TÜPRAŞ'ın özelleştirme süreci başladığı günlerde Türkiye'deki akaryakıt dağıtım devleri Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la uzun pazarlıklar yaptı.
Onlara göre, ‘‘Tüpraş'ı almak, Türkiye'deki akaryakıt dağıtım şirketlerinin kuracağı bir konsorsiyuma yakışır’’dı.
Bu öneriye Unakıtan da sıcak baktı. Görüşmeler uzadıkça, bu konsorsiyumun Tüpraş'a çok büyük para ödemeyi düşünmediği işaretleri geldi.
Unakıtan'a, ‘‘Tüpraş'ın yüzde 15-20'sini alalım. Kalan hisselerin bir bölümünü halka açın. Tüpraş'ın yönetimi bizde olsun’’ önerisi götürdüler.
Unakıtan, düşündü, son buluşmada kararını açıkladı: ‘‘Tüpraş'ın yüzde 65.76'sını satmak için ihale açarım. Niyetliyseniz ihalede alırsınız.’’
Akaryakıt dağıtım şirketlerini temsil edenler Unakıtan'a, ‘‘Ama efendim dev Rus petrol şirketleri Tüpraş'ın peşinde. Parayı öderlerse onlara da vermeyi düşünüyor musunuz?’’ sorusunu yöneltti. Unakıtan, kararlıydı:
‘‘Rus'a musa bakmam. Parayı bastırana Tüpraş'ı satarım...’’
Gün geldi, Tüpraş ihalesi topu topu iki teklifle yapıldı. Tüpraş'ın yüzde 65.76'sı 1 milyar 302 milyon dolara Zorlu-Efremov ortaklığının oldu.
Arkasından eleştiriler başladı:
* Tüpraş çok ucuza gitti... Yabancı ortak tabela şirketi...
Konuyu geçen akşam Opet'in Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Öztürk'le de konuştuk. Öztürk'ün ilk sözü, ‘‘Tüpraş'ı çok ‘uygun' fiyata aldılar’’ oldu.
Öztürk, Tüpraş’ın kredibilitesinin bazı bankalardan yüksek olduğunu vurguladı. Öztürk'e şunu sordum: ‘‘Bazı bankalar, ‘eş zamanlı anlaşmayla' Tüpraş'ı alana yüklü kredi verebilir. Banka krediyi verecek, aynı anda Tüpraş hisseleri o bankaya rehin olacak. Borç ödenince hisseler asıl sahibine geçecek. Siz neden bu yöntemi düşünmediniz?’’
Öztürk, ortağına dikkat çekti: ‘‘Ortağımız Koç, Tüpraş ihalesine girmek istemedi. Tek başıma o kadar yüksek borcu yüklenmeye cesaret edemedim.’’
Tüpraş’ta 23 yılı geçen ve genel müdür yardımcısıyken ayrılan Opet'in Genel Müdürü Yavuz Erkut'a döndüm: ‘‘Dağıtım şirketleri neden ihaleye girmedi?’’ Erkut'un yanıtı bir gerçeği ortaya koydu: ‘‘Bizim ihaleye girmemiz sadece rekabeti artırır, belki fiyatı yükseltirdi. Yabancı petrol şirketlerinin gözden çıkaracağı fiyatı bizim konsorsiyum veremezdi.’’
Buradan Tüpraş'ın Nisan 2000'deki halka açılış değerine dönelim. Tüpraş'ın o tarihte yüzde 27.4'ü halka açıldı. Tüpraş'ın yüzde 27.4'üne verilen bedel 1 milyar 125 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Bu rakamdan yola çıkınca Tüpraş'ın yüzde 65.76'sının 1 milyar 302 milyon dolara gitmesine ‘‘ucuz’’ demek mümkün. Çünkü, 2000'deki fiyatından hareket edersek, Tüpraş'ın yüzde 65.76'sı 2.7 milyar doları buluyor.
Ancak, ‘‘göz bebeğimiz’’ Tüpraş'a bugün kimse kalkıp bu değeri vermedi.
Önce, ‘‘Tüpraş'ın peşini bırakmayız’’ diyenler, ciddi alıcı olmadı.
Herkes ihalenin iki konsorsiyumlu ‘‘yarış’’a dönüşmesine seyirci kaldı.
Şimdi ‘‘Tüpraş ucuza gitti’’ demek ne kadar doğru?
Tatar devleti alınca özelleştirme olur mu
TÜPRAŞ'ı alan Zorlu-Efremov konsorsiyumunda Tatneft'in olması şu soruyu gündeme getirdi: ‘‘Tatneft, Tataristan'ın devlet şirketi. Üstelik yönetim kurulu başkanlığını Tataristan Başbakanı yapıyor. Tüpraş'ı özelleştireceğiz derken bir başka ülkenin kamu kuruluşuna satmak ne kadar doğru?’’
İlk bakışta, bu soruya yanıt, ‘‘Hiç de doğru değil’’ olabilir... Ancak, bir de dönüp kendi örneklerimize bakalım.
Örneğin, Türk Telekom, Koç Bilgi Grubu'yla birlikte uzun süre Bulgar Telecom'un peşinde koştu. İhaleyi almak için çok uğraştı.
Eğer, halen devlet kuruluşu olan Türk Telekom'un bir başka ülkede özelleştirme ihalesine girmesi doğruysa, Tatneft'te ne yanlışlık var?