Paylaş
- Türkiye, bugün dünyanın 16’ncı ekonomisi konumunda bulunuyor. Bayer Türkiye de, dünyadaki Bayer liginde 16’ncı sırada yer alıyor. Yani, Türkiye’deki grubumuz ülkenizin dünyadaki konumuyla paralellik izliyor.
Hükümetin 2023’e dönük hedefini anımsattı:
- Türkiye, 2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyor. Biz de Bayer Türkiye’nin bu hedefe uyumlu şekilde büyümesini istiyoruz. Bayer Türkiye de 2023’te dünyada ilk 10’a girecek.
Bayer’in Türkiye’de 3 temel alanda faaliyet gösterdiğini vurguladı:
- Bayer’in 3 alt grubu HealtCare (tüketici sağlığı ve ilaç), MaterialScience (poliüretan ve polikarbonat gibi ürünleri kapsıyor) ve CropScience (tarım ilaçları ve tohum-bitki teknolojisi) Türkiye’de iyi konumda bulunuyor.
Türkiye’deki cirolarının altını çizdi:
- Henüz 2012 verilerimizi açıklayacak noktada değiliz. 2011’de global ciromuz 36.5 milyar Euro düzeyindeydi. Türkiye’de de 2011’de 520 milyon Euro ile tarihinin en yüksek düzeyine ulaştık.
- Bayer Türkiye’yi 2023’te dünyada ilk 10’a yükseltmek için büyütmeniz gerekiyor. Bu hedefe ulaşmak için yatırımlarınız da artacak mı?
Bu sorum üzerine geçen 10 yıldaki yatırımlarına değindi:
- Geçen 10 yılda Türkiye’ye 75 milyon Euro daha yatırdık. Böylece 60 yıla yakın süredir bulunduğumuz Türkiye’de personel sayımız da ikiye katlanarak 1500’ü aştı.
Ardından ekledi:
- 2023 hedefimize uyumlu olarak elbette yatırımlarımız da sürecek.
Yeri gelmişken Türkiye’deki potansiyele işaret etti:
- Türkiye’de çok büyük potansiyel var. İstikrarlı büyümeniz buradaki faaliyetlerimizin de büyümesini sağlıyor. Türkiye 2023’te dünyada ilk 10’a girdiğinde, Bayer Türkiye dünyada ilk 8-9’a çıkarsa o bizim için daha da büyük bir başarı olur.
Dünyada iki temel faaliyet alanlarının krizlerden çok fazla etkilenmediğini kaydetti:
- İnsanların beslenmeye ve sağlıklarını korumaya ihtiyaçları var. Bu da bizim tarım ilaçları, tohum geliştirme grubumuz ile tüketici sağlığı-ilaç işimizin krizlerde bile büyümesini sürdürmesini sağlıyor. MaterialScience faaliyetlerimizde durum aynı değil. 2008’de yüzde 30 küçülmüştü. Şimdilerde yeniden yüzde 3 büyümeye dönebildi.
ABD ve Çin’in durumunu değerlendirdi:
- Çin’in 2012’de büyümesi yavaşladı ama yeni iktidarla birlikte bu yıl yeniden hızlanabilir. ABD’de de ibre daha olumlu yönde görünüyor.
Avrupa’da durumun hâlâ pek içaçıcı olmadığını kaydetti:
- Almanya, Avrupa’nın büyüme motoruydu. Krizde o motor da daha yavaş çalışır hale geldi. Avrupa’da hükümetler harcamaları kısmaya çalışıyor.
Bayer Türkiye’nin Topkapı’daki fabrikasında başta Aspirin olmak üzere ilaçlar üretiliyor. Gebze’deki fabrikada ise bitki korumaya dönük ürünlerin üretimi gerçekleşiyor.
Bayer Türkiye’nin tarım ilaçları birimi, grubun bölgedeki en büyük iştiraki konumunda bulunuyor, 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Marijn Dekkers’ın ortaya koyduğu, “2023’te dünyada ilk 10’a girme hedefi”, Bayer’in Türkiye’de büyüme adımlarını tempolu atacağını gösteriyor.
Hükümetler ilaç fiyatları üzerinde baskı uyguladıkça yeni araştırma zora giriyor
BAYER AG CEO’su Marijn Dekkers, son yıllarda dünyada tüm ilaç şirketlerinin yakındığı konuya, hükümetlerin fiyatlar üzerindeki baskısına dikkat çekti:
- Türkiye dahil, dünyada birçok ülke hükümetleri sağlık giderlerini aşağı çekmek için ilaç fiyatlarına yükleniyor. Onların bu çabalarına hak veriyor ve biz de bu konuda birşeyler yapmaya çalışıyoruz. Ancak, bunun bir sınırı olmalı.
ABD dahil birçok ülkenin sağlık reformu yaptığını vurguladı:
- Bu reformların bizim sektörümüz üzerindeki gelirleri aşağı çekme etkisi 2011’de toplam 307 milyon Euro’ydu. 2012’de bu rakam 400 milyon Euro’ya çıktı.
Yeni ilaç bulmanın, geliştirmenin maliyetini anımsattı:
- Yeni bir ilaç geliştirmek yaklaşık 1 milyar Euro’ya mal oluyor ve 10 yıldan aşağı sürmüyor. Örneğin kanda pıhtılaşmayı önleyen, inme riskini azaltan yeni ilacımızı 12 yılda 2 milyar Euro’ya mal ettik. Şimdi böyle bir ilacın fiyatını ne kadar aşağı çekebiliriz?
Sorunun ardından şu savunmayı yaptı:
- Yeni geliştirdiğimiz ilaçlardan para kazanamaz hale gelirsek o zaman sonrakileri araştıracak kaynağı yaratamayız. Bu da, giderek daha karmaşık hale gelen hastalıklara karşı mücadele gücünü azaltır. Hükümetlerin fiyat baskısı yaparken en azından yenilikçi ilaçlar konusunda biraz daha titiz davranması gerekir.
Hastalıklar karmaşıklaştı, yeni ilaç bulma süre ve maliyeti ondan azalmıyor
BAYER AG CEO’su Marijn Dekkers’a dünyada teknolojinin çok hızla geliştiğini anımsattım:
- Ben 35 yıllık gazeteciyim. Mesleğe başladığım ilk günlerden beri, “Yeni ilaç geliştirmenin maliyeti 1 milyar dolar” dendiğini biliyorum. Muhtemelen bu hesap daha gerilere de uzanıyordur. Dünyada gelişen teknoloji yeni ilaç bulmanın maliyetini hiç mi aşağı çekmedi?
- Teknolojideki gelişmelerin bizim de işimizi kolaylaştırdığı muhakkak. Ancak, 120 yıl önce Aspirin’in geliştirildiği koşullar ile örneğin kanda pıhtılaşmayı önleyip, inme riskini azaltan ilacın üretim noktasına gelmesinin koşulları aynı değil. Çünkü, hastalıklar da giderek daha karmaşık hale geliyor.
Basit hastalıkların hepsinin çözümünün bulunduğunu belirtip, ekledi:
- Şimdi artık diğer ilaç şirketleri de, biz de kanser gibi daha zor hastalıklara karşı ilaç geliştirmeye çalışıyoruz. Bu da, yine en az 10-12 yıl zaman, 1 milyar Euro’luk harcama gerektiriyor.
Yeni ilaçta maliyeti artıran bir başka noktanın altını çizdi:
- Biz şirketler olarak ilacı geliştirdikten sonra başta ABD’deki FDA olmak üzere, bütün ülkelerdeki ilgili kurumlar onay için önce araştırmalar yapıyor. Bu da hem ilacın pazara çıkma süresini uzatıyor, hem de maliyetimizi yükseltiyor.
Olaya bir de şu pencereden baktı:
- Düşünsenize, bir ilacı geliştirmek için 10-12 yıl uğraştınız, 1 milyar Euro dolayında harcama yaptınız. Tam “Bu ilacı da geliştirdik” dediğiniz noktada örneğin ABD’deki FDA onay vermiyor. İşte bu durum, 10-12 yılın ve 1 milyar Euro’nun çöpe gitmesi anlamına geliyor. Yani, sektörümüzde böyle riskler de var.
Paylaş