Paylaş
- Türkiye, ekonomik istikrarıyla özellikle Avrupa’dan iyice ayrıştı. Türk bankacılık sektörü de 2012’yi başarılı şekilde geride bıraktı. Yılın ilk 11 aylık verilerine göre krediler yüzde 15, kârlar yüzde 19.3 arttı. Sektörün ilk 11 aydaki toplam net kârı 21.7 milyar lira oldu.
Sektörün büyümesini çok sağlıklı sürdürdüğünün altını çizdi:
- Türk bankacılık sektöründe sorunlu kredi oranı yüzde 3 düzeyinde bulunuyor. İtalya’da bu oran yüzde 12, İspanya’da yüzde 7 düzeyine ulaşmış durumda. Kısacası Türk bankacılık sektörü de sağlıklı yapısıyla Avrupa’dan ayrışıyor.
- 2013’te de aynı ayrışma sürecek mi?
- Hem ülkemiz, hem bankacılık sektörümüz 2013’te olumlu yönde daha da ayrışacak. Bankacılık sektörü böylece Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşıyacak programa destek vermeye daha hazır hale gelecek. Sektörümüz Türkiye’yi dünyada ilk 10’a yükseltecek projelerde rol alacak. Biz Akbank olarak bu konuda çok istekliyiz ve hazırız.
Sektörün uluslararası piyasalardan iyi koşullarda kaynak sağlayabildiğine vurgu yaptı:
- 2012’de hem sendikasyon koşulları iyiydi, hem de Türk bankalarının çıkardığı Eurobond’lar çok talep gördü. Biz Akbank olarak piyasaya çıktığımızda 10 kat talep oldu. Şu ana kadar Türk bankalarının Eurobond’la uluslararası piyasalardan sağladığı kaynak toplamı 13.5 milyar dolara ulaşmış bulunuyor.
- Bu tempo 2013’te de devam eder mi?
- Sektörümüz bu yıl da 7-8 milyar dolarlık Eurobond’la piyasalara çıkabilir.
Suzan Sabancı Dinçer, bu konudaki olumlu beklentisini biraz daha ileri taşıdı:
- Türk bankalarının uluslararası piyasalara TL cinsinden tahville de çıkması söz konusu olabilir.
Buradan bankacılık sektörünün Türkiye’nin 2023 hedeflerine vereceği desteğe döndü:
- Türk bankaları olarak artık konsorsiyumlar oluşturup büyük ölçekli projelere kaynak sağlayacak noktaya geldik. Türkiye’nin önünde başta enerji olmak üzere çok büyük altyapı projeleri var. Bunlara kaynak sağlamak üzere harekete geçebiliriz. Nitekim şu anda 6-7 bankayla birlikte böyle büyük proje üzerinde çalışıyoruz.
Suzan Sabancı Dinçer’in verdiği mesajlar sektörün 2012’yi başarılı şekilde geride bıraktığını, 2013’ten beklentilerin daha olumlu olduğunu ortaya koyuyor.
Paranın patronlarının bu iyimserliği reel sektöre de yansırsa, Türkiye bu yıl büyümesini yeniden yüzde 4’ün üzerine taşıyacak gibi görünüyor.
Türkiye yabancı bankaların iştahını kabartıyor ama çok sıkı rekabet yaşanıyor
AKBANK Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’e Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) geçen yıl iki yabancı bankaya lisans verdiğini, birinin faaliyete de geçtiğini anımsattım:
- Türkiye’nin sağladığı ekonomik istikrar, bankacılık açısından da çok cazip ortam yaratıyor. Bu durum yabancı bankaların da iştahını kabartıyor.
Ardından yeni gelen oyunculara ortamın
o kadar da kolay olmadığını anımsattı:
- Evet, Türkiye bankacılık açısından çok cazip bir ortam sunuyor. Ancak, sektörümüzde çok sıkı rekabet var.
Türkiye toplam borçlulukta çok rahat, o yüzden büyüyor
AKBANK Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Türkiye’nin yavaşlasa da büyümeyü sürdürmesinin altında yatan önemli bir noktaya değindi:
- Hane halkları, kamu kesimi, reel sektör ve finans sektörünün toplam borçlarının GSMH’ye oranı Türkiye’de yüzde 120 düzeyinde. Avrupa’da bu oran 3-4 katına çıkıyor. Örneğin İngiltere’de yüzde 500. ABD’de toplam borçluluk GSMH’nin 2.5 katını buluyor. Yani, bizde tüm kesimlerde düşük borçluluk var. Büyüme trendinin arkasında yatan dinamik bu.
Hane halklarının borçluluk düzeyinin altını çizdi:
- Bizde hane halkının borcu, harcanabilir gelirlerinin yüzde 50’sinden az. ABD ve Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 80-120 arasında değişiyor. Hane halklarının borçluluk düzeyinin yüksek olması Avrupa ülkelerinin duraksatıyor.
Ücret ve komisyon gelirine müdahaleyi doğru bulmuyorum
SUZAN Sabancı Dinçer’e vatandaşlardan, TBMM’den ve zaman zaman da hükümetten bankalara yönelen tepkiyi sordum:
- Kredi kartı aidatı, işlemlerden alınan ücret ve komisyonlar nedeniyle bankalara ciddi tepkiler yöneliyor. Bankaları frenlemek üzere yasal düzenlemeler gündeme geliyor. Sizin bakışınız nedir?
- Geçmiş yıllardaki yüksek enflasyon döneminde faizler de yüksekti. O ortamda bankalara yatan her kuruş vadesiz para, sektörün elini rahatlatıyordu. Asıl gelirler oralardan sağlandığı için ücret ve komisyon üzerinde durulmuyordu. Ancak, son 10 yılda durum çok değişti.
Enflasyonla birlikte faizlerin de düştüğünü anımsattı:
- Artık faizden kazanç çok küçüldü. Bu nedenle dünyada olduğu gibi bizde de ücret ve komisyon gelirleri daha öne çıktı. Bir hizmet verdiğimize göre bunun da ücreti olmalı değil mi?
- Ücretleri yüksekliği müdahale taleplerini gündeme getiriyor...
- Ben kamu gücüyle müdahaleyi doğru bulmuyorum. Türkiye’de serbest piyasa kuralları işliyor. Aynı piyasa koşulları bankalar için de geçerli olmalı. Bankalar birbiriyle çok sıkı rekabet ediyor. Ücret ve komisyonlar da bankadan bankaya değişiyor.
Her bankanın internet sitesinde bu oranların yer aldığını vurguladı:
- Böylesine şeffaf ortamda müşteriler istedikleri bankalara yönelebilirler.
Bankaların da giderlerinin olduğunu anımsattı:
- Bir yandan yatırımlar yapıyoruz, çok kaliteli personel çalıştırıyoruz. Ciddi giderlerimiz var. Bunu karşılayıp, para da kazanmamız gerekiyor.
Akbank gibi sektördeki önemli oyuncuların halka açık olduğuna da dikkat çekti:
- Hissedarlara karşı da sorumluluklarımız var. Kârlılık yaratamazsak bizden hesap sorarlar.
Faizde çok büyük düşüş olmaz
SUZAN Sabancı Dinçer’e Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bir sunumundan bölüm aktardım:
- Babacan, reel faizin artık negatif olduğunu vurguladı. Buna rağmen faizlerin hâlâ yüksek olduğunu savunanlar var. Sizce faizler yüksek mi? 2013’te düşüş bekliyor musunuz?
- Bizim beklentilerimiz hükümet ve Merkez Bankası’yla uyumlu. 2013’te yüzde 4.5 büyüme, yüzde 6 enflasyon tahminimiz var. Faizlerde zik zak olmasını beklemiyoruz. 2013’te faizlerde yüzde 0.50-0.75’ten fazla düşüş olacağını tahmin etmiyoruz.
Bu yılki cari açık beklentisinin 60 milyar dolar olduğunu anımsattı:
- Gerek dolarda, gerek Euro-dolar sepetinde önemli bir oynaklık beklemiyoruz.
Denizbank vitrindeyken ibre yabancıyı gösterdi
SUZAN Sabancı Dinçer’e Akbank’ı daha da büyütmek için satın almanın gündemlerinde olup olmadığını sordum:
- Organik büyümeyi sürdürüyoruz. Önümüze satın alma fırsatı çıkarsa da elbette ilgileniriz. Ancak, Türkiye’de öyle sıklıkla satış vitrinine çıkan banka da yok.
- Şimdi artık Sberbank’ın patronluğunda yoluna devam eden Denizbank geçen yıl vitrindeyken ilgilendiniz mi?
- Denizbank gibi bir bankayla ilgilenirken birkaç yönlü düşünmek gerekiyor. Öyle bir bankayı aldığınızda bazı şubeleri birleştirmek, bu durumda da personelin bir bölümünden vazgeçmenizi gündeme getirir. O personeli işsiz bırakmak size nasıl bir etki yaratır?
Konunun yabancı sermaye yönü üzerinde de durdu:
- Denizbank’ın sahibi Dexia’ydı. Bizim öyle bir adım atmamız, ciddi bir sermayenin dışarı gitmesi anlamına da gelecekti. Bu nedenle biz otoritenin yabancı sermayeyi tercih edeceğini düşündük.
Yüzde 80’i yeni üniversite mezunu 1048 kişi işe aldık
SUZAN Sabancı Dinçer, Akbank’ın Genel Müdür Hakan Binbaşgil yönetiminde 2012’yi başarılı geçirdiğini vurguladı:
- Başta kredi kartları olmak üzere bazı alanlarda pazar payımızı yüzde 1-1.5 artırdık. Geçen yıl 50 yeni şube açtık. Bu şubelerle birlikte 1048 yeni personel aldık. Bunların yüzde 80’ini de üniversiteden yeni mezun gençler oluşturdu.
Akbank’ın sektörün üzerinde, yüzde 20 büyüdüğünü belirtti:
- Bu yıl da arkadaşlarımız şube açma temposunu geçen yılki gibi planladılar.
Yatırımlarına örnek verdi:
- Artık her yıl teknolojiye 120-130 milyon dolar yatırım yapar noktaya geldik.
Paylaş