Toprak’a az daha 1.5 milyar dolarlık fatura çıkıyordu

TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’le son 6 ay-1 yılda ne zaman konuşsam veya karşılaşsam, konu Toprakbank’ın eski patronu Halis Toprak’a geldiğinde İş Bankası’ndan dert yanıyordu: "Toprak’tan tahsilat için İstanbul Libadiye’deki arazinin satılması konusunda ne zaman baskı yapsak, araya İş Bankası giriyor. Arazideki hacizlerini devreye sokuyor, satışı engelliyor."

Toprak’ın Libadiye arazisinin Emaar Türkiye’ye 402.7 milyon dolara satışının gerçekleşmesi sonrasında, Ertürk’ün bu yakınmasını anımsadım. Acaba, İş Bankası’nın "haciz engeli"ni nasıl aşmışlardı?

Libadiye arazisinde hep İş Bankası’yla karşı karşıya kalan TMSF, çözümü bir anlaşma formülü önermekte buldu: "Toprak’ın borcunu biz size ödeyelim, hem siz rahatlayın, hem bizim tahsilat işimizin önü açılsın."

Önceleri "Hacizle bastırır, 120 milyon doları Toprak’tan kurtarırız" diye düşünen İş Bankası, borçlunun ödeme yanlısı olmadığını görünce, alacağına temerrüt faizi uygulayıp, faturayı gösterdi: 1.5 milyar dolar.

Ancak, İş Bankası, TMSF’den kendisine yönelen öneriyi değerlendirdi, sonunda 120 milyon doları alıp, "Toprak derdinden kurtulmayı" yeğledi. Böylece TMSF’nin Toprak’tan alacağı 476 milyon dolardan 596 milyon dolara yükseldi.

Bu süreçte arada TMSF yönetimiyle görüşen Halis Toprak, "Libadiye’deki arazimi satsam, bütün borçlarımı kapatırım, üstüne bana para da kalır" temasını işledi. Arazi Emaar Türkiye’ye 402.7 milyon dolara satılınca, Toprak yeniden TMSF’ye dayandı: "Bana peşin ödeme indirimi uygulamalısınız. Şimdi alacaklı duruma geldim değil mi?"

TMSF, Toprak’a umduğu yanıtı vermedi:

Sizinle yaptığımız protokolden doğan alacağımız 476 milyon dolar.

İş Bankası borcunuzu biz devraldık, faiziyle birlikte oradan bize 160 milyon dolar borcunuz var.

Dolayısıyla toplam borcunuz 636 milyon dolar.

Size yüzde 35 peşin ödeme indirimi uyguluyoruz, borcunuz 140 milyon dolar azalıyor.

Böylece borcunuz 496 milyon dolara inmiş oluyor.

Libadiye arazisi satışından bize 363 milyon dolar geliyor.

Şimdi bize 76 milyon dolar borcunuz kaldı. 15 Nisan 2013’e kadar süreniz var.

TMSF, Halis Toprak’tan tahsilatın çok önemli bölümünü gerçekleştirmiş olsa da, 76 milyon doları garantiye almak için, bazı şirketlerinin hisse senetlerini rehin almayı ihmal etmedi.

Peki gelinen noktada Halis Toprak memnun mu?

TMSF cephesine bakılırsa, pek değil. Çünkü, Toprak, "Libadiye’yi sattım, TMSF’den alacaklı duruma gelmeliydim" görüşünü yinelemişti.

TMSF de anında yanıtı yapıştırdı: "Eğer sorunu çözmeseydik, Libadiye satılamayacaktı. İş Bankası’na borcunuz 1.5 milyar dolara çıkacaktı. Bize 476 milyon dolarlık borcunuz yerli yerinde duracaktı."

1.5 milyar doları duyunca, "Toprak ucuz kurtulmuş" diye düşünmeden edemedim...

Baklavanın yüzde 85’inde iç yağı kullanıyorlar

İSTANBUL Çevre ve Orman Müdürlüğü, Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği (ALBİYOBİR) ve Ezici Biodizel’in desteğiyle düzenlenen bir sempozyumda Ezici Biodizel’in patronu Mustafa Ezici, bizi İstanbul Çevre ve Orman Müdürü Mehmet Emin Birpınar, Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği Genel Başkanı Nazmi Ilıcalı ve Keyveni Catering’in patronu Sadık Çelik’le buluşturmuştu.

Nazmi Ilıcalı, organik tarımda ulaştığı başarıları anlatırken, Sadık Çelik atıldı: "Nazmi Bey, benim manda sütüne ihtiyacım var. Bölgenizde manda sütçülüğü yapın, almaya hazırım."

Çelik, sonra da manda sütü arayışının nedenini açıkladı: "Manda sütünü baklavada kullanıyoruz. Baklavanın hamurunu su yerine manda sütüyle yoğuruyoruz."

Çelik, "baklava hamuruna manda sütü" formülünü Osmanlı yemeklerinden yakalamış: "Piyasadaki baklavaların yüzde 85’inde tereyağı diye hayvan iç yağı kullanıyorlar. O yüzden baklavada istenen lezzet sağlanamıyor. Baklavayı başka şirketlerden alıyorduk. Şikayetler gelince kendimiz bu işe girdik."

Piyasadaki baklavaların yüzde 85’inde iç yağı varsa çok yazık...

Öğrenciyken türban için sınavı terk ettim ama şimdi tedirginim

HÜRRİYET Ekonomi Servisi’nde birlikte çalıştığımız Ayşegül Akyarlı Güven’in Ankara Üniversitesi’nde öğrencilik yılları... Üniversitelerde "türban yasağı" yeni devreye girmiş...

Ayşegül ve arkadaşları o günkü önemli sınav için yerlerini almışlar. Sınıftaki türbanlı bir kız öğrenciyi gören öğretim üyesi uyarmış: "Ya türbanı çıkar, ya sınıfı terket..."

Öğretim üyesinin uyarısı Ayşegül ve arkadaşlarını üzmüş, o dersten "sıfır" notu göze alıp, hep birlikte sınıfı terketmişler.

Aynı Ayşegül, bugün üniversitede "türbana özgürlük" için Anayasa’nın değiştirilmesinden, ortamın gerilmesinden tedirgin...

Bu örnek size birşey anlatıyor mu?
Yazarın Tüm Yazıları