdan diğer Akdeniz ülkelerine nazaran çok geride. Neyse ki Manzara gibi yüzümüzü güldüren bir-iki lokanta mevcut. Önümüzdeki hafta Marmaris, Söğüt’teki bu lokantadan ayrıntılı şekilde bahsedeceğim.

Plaj lokantaları konusunda da durum aynı. Akdeniz ülkelerindeki plaj lokantalarında genelde oldukça iyi ve çok uygun fiyata yemek yemek mümkün. Gerçi deniz ürünleri dünyanın her köşesinde pahalandı ama hafif ve leziz yemekler uygun fiyatlara plaj lokantalarında bulunabiliyor.

Ben Akdeniz ülkelerindeki plaj lokantalarında öğlenleri farklı salata, ahtapot carpaccio, levrek ceviche ya da somon füme gibi beni şişirmeyip akşama zinde bırakacak yemekleri tercih ediyorum. Ülkemde bunları pek bulamıyorum. Bir tarafta turistik bölgelerde aşırı kazık ve lüks gözüken ama deniz ürünlerinin hemen hepsi ya ithal ya yetiştirme ve yavan olan lokantalar var. Diğer yandaysa gözleme ve mantı gibi hamurişleri, hamburger ya da pide... Genelde mantılar hazır alınıyor ve hamur kalın, içindeki kıyma kuru, miktarı az. Tercihim gözleme oluyor, özellikle bol yeşillikli olursa.

RAHAT, TEMİZ VE ÇEVREYLE UYUMLU

Bu formüllerin dışına çıkan plaj lokantası pek az. Özellikle de şezlong kiralayabileceğiniz tatil yörelerinde. İşte İsgali bu nadir bulunan plaj lokantalarından. Her şeyden önce Marmaris’in Söğüt kasabası henüz Bodrum ve birçoğu gibi dejenere olmamış, saflığını ve doğallığını korumuş. Bunda Selimiye sonrası yolun bozuk ve aşırı kıvrımlı olmasının ve Söğüt’te lüks ya da ‘her şey dahil’ kitle turizmine hitap eden otellerin olmamasının payı var.

Bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım. Gördüğüm kadarıyla tesisler biraz avam bir estetik anlayışını yansıtıyor. Köy ve kasabalarımızda çok yaygın olan bu estetik; ince, rafine, ergonomik ve çevreyle uyumlu olmaktan ziyade var olan alana en çok insanı sıkıştırmaya çalışan bir felsefeyi yansıtıyor. Görüntü veya çevre uyumuna bakmadan mekânı en ucuz masa, sandalyelerle dolduruyorlar. 

İsgali ilk önce görünümüyle dikkat çekiyor. Gözü rahatsız etmeyen ve tam tersine ruhunuzu okşayan bir dizayn. Rahat, temiz ve çevreyle uyumlu. Denize girmeyi kolaylaştırmak için kenarlarında tutunacak yer olan rampalar bile koymuşlar önlerine. Belki buraya gelenlerin yüzde 99’unun buna ihtiyacı yok ama geriye kalan azınlıktansanız, ülkemizde diğer alanlarda da olduğu gibi, ayrımcılığın, empati yoksunluğunun ve düşüncesizliğin kurbanı olabiliyorsunuz. Bunun ötesinde de İsgali’de şezlonglar rahat, şemsiyeler sizi koruyor. Çöp tenekeleri ve yön gösteren tahta levhalar bile özenle seçilmiş. Aynı ince zevk ve titizlik tuvaletlere de yansımış. Kullanışlı, ergonomik ve hijyen mükemmel. İhtiyacınız olmasa bile buraya giderseniz referans noktası oluşturmak için tuvaletleri görmenizi öneririm.

İsgali açılalı bir sene yeni doluyor ve benim tercihlerime göre menülerinde fazla yemek var. Ama bizim seçtiklerimizin hepsi bayağı başarılıydı.

USTA BİR ELDEN ÇIKTIĞI BELLİ

Ortaklarından mutfağın başındaki Ani Hanım (Kalaycıoğlu) nefis zeytinyağlı yaprak sarması ve topik yapıyor. Topiğin dışı ince, soğanı iyi pişmiş ve malzeme oranları olması gerektiği gibi. Sarma ince yapraklı ve ağızda eriyor. İkisini de tavsiye ederim. Tarama çok güzel. Yunan adalarındaki iyi taramalar gibi... Dokusu yumuşak, adeta köpük gibi ve damakta hoş bir lezzet bırakıyor. Domates salatası Manzara’da tattığım gibi değil ama vasatın çok üstü. Kuru bakladan yapılan zeytinyağlı baklanın usta bir elden çıktığı belli çünkü gerçekten zeytinyağlı ve yeşil soğanla dereotu benim sevdiğim gibi bol bol kullanılmış. Ezine beyaz tam yağlı, kavun bal gibi değil ama kötü de değil. Lahmacunsa odun fırınında pişmiş, kıtır kıtır, bol etli ve hiç fena değil. Benim lahmacun zevkim Güneydoğuluların damak zevkinin aynı. Daha yağlı ve eti daha az ama kuzudan, elle kesilmiş soğanı (veya sarımsağı) bol ve odun fırınında pişmiş olmalı. Maalesef halkımız ve özellikle kıyı kentlerinde yaşayanlar etin kurusunu matah ve daha sağlıklı sanıyor. Ne yapalım, iktisatçıların dediği gibi kötü para iyi parayı kovar!

“İsgali ne anlama geliyor” diye de sordum. Derin denizlerde 10 metrelik sığ alanlar varmış ve balıklar buralara doluşurmuş. Yani canlılık ve bolluğu anlatıyor. ‘İnşallah balıklar gibi insanlar buraya üşüşmezler ve saflık bozulmaz’ diye düşündüm açıkçası.