Yazı Tanrısı’nı yazı masası yaptı, 60 milyon doları gözüne kestirdi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ALMANYA’nın Köln kentindeki ORGATEC Ofis Mobilyaları Fuarı’na Tuna Çelik’in kurucusu Turan Tuna’yla girdikten sonra, bizi Nuri Tuna’nın karşıladığı Tuna standında biraz soluklandık.
Ardından Koleksiyon Mobilya’nın bulunduğu standı görmek için bir başka salona yöneldim. Standa gittiğimde Koleksiyon’un kurucusu Faruk Malhan ile oğlu Koray Malhan potansiyel müşterilerle ilgileniyordu. Biraz sonra diğer oğlu Doruk ile kızı Ayşe de göründü.
Faruk Malhan, işin başında fiilen olmakla birlikte çocuklarına da bir süredir etkin roller vermişti. Kendini "şef tasarımcı" gibi konumlandırmayı yeğlemişti.
Faruk Malhan, önce ofislerde kullanılacak bir kanepeyi gösterdi. Kanepenin arka kısmının bir bölümü rahatlıkla oturulacak şekilde tasarlanmıştı.
Tasarım Koray Malhan’a aitti. Faruk Malhan, anlattı: "Kanepelerin, koltukların kenarına ilişme alışkanlığı vardır.Şimdi bu ürünümüz, ’ilişmeyi bırak, resmen otur’ diyor."
Sonra kendi tasarladığı bir yazı masasını heyecanla gösterdi: "Buna Sümerler’in yazı tanrısı ’Nabu’nun adını verdim.Zaten masaya da Sümerlerden bir deyim yazdırdım."
Tasarlarken büyük annesinin kullandığı bir sandığın açılış-kapanış tarzından da esinlendiği masadaki yazıyı okudu: "Senin yazdıklarını tanrı Nabu kutsasın."
Koleksiyon Mobilya’daki yeni ürünlerin en ince detaylarına kadar fotoğraflarını çekenler vardı. Aynı görüntüyü Tuna ile Nurus’un standlarında da gördüm. Türk ofis mobilyaları sektörünün önde gelen üçlüsü, kendilerinden kopya çekilmesinden pek de rahatsız değildi: "Demek ki kopya çekilecek ürünler ortaya koyabiliyoruz."
Faruk Malhan, daha sonra "Size ilginç bazı şeyler göstermem gerek" diyerek, ofis elektroniği ve yazılımı konusunda uzman bir şirketin standına yönlendirdi.
Geliştirilen konferans sistemi çarpıcıydı. Ekrana bir yandan 4-5 ayrı ofisten (farklı ülke veya kentler de olabiliyor) toplantı görüntüleri yansıyor, diğer taraftan anında elle çizimler bile yapılabiliyordu.
Aynı görüntüler, örneğin otomobile de kurulan sitemle şirketin patronu tarafından izlenebiliyor, müdahale de edilebiliyordu.
Koleksiyon Mobilya, bu firmadan aldığı teknolojiyi kendi tasarımlarıyla bütünleştirmiş, 32 kişilik ilk toplantı masasını da Kiler Holding’e hazırlamıştı.
Yazı masası tasarlarken Sümerler kadar eskilere uzanan Faruk Malhan, teknolojiye de sarılmayı ihmal etmiyor.
Böylece ortaya yerinde duramayan bir "Koleksiyon" çıkıyor...
Tabağı ’çıkıntılı’ çay bardağı ayda 50 bin satıyor
KOLEKSİYON Mobilya’nın kurucusu Faruk Malhan’ın "şef tasarımcı"lığa verdiği önem, ORGATEC Fuarı’ndaki sohbetimizde de her halinden belli oluyordu.
Bir süre önce geleneksel çay bardağı ile tabağını birbiriyle bütünleşen şekilde tasarlamış, vitrine koymuştu. Malhan, geleneksel çay tabağına küçük bir çıkıntı yerleştirmiş, aynı boyutta girintili tasarladığı bardağın sabit durabilmesini sağlamıştı.
Yani, tepsiye tabağıyla yerleştirilen çay bardaklarının taşıma sırasında çalkalanma olasılığı yok denecek kadar azalmıştı.
Malhan, bardak-tabak ikilisiyle ilgili son durumu özetledi: "Artık Migros mağazalarının raflarında da varız.Ayda 50 bin bardak satar hale geldik.Gerçi Türkiye’nin 380 milyon adetlik çay bardağı pazarında bu çok küçük bir rakam ama bizim için önemli."
Faruk Malhan, daha sonra ofis mobilyalarıyla da bütünleştirdikleri halı ve kilimleri gösterdi. Desenleri kendisi tasarlamış, dokuma işini Anadolu’ya yönlendirmişti.
Böylelikle Anadolu’da dokunan halı ve kilimlere dünya ofislerine girme kapısı da açıldı...
Turkcell beğenmedi ama ’Mustafa’yı Sabancı destekledi
CAN Dündar’ın "Mustafa" filmi, kendisinden çok, Turkcell’in sponsor olmayışından dolayı tartışılır oldu. Haber önce Vatan Gazetesi’nde çıktı. Sonra Turkcell’e yönelen eleştiriler Hürriyet’te de yer alınca, hemen saldırılar başladı: "Doğan Grubu yayınlarına reklam vermediği için Turkcell’e saldırıyorlar, Atatürk düşmanı gösteriyorlar."
Turkcell, tartışmalar üzerine "Mustafa"ya neden sponsor olmadığını şöyle açıkladı: "Film, beklentimiz yönünde Atatürk’ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını dünyaya tanıtmaktan çok, Atatürk’ün özel hayatına odaklanan bir film olduğu için projede yer almadık."
Filmin reklamlarına baktım. Üzerinde kocaman "Sabancı’nın katkılarıyla" yazıyordu. Sonra Sabancı Holding’in 28 Ekim’de gönderdiği basın bülteninden Güler Sabancı’nın sözlerini gözden geçirdim: "Rahmetli Sakıp Sabancı, bir Mustafa Kemal Atatürk filmi yaptırmak için çok uğraşmıştı. Bu amaçla bizzat yurtiçinde ve yurtdışında yönetmenlerle görüşmüştü. Can Dündar, ’Mustafa’ projesiyle bize gelince çok heyecanlandım. Arkadaşlarım önceden belgeseli izlediler, hepsi ağlayarak çıktılar. Sonunda biz bu projeye katkıda bulunma şansını elde ettik."
Diğer tartışmaları bir an için unutalım... Türkiye’nin iki dev kuruluşunun "Mustafa"ya bakışını karşılaştıralım.
Turkcell, "Mustafa, Atatürk’ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını anlatmadığı için projede yer almadık" diyor...
Güler Sabancı, "Böyle bir belgesel ancak Mustafa Kemal’e yakışırdı. Yurdumuz gençliğine Cumhuriyet Bayramı hatırası olmasını diliyorum" vurgusu yapıyor...