Paylaş
Global ölçekte lokanta değerlendirmesi giderek popüler hale gelen bir uğraş. Bu işe soyunan birden çok kuruluş ve yayın organı var ama bunların hiçbiri Fransız kökenli lastikçi Michelin’in şöhretine sahip değil. Şahsen gerek bu sütunlarda gerek kurucusu olduğum gastromondiale.com sitesinde Michelin rehberiyle ilgili birçok çekincemi dile getirdim. Tekrar etmeye gerek yok. Ama ‘Yiğidi öldür hakkını ver’ demiş atalarımız. Michelin değerlendirmelerine omuz silken ve rehberden çıkmak isteyen şeflerin sayısı giderek artsa bile şeflerin pek çoğunun nezdinde Michelin rehberine girmek, hele hele yıldız almak çok önemli bir prestij kaynağı. Prestij bir yana, en yüksek kategori olan üç yıldızlı lokantalar maddi açıdan da büyük kazanç sağlıyor. Birçok lokanta müşterisi de özellikle bilmedikleri kentlerde Michelin rehberini kullanıyor. Ben Michelin’e giren ama yıldız almayan, uygun fiyatlı lokantaların genelde iyi seçildiğini düşünüyorum.
Ciddi eleştiriler yapılıyor
Bildiğiniz gibi Michelin ülkemizde değerlendirme yapmıyor. Bunun nedenlerinin başlıcası maddi. Michelin’in değerlendirme yapması için yetkililerin veya özel sektörün kuruma ciddi bir bağış yapması ve Michelin lastikleri dışında yan ürünleri için de ülkemizde ciddi bir pazar olması gerekiyor. Michelin rehberi, kamuya açık ve kâr amaçlı ana şirketin devamlı zarar eden bir yan birimi. Ana şirket karar verirse Michelin bize de gelir. Yoksa rehber ve onun başındaki Gwendal Poullennec tek başlarına karar verme yetkisine sahip değiller.
Michelin ülkemizi değerlendirme kapsamına alsa iyi olur mu? Bu çok uzun bir konu ama gerçekleşirse ülkemize Batı dünyasından turist çekme açısından sanırım faydalı olur. Bunun dışında Michelin değerlendirmelerinin epey tartışma yaratacağını düşünüyorum. Aslında dünyanın her yerinde bu değerlendirmeler ciddi eleştirilere maruz kalıyor. Bu da normal.
Şu sırada da Michelin eleştiri bombardımanı altında. Bunun nedeni senede bir yayımlanan ülke rehberlerinin pandemiye rağmen 2020’de de yayımlanacağının açıklanması ve hatta yayımlanmaya başlaması. Kararı alkışlayanlar da var. Neden olarak böyle zor bir dönemde lokantaların desteklenmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Michelin rehberinin hem müşterileri yeni yerleri denemeye teşvik ettiğini hem de şef ve lokanta çalışanlarını motive ettiğini düşünüyorlar. Doğru.
Seçmek zorunda kalsam...
Karara karşı olanlarsa pandemi süresince lokantanın tedarik zincirinden tutun da mutfaktaki çalışma düzenine kadar her şeyin aksadığını, bu şartlarda sağlıklı değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını söylüyor. Bu da doğru. Biliyorum Nasreddin Hoca hikâyesine döndü bu. “Sen de haklısın, sen de haklısın!”
İlginç bir haber daha var. Burger King, Facebook’ta Michelin’e “Bize niye gelmiyorsun” diye seslenmiş, onlar da Belçika’daki Burger King’e müfettişlerini yollamış. Bakalım bugün çıkacak olan Belçika-Lüksemburg rehberinde Burger King olacak mı? Tahminim, olmayacak. Facebook’taki çağrı ‘reklamın kötüsü olmaz’ türünde bir reklam arayışı gibi görünüyor. Michelin’in cevabı da “Elitizme karşıyız, iyi olan rehbere girer!” tipi bir gövde gösterisi. İtalya’da pizzacıların, İspanya’da tapas bar’ların rehbere alındığını ve hatta bir yıldız aldıklarını bilmeyenlere yönelik bir salvo. Muhtemelen bir burger rehbere girer ama bu, söz konusu şirket olmaz.
‘Pandemide lokanta değerlendirilmeli mi’ konusuna dönelim. Biri silahı şakağıma dayasa ve “İki seçenek arasında karar ver!” dese... Vicdanımı dinlerim. Değerlendiririm ama sadece pozitif vurguyla. Yani not vermem. Michelin zaten beğendiği lokantaları rehbere alıyor. Bu açıdan bir mahzur yok değerlendirmeye devam etmekte. Ama önceden rehberde olanlar bu sene inişe geçmişse onların puanı düşüyor. Belki 2020 için -eğer temelli olarak kapanmamışsa- hiçbir lokantayı rehberden çıkarmamak doğru olur.
Paylaş