Paylaş
Bir lokantanın yeni bir mekâna taşınması bizlerin de uzun süre oturduğumuz aile evini bırakarak yeni bir yere taşınmamız gibi. Ev halkı kompozisyon olarak değişmese bile bir şeyler değişiyor. Fiziksel mekânın özellikleriyle insanlar arası ilişkiler ve insan psikolojisi ilişkisi bildiğim kadarıyla sosyal bilimlerde fazla araştırılmamış bir konu. Ama fiziksel mekân şüphesiz bizlerin ruh halini ve davranışlarını etkiliyor. COVID döneminde zorunlu evde kalmaları hatırlayın. Ufak bir apartmana tıkılıp kalan geniş bir aileyle bahçeli ve büyük bir evde yaşayan aynı büyüklükte bir aileyi mukayese edin. İlki COVID zamanı çok zorluklar çekti. Aile içi ilişkiler dejenere oldu. Sürtüşmeler su yüzeyine çıktı ve insanların psikolojisi bozuldu. İkinci örnekteyse genellikle ciddi sorunlar yaşanmadı. Zor süreç kazasız belasız atlatıldı genelde.
UZUN SÜRE İYİ GİTTİ AMA...
İşin doğrusu şu ki yeni bir mekâna geçen lokantalar genelde bozuluyor. Bunun ana nedeni kapasitenin artması. Mutfak belli bir ritme alışmış. Talep artarsa buna cevap vermekte zorlanıyor. Kalite düşüyor. Daha endüstriyel hale geliyor. Personel de yeni mekânı yadırgayabiliyor. Değişime ayak uyduramayanlar oluyor.
Benim çok sevdiğim Konyalılar Etli Ekmek ben bildim bileli Kazasker’deydi. Uzun süre çok iyi gitti. Yakın zamanda sanki biraz yorulduğu izlenimini verdi. Burayla ilgili son yazımı okuyanlar geçen sene eskisine göre daha az mutlu ayrıldığımı biliyorlardır. Kazasker’deki mekân kentsel dönüşüme girdiği için yıkıldı. Yeni yerleri çok uzakta değil. Suadiye, Şenesenevler’de. Eskisine göre biraz daha geniş. Lüks değil ama konforlu.
Ülkemiz ekonomik olarak çok zor bir dönemeçten geçiyor. Bu durum da şüphesiz lokantaları etkiliyor. Eskisi kadar dolu değil çoğu lokanta. Müşterilerin de artık eskisi gibi para savurmaya niyetleri ve mecalleri yok. Ya iyi bildikleri mekânlara gidiyorlar ya da gitmeden emin olmak istiyorlar. Bu da benim işimi zorlaştırıyor. Hem iyi hem de fiyatı makul mekân bulmak günümüz İstanbul’unda çok zor. İmkânsız gibi hatta. Bu yüzden tavsiye edecek bir mekân bulunca çocuklar gibi seviniyorum.
Konyalılar beni iki nedenle sevindirdi. Önce açık kalplilikle tavsiye edebileceğim bir mekân. İkincisi de eski bir göz ağrımın tekrar formuna kavuşması beni mutlu etti. Belli ki yeni mekâna taşınma adeta bir doping olmuş. Yeni bir şevkle işe asılmışlar. Son zamanlarda Kazasker’e gidenler işletmeci Osman Tatlı’yı görmediklerinden yakınmışlardı. Şimdi ise Osman Tatlı işinin başında. En azından ben gittiğimde ordaydı.
Ben ve arkadaşlarım burayı filme de aldık. Yakın zamanda benim YouTube kanalımda Milor’un İzinde programında sizlerle paylaşacağız.
Kişisel bir not düşersem benim tavsiye ettiğim lokantalara giden ve influencer denen insanların videolarının yüzbinlerce izlendiğini gördüm. Bunun üzerine artık gittiğim lokantaları YouTube kanalımda sizlere göstermeye karar verdim.
Eski favorilerimin hepsini denedim ve mest oldum burada. Tabii ki öncelikle Konya’nın çiçek bamyası çorbası. Çiçek bamyası artık altın değerinde oldu. Hakkını vermek lazım. Konya’da bile buradaki kadar iyisini zor bulursunuz. Kemikli etle pistiği için bol jelatinli. Minik minik çiçek bamyalar da diri ve çok lezzetli. Çorba adeta damağınıza yapışıyor. Bu çorba 10’da 10!
Konya’nın etli ekmekleri meşhur. İşin bazı sırları var tabii. Ekmekte ticari maya kullanılmayacak. Kullanılan un ekşi maya ve farklı unların bileşimi olacak. Odun ateşiyle yanan özel fırında pişecek.
OBRUK PEYNİRLİSİ ŞAHESER
Burada üç farklı un kullanılıyor. Baklavalık beyaz un, kepekli esmer un ve sarımsı yumuşak un. Kıtırlık vermesi için de altına azıcık irmik. Malzeme olarak da bildiğiniz gibi domates ve yeşil biber. Kıymalı olanına biraz da maydanoz ve yeşil soğan eklenmiş. Ben çok beğendim çünkü kıyma yağlı, lezzetli ve yeşillikler tam kıvamında. Ekmek de çıtır ama sert değil. Buna karşılık bıçak arası denen kuşbaşı etli ekmek benim zevkime göre kuruca ve yavan. Buna Konya’da yaptıkları gibi kuyruk yağı yakışır. Öte yandan obruk peynirli ekmek şaheser. Bunu bir kez olsun denerseniz hiç abartma olmadığını görürsünüz.
Toklu denen erkek Toros kuzusundan fırın kebap bu sene şu ana kadar yediğim en iyi kuzu yemeği. Kalaylanmış bakır tepsi içinde ve sadece tuz, kara biber ve kuyruk yağı ilavesiyle odun ateşiyle yanan fırında 3-4 saat demleniyor. Kuzunun üç ayrı bölümü; gerdan, incik ve kaburga... Damakta eriyorlar ve o tarifi imkânsız lezzet uzun süre damakta kalıyor. Ben üç farklı bölüm arasında tercih yapamadım. Belki siz yapabilirsiniz.
Biliyorum çok doydunuz ama ‘sac arası tatlı’yı denemeden kalkmayın. Cevizli. Baklavalık hamurdan ve sade yağla yapılıyor. Kalori bombası olduğunu yadsıyamam ama hafif.
Adres: Şemsettin Günaltay Caddesi No 33, Suadiye, Kadıköy/İstanbul Tel: 0216 445 42 42
Paylaş